Mart 2019’da yapılacak yerel seçimlere az bir süre kalmışken hem iktidar partisi hem de muhalefet partileri seçim güvenliği ile ilgili çeşitli iddia ve görüşlerini dile getiriyorlar. Bu çerçevede demokrasinin temel öğesi olan seçimlerin güvenliğini ve bütünlüğünü farklı açılardan incelemek gerekiyor.
Demokratik seçimlerin olmazsa olmaz özellikleri arasında seçime giden sürecin adil bir yarışa sahne olması, seçimlerin eşit koşullarda ve güvenli bir ortamda yapılması, oy sayımının ise şeffaf olması sayılabilir. Genel kabul görmüş bu koşulların sağlandığından emin olunabilmesi için çeşitli uluslararası standartlar mevcut ve kabul eden ülkelerin seçimleri bağımsız uluslararası kuruluşlarca izlenmekte. Bu kuruluşlar seçim öncesi ve seçim sırasındaki uygulamaları inceleyip, gördükleri hata veya problemleri raporlamakta ve kamuoyu ile paylaşmaktadır.
Böyle bir izleme mekanizmasının varlığı aslında seçim süreçlerinin çoğunlukla usulsüzlüklere, hatalara ve adil olmayan koşullara sahne olduğuna da işaret etmekte. Nitekim bu gerçek karşısından siyaset bilimi disiplini hem kavramsal hem de ampirik bir dizi çalışma üretmiş ve hatırı sayılır bir literatür oluşturmuş durumda. Son dönemde artan seçim güvenliği ve adil yarış ihlalleri karşısında yeni araştırmalar seçimleri tüm bu koşulları kapsayacak şekilde kavramsallaştırıp, söz konusu ihlallerin neden ve sonuçları üzerine yoğunlaşmakta.
Bu tarz araştırmaların arasında en kapsayıcı olanlardan biri Harvard Üniversitesi ve Sydney Üniversitesi iş birliğinde gerçekleşen ve Harvard Üniversitesi Siyaset Bilimi profesörü Pippa Norris liderliğinde yürütülen “Electoral Integrity Project” (Seçim Bütünlüğü Projesi) ismindeki araştırma projesi. 2012 yılından beri devam eden projede seçimlerin ne zaman uluslararası standartların gerisine düştüğü, bu durumun sonuçları ve bu sorunların nasıl aşılabileceğine ilişkin sorulara odaklanılmakta.
Bu projenin ölçmeyi amaçladığı konu, seçim bütünlüğüne dair algılar. Böylece seçimlerin uluslararası standartlara uyup uymadığına dair algılar araştırılarak, ulusal seçimler ve uluslararası standartlar arasındaki ilişkiye dair ülkeler arası karşılaştırmalı çalışmalar üretilmesi amaçlanıyor. Bu tema altında oluşturulan veri setinde Temmuz 2012-Haziran 2018 arasında 165 ülkede yapılan 310 ulusal seçime dair toplam 3.524 uzmanın yanıtları bulunmakta. Uzman yanıtları da seçimlerin karşılaştırılabilmesi için oluşturulmuş 49 adet gösterge üzerinden verilmekte. Sonuçta 11 adımda seçimlerin bütünlüğünün ölçüldüğü 100 puanlık bir endeks oluşturularak, ülkeler (ve seçimler) seçim bütünlüğü üzerinden sıralanmakta. Bu göstergeleri ve tema başlıklarını aşağıda görebilirsiniz.

Bu göstergelerin demokrasi ile ilişkisi ise oldukça yakın. Örneğin ülkelerin Freedom House kuruluşunun değerlendirme kategorilerindeki yeri iyileştikçe endeks puanları da yükselmekte. Aşağıdaki grafikte bu ilişki gösterilmekte ve her nokta veri setindeki bir ülkeye işaret etmekte.

Oluşturulan veri seti oldukça geniş, bu sebeple sadece belli başlı konulara odaklanıyoruz. İlk olarak yukarıdaki tabloda yer alan göstergelere verilen yanıtların derlenmesiyle oluşturulan “Seçim Bütünlüğü Algısı Endeksi”ne göre incelenen ülkelerin sıralamasına bakıyoruz. Aşağıdaki tabloda göreceğiniz sıralamaya göre Türkiye 165 ülke arasında 116. sırada yer almakta. Listenin başında ise Danimarka yer alıyor.

Seçim bütünlüğüne dair algılar endeksini oluşturan 11 alt başlık arasında seçtiğimiz bazı öğeleri incelemeye geçebiliriz. Örneğin seçim kampanyalarının medyada yer alma düzeylerine bakıldığında 66 ülkenin seçim bütünlüğünün düşük veya çok düşük olarak kodlandığı görülüyor. Türkiye de bu ülkeler arasında yer alıyor.

Buna karşılık oy sayımı açısından Türkiye’nin performansı yüksek sınıfta.

Seçim kanunları endeksine bakıldığındaysa Türkiye’deki seçimlere dair hukuki çerçevenin oldukça düşük olarak değerlendirildiği dikkat çekiyor.

Uzman görüşleri üzerinden oluşturulan bu veri seti, araştırmacıların kullanımına açık ve içerisindeki veriler kullanılarak hazırlanmış birçok akademik kitap ve makale aracılığıyla seçim bütünlüğünün çeşitli boyutlarına ilişkin sebep-sonuç ilişkileri araştırılmakta. Bu bültende sadece bazı başlıklarına odaklandığımız proje ve ilgili veri seti daha detaylı ilgiyi hak ediyor.