
Türkiye’de Eğitim - İşgücü Dengesizliği: Mezun Var, İş Yok
Eğitim
İlk yayın :
30 Eylül 2025
2025’te Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) 2,5 milyon aday başvurdu, bunların yaklaşık 713 bini de lisans ya da ön lisans programlarına yerleşti. Son 5 yılda ortalama olarak her üç adaydan biri üniversiteye girmeyi başarıyor. Türkiye’de 1990’da üniversiteye yerleşen aday sayısı 200 bin civarındaydı fakat 1990’larda özellikle orta sınıfta eğitimin bir sınıf atlama yolu olarak görülmesi ve üniversite sayısındaki artış, kısa sürede lisans mezunu sayısının hızla yükselmesini beraberinde getirdi. Nitekim mezun sayısı 2008’de 3,5 milyon iken 2024’te 13 milyona ulaştı. Eurostat verilerine göre Türkiye, yükseköğrenim mezunlarının 15-64 yaş nüfus içindeki oranında Avrupa’da alt sıralarda bulunsa da %22,7 ile %19,7’lik İtalya’nın önünde yer alıyor. 2014’te bu oranın %13,6 olduğu düşünüldüğünde, son yıllardaki hızlı artış dikkat çekici.
TÜİK verileri de Türkiye’de son 10 yılda eğitim seviyesindeki büyük değişimi ortaya koyuyor. 2014’te 15 yaş üstü nüfusun %43’ü ilkokul ya da ilköğretim mezunuyken, 2024’te bu oran %24’e düştü. Aynı dönemde lise ve ortaokul mezunlarının oranı %30’dan %45’e yükseldi. Lisans, yüksek lisans ve doktora mezunlarının oranı ise %14’ten %22’ye çıkarak ciddi bir artış gösterdi.
Eşitsiz Dağılım
Türkiye’de eğitim seviyesi genel olarak yükselse de ülke çapında eşitsiz dağılım en çok göze çarpan durum. Eğitim, hem sınıf atlama hem de iyi bir iş ve konforlu bir yaşam için önemli bir araç. Bu durum da, mevcut kalkınma farklarının yeniden üretilmesine yol açıyor. İl nüfusuna oranla yükseköğretim mezunlarına bakıldığında, en kalabalık ve ekonomik açıdan en gelişmiş üç ilin ilk dört sırada yer aldığı görülüyor. Mezunlar, işgücü açısından değerlendirilecekleri görece kalkınmış illere göç ediyor; bu iller eğitimli nüfustan güç alarak daha da gelişiyor ve döngü ülke genelinde eşitsizliği artırıyor. Son dönemde ise ekonomik ve siyasi nedenlerle eğitimli nüfusun yurt dışına yönelmesi, tabloya yeni sorunlar da ekliyor.
“Diplomalı İşsizler”
Üniversite mezunlarının sayısı hızla artarken işgücü piyasasının aynı hızda genişlememesi ciddi bir dengesizlik yaratıyor. Özellikle gençler arasında görülen diplomalı işsizlik, Türkiye’nin son yıllarda en çok tartışılan sorunlarından biri haline geldi. Her yıl yüz binlerce mezun piyasaya çıkarken, iş olanakları bu artışı karşılayamadığı için mezunların önemli bir kısmı ya iş bulamıyor ya da kendi eğitim alanlarıyla ilgisiz, düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Bu tablo, üniversite diplomasının garanti bir gelecek sağlamadığı algısını güçlendiriyor.
Örneğin 2023/2024 döneminde yükseköğretim kurumlarından toplamda 919 bin mezun verildi. 2024’te aktif olarak iş arayan yükseöğretim mezun sayısı ise 1 milyon seviyelerindeydi. TÜİK verilerine göre lisans mezunlarının ortalama ilk iş bulma süresi ise 14,4 ay. Sorunun bir diğer boyutu ise alanlar arası dengesizlik. Sosyal bilimler ve idari bilimler gibi bölümlerden mezun olanların sayısı fazlalık yaratırken, sanayi, teknoloji ve sağlık gibi sektörlerde nitelikli iş gücü açığı devam ediyor.
Düşen Kalite ve Düşmek Zorunda Kalan Beklentiler
Üniversite sayısındaki hızlı artış, yükseköğretime erişimi kolaylaştırırken beraberinde ciddi kalite sorunları da getirdi. Özellikle altyapısı yetersiz, akademik kadrosu eksik yeni üniversiteler, öğrencilerin nitelikli bir eğitim almasını zorlaştırıyor. Bu durum mezunların, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu becerilerle donatılmadan hayata atılmasına yol açıyor. Dolayısıyla üniversite diploması her zaman mesleki yeterlilik anlamına gelmediği için işverenler mezunların yetkinliklerine şüpheyle yaklaşabiliyor.
Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin
Buna paralel olarak, mezunların beklentileriyle gerçeklik arasındaki fark giderek büyüyor. Üniversite eğitimi gören gençler, yüksek gelirli, prestijli ve kendi alanlarına uygun işlere kavuşmayı beklerken, karşılaştıkları tablo çoğunlukla düşük ücretli ve güvencesiz işler oluyor. Bu uyumsuzluk, bireysel hayal kırıklığını artırmakla kalmıyor; aynı zamanda toplumsal ölçekte tatminsizlik ve güvensizlik duygularını da besliyor. Eğitim, bir gelecek umudu olmaktan çıkıp hayal kırıklığının kaynağına dönüşebiliyor.
Kısacası, Türkiye’de yükseköğretim mezunlarının hızla artması önemli bir ilerleme göstergesi olsa da, eşitsiz dağılım, işsizlik, kalite sorunları ve beyin göçü gibi unsurlar bu kazanımı aynı zamanda derinleşen toplumsal ve ekonomik sorunların kaynağı haline getiriyor.
Bu metnin ilk versiyonu, İrem Doğanışık tarafından kaleme alınmıştır.
İLGİNİ ÇEKEBİLİR
Avrupa’da Zorunlu Eğitim Süresi
Türkiye Üniversiteleri Küresel Rekabette Geride Kalıyor
Sandıkta Anayasa: Türkiye’de Referandumlar
Türkiye’de ve Dünyada Obezite
Diploma Var, İş Yok: Üniversite Mezunları Ne Kadar Sürede İş Buluyor?
Dünyanın Dini Aidiyet Haritası Değişiyor: Her Dört Kişiden Biri Herhangi Bir Dine Bağlı Değil
Türkiye'de Son On Yılda Cezaevlerinin Durumu
Türkiye’de Ölüm Nedenleri
Türkiye’deki Memurlara İlişkin İddialar Doğru mu?
Video Tibet'te Yaşanan Depremi mi Gösteriyor?