Yazar:
Gül Hür
Küresel düzeyde yaşanan büyük toplumsal dönüşümler, sadece ekonomi ya da siyaset alanında değil, insanların inanç biçimlerinde de kendini gösteriyor. Artan şehirleşme, eğitim düzeyindeki yükselme ve bireyselleşmenin güçlenmesiyle birlikte dini aidiyetler daha akışkan hale gelmiş durumda. Pew Research Center’ın 2010–2020 arasını kapsayan geniş ölçekli analizine göre, bu on yılda bazı inanç grupları hızla büyürken bazıları nüfus içindeki ağırlığını kaybetmiş durumda. Müslümanlar ve dinsizler (ateist, agnostik ya da kendini herhangi bir dine bağlı hissetmeyenler) yükselişte, Hristiyan ve Budist nüfusu ise geriliyor. Bu tablo, dünya nüfusu artarken inancın sabit kalmadığını, aksine gözle görülür biçimde yön değiştirdiğini ortaya koyuyor.
En Hızlı Büyüyen Dini Grup Müslümanlar Oldu
Pew Research Center’ın raporuna göre, 2010-2020 arasında Müslüman nüfusu yaklaşık %21 artışla 1,65 milyardan 2 milyara çıktı. Bu artışla Müslümanlar, en hızlı büyüyen ve Hristiyanlardan sonra en kalabalık ikinci dini grup oldu. Bu, aynı dönemde tüm diğer dinlerin toplam artışından daha fazla. Pew Research Center’a göre Müslümanlar, dünya nüfusunun %25,6’sını oluşturuyor. Artışın temel nedeni, Müslüman toplumların görece genç yaş yapısı ve doğurganlık oranlarının ortalamanın üzerinde seyretmesi. Buna karşılık, Hristiyan nüfus 122 milyon kişi artsa da dünya nüfusu içindeki oranı %30,6’dan %28,8’e düştü. Avrupa ve Amerika’daki dinden uzaklaşma eğilimi bu düşüşte etkili oldu. Pew Research’ün aynı çalışmasına göre, 2010-2020 arasında Hristiyanların nüfus oranı en az 5 puan azalan ülke sayısı 40’ı geçti.
Show more

Müslümanlar en çok Asya-Pasifik, Sahra Altı Afrika ve Orta Doğu-Kuzey Afrika bölgelerinde yoğunlaşıyor. 2020 itibarıyla dünya Müslümanlarının %59’u Asya-Pasifik’te, %27’si Sahra Altı Afrika’da yaşıyor. United Nations Population Fund’ın (UNFPA) küresel doğurganlık analizlerine göre de Sahra Altı Afrika’da doğurganlık oranı kadın başına 4’ün üzerinde seyretmeye devam ediyor. Bu bölge, yüksek Müslüman nüfus oranı nedeniyle demografik açıdan küresel İslam nüfusunu büyüten en önemli coğrafyalardan biri konumunda.
Show more

Buna karşılık Hristiyanlar, diğer büyük dinlere kıyasla en dengeli şekilde dağılmış grup. Hristiyan nüfusun %31’i Sahra Altı Afrika’da, %24’ü Latin Amerika’da ve %22’si Avrupa’da bulunuyor. Pew Research Center, bu dağılımın 20. yüzyıla kıyasla büyük bir değişim gösterdiğini vurguluyor. Örneğin, 1900’lerde küresel Hristiyan nüfusunun üçte ikisi Avrupa’da yaşarken, bu oran 2020 itibarıyla üçte bire gerilemiş durumda. 
Herhangi Bir Dine Bağlı Olmayanların Sayısı Yükseliyor: Nüfus Değil, Kimlik Değişiyor 
2010–2020 arasında kendini herhangi bir dine ait hissetmeyenlerin sayısı 270 milyon artarak 1,9 milyara ulaştı. Pew Research Center’a göre bu grup artık dünya nüfusunun %24,2’sini oluşturuyor. Bu büyüme, doğurganlık değil kimlik değişimiyle ilgili. Dine geçen 1 yetişkine karşılık, 3 kişi dinini terk ediyor. En çok terk edilen din ise Hristiyanlık. 2024 tarihli “Religiosity Decline in Europe” başlıklı araştırmanın bulguları da bu tabloyu destekliyor: Avrupa’da kuşaklar arası değer değişimleriyle birlikte dini aidiyetin azaldığı görülüyor. Baby Boomer kuşağı X kuşağından, X kuşağı ise Y kuşağından daha dindar. Bu farklılıkların temelinde, gelenek ve güvenlik gibi “koruyucu değerler”in zayıflaması ve bireysel özgürlük, haz ve yeniliğe açıklık gibi “değişime açıklık değerleri”nin güçlenmesi yer alıyor. 
ABD, Fransa, Avustralya, Hollanda ve Uruguay gibi ülkelerde dini aidiyetsizlik oranı son 10 yılda %10 ile %20 arasında arttı. 2020 itibarıyla Japonya’da nüfusun %57’si, ABD’de %30’u, Çin’de ise %90’ı herhangi bir dine bağlı olmadığını belirtiyor. Pew bu grubun görece yaşlı ve düşük doğurganlığa sahip olmasına rağmen büyümeye devam ettiğini vurguluyor. Çünkü yeni nesiller dine mesafeli şekilde yetişiyor.
Show more

Raporda dikkat çeken bir diğer nokta, inanç gruplarının yaş profili ve coğrafi yoğunluğu. Örneğin, dünya üzerindeki Müslümanların üçte biri 15 yaşın altında; bu da grubun uzun vadeli büyüme potansiyeline işaret ediyor. Budistler ve Yahudiler ise yaşlı nüfus oranı en yüksek gruplar arasında. Hristiyanlık, coğrafi olarak en dengeli yayılmış inanç grubu olsa da, özellikle Batı Avrupa’da yaygın bir terk edilme süreci yaşıyor. Hinduların %97’si yalnızca Hindistan ve Nepal’de yaşarken, Yahudilerin neredeyse tamamı Kuzey Amerika ve Orta Doğu'da yoğunlaşıyor. Tüm bu veriler, inanç haritasının yalnızca sayıların değil, yaş dinamiklerinin ve bölgesel eğilimlerin de etkisiyle yeniden şekillendiğini ortaya koyuyor.
Pew Research’ün raporu, 2010–2020 dönemine dair verileri sunarken geleceğe dair kesin projeksiyonlar yapmaktan kaçınıyor. Ancak bazı eğilimler, özellikle Budizm ve Yahudilik gibi görece küçük ya da yaşlı grupların uzun vadede daha da gerileyebileceğine işaret ediyor. Örneğin, Budist nüfus 2010 yılında 343 milyon iken, 2020’de 324 milyona gerileyerek %5 azaldı. Rapora göre bu düşüş, yaşlanan Budist nüfusun ölüm oranlarındaki artışla ve özellikle Çin’deki din verilerinin sınırlı erişilebilirliğiyle ilişkili olabilir. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi (United Nations Department of Economic and Social Affairs – UN DESA) tarafından yayımlanan World Population Prospects 2022 – Summary of Results başlıklı rapora göre, Budistlerin yoğun yaşadığı Doğu Asya’nın toplam nüfusunun 2050 yılına kadar yaklaşık %11 oranında azalması bekleniyor. Ayrıca Demographic Research dergisinde 2015 yılında yayımlanan “Is Buddhism the low fertility religion of Asia?” başlıklı çalışmanın bulgularına göre, Tayland ve Japonya gibi ülkelerde Budist kimliğin, düşük doğurganlıkla anlamlı ölçüde olumsuz ilişkili olduğu görülüyor. Öte yandan Yahudiler, küresel nüfusun %0,2’sini oluşturuyor ve bu oran 2010’dan 2020’ye kadar hemen hiç değişmedi.