Yazar:
Gül Hür
“Bu bültenin ilk versiyonu Emincan Yüksel tarafından kaleme alınmıştır.”
Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization; WHO) obeziteyi, vücutta sağlığı bozacak ölçüde anormal veya aşırı yağ birikmesi olarak tanımlar. Bu tanımın ölçülebilir karşılığı olarak vücut kitle indeksi (VKİ) kullanılır ancak indeks hesaplaması çocuklarda ve yetişkinlerde farklılaşır. Yetişkin bireylerde VKİ’nin 30’un üzerinde olması obeziteyi, 25–29,9 arası ise fazla kilolu olmayı ifade eder. Türkiye'de de TÜİK ve Sağlık Bakanlığı, obeziteyi aynı şekilde tanımlar ve hesaplamalarda WHO’nun standartlarını esas alır. Çocuklarda da obezite tanımında VKİ kullanılır. Ancak VKİ ile birlikte, sabit bir eşik yerine yaş ve cinsiyete göre değişen WHO büyüme tabloları esas alınır. Örneğin 5 yaşından küçük çocuklarda boylarına göre kiloları ortalamanın çok üzerinde (3 standart sapma) olanlar, 5–19 yaş arası çocuklarda ise VKİ’si yaşıtlarına göre çok yüksek olanlar (2 standart sapma üstü) obez kabul edilir.
Son yıllarda obezite yalnızca bireysel sağlık riski olarak değil, küresel ölçekte büyüyen bir halk sağlığı krizi olarak ele alınıyor. Tartışmalar, aşırı beslenme ya da fiziksel hareketsizliğin ötesine geçmiş durumda. Artık gıda endüstrisinin rolü, gelir eşitsizliği, şehir planlaması, stres, hatta iklim değişikliği gibi yapısal faktörler de gündemde. Örneğin, düşük gelirli grupların yüksek kalorili ama besin değeri düşük ürünlere daha fazla maruz kalması, “obezite epidemisinin” (nüfusun büyük bölümünü etkileyen yaygın ve hızla artan obezite sorunu) eşitsizlik temelli boyutunu öne çıkarıyor. Aynı zamanda ilaç endüstrisinin son yıllarda geliştirdiği zayıflama ilaçlarının yaygınlaşması, obezitenin artık yalnızca önlenmesi değil, tıbbi olarak “yönetilmesi gereken bir hastalık” olarak da yeniden konumlandırılmasına yol açtı. Bu da obeziteyi yalnızca sağlık politikalarının değil, ekonomik, etik ve sosyal tartışmaların da merkezine yerleştiriyor.
2022 Verileriyle Türkiye’de Obezite
TÜİK’in 2022 yılında yayımladığı Türkiye Sağlık Araştırması sonuçları, VKİ esas alınarak tanımlanmış. Türkiye'de VKİ'ye dayalı ölçüm yöntemi, WHO’nun tanım ve sınıflandırmalarıyla tamamen uyumlu. Araştırmaya göre, Türkiye’de 15 yaş ve üzeri nüfusta obezite oranı %20,2. Bu oran, 2019 yılında %21,1 olduğundan obezite oranında sınırlı da olsa bir düşüş dikkat çekiyor. Cinsiyet kırılımına bakıldığında ise kadınlarda obezite oranı %23,6, erkeklerde ise %16,8 düzeyinde gerçekleşti. 
Ancak burada dikkat çekilmesi gereken nokta yalnızca obezite oranları değil. Obezite öncesi olarak tanımlanan ve VKİ’si 25–29,9 arasında yer alan bireyler de sağlık açısından risk grubunda yer alıyor. Obez ve obez öncesi oranları birlikte değerlendirildiğinde, sağlıklı kilo aralığının dışında kalan bireylerin toplam oranı daha net ortaya çıkıyor ve toplum genelinde bu geniş grubun tamamıyla mücadele edilmesi gerekiyor. Türkiye’de 15 yaş ve üzeri bireylerin toplamda %35,5’i “obez öncesi” grubunda, yani vücut kitle indeksi 25–29,9 aralığında yer alıyor. Bu oran, kadınlarda %30,9 iken erkeklerde %40,4 olarak ölçülmüş.
Show more

Her ne kadar TÜİK’in en güncel verileri 2022 yılına ait olsa da, 2025 yılına geldiğimizde Türkiye’de obezite oranlarının ciddi biçimde yükseldiğini gösteren güncel bulgular mevcut. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun kamuoyuyla paylaştığı verilere göre, “İdeal Kilonu Öğren, Sağlıklı Yaşa” kampanyası kapsamında Mayıs 2025’e kadar tartılan 3 milyon kişinin %35’i fazla kilolu, %27’si ise obez olarak kaydedilmiş. Bakan Memişoğlu, elde edilen verilerin Türkiye’yi kilo fazlalığı açısından dünya genelinde en üst sıralara taşıdığını belirterek tablonun ciddiyetine dikkat çekerken toplumun yaklaşık %52-55’inin sağlıklı kilo aralığının dışında olduğunu ifade etmiş. 
Uzmanlar, bu artışı yalnızca bireysel davranışlarla açıklamanın eksik olacağını belirten görüşler sunuyor. Çünkü bu artışın arkasında aynı zamanda sosyoekonomik ve çevresel faktörler, psikolojik etkenler ve sistemsiz sağlık politikaları da bulunuyor. Örneğin, Sincan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Doç. Dr. Barış Yılbaş, obezitenin yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal faktörlerle şekillenen çok boyutlu bir sorun olduğunu belirtiyor. Yüksek kalorili gıdaların beyin ödül sistemini uyararak yeme davranışını tetiklediğini ve özellikle stres, kaygı, duygusal yeme bozuklukları ile ekran bağımlılığının obezite gelişiminde önemli rol oynadığını vurguluyor. Öte yandan, Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, obezitenin yalnızca fiziksel değil, düşük benlik saygısı, stres, kaygı ve depresyon gibi psikolojik faktörlerle de yakından ilişkili olduğunu belirtiyor. Duygusal yeme davranışı, olumsuz vücut imajı ve sosyal izolasyon gibi etkenlerin obezite riskini artırdığını vurgulayan Çetin, tedavi sürecinin mutlaka psikolojik desteği de içermesi gerektiğini ifade ediyor.
Dünya Genelinde Obezite Durumu
Obezite, bireysel bir sağlık sorunu olmaktan çıkıp dünya genelinde hızla büyüyen bir halk sağlığı krizi haline gelmiş durumda. WHO’nun en güncel paylaşımlarına göre, 2022 yılında dünya genelindeki her sekiz kişiden biri obezite ile yaşıyordu. Aynı yıl 18 yaş ve üzeri 2,5 milyar yetişkin fazla kilolu olarak sınıflandırılırken bu grubun 890 milyonu ise obezdi. Yani dünya yetişkin nüfusunun %43’ü fazla kilolu, %16’sı ise obez durumdaydı. Bu oranlar 1990 yılına kıyasla ciddi bir artışa işaret ediyor, çünkü obezite prevalansı yetişkinlerde iki katına, ergenlerde ise dört katına çıkmış durumda. Çocukların obezite ve fazla kilo tablosu da endişe verici. 2022’de 5–19 yaş arası 390 milyondan fazla çocuk ve ergen fazla kilolu, bunların 160 milyonu obezdi. 2024 yılına gelindiğinde ise 5 yaş altı 35 milyon çocuğun fazla kilolu olduğu tahmin ediliyor. World Obesity Atlas 2025’e göre mevcut eğilimler devam ederse, 2030 yılına kadar dünya genelinde yaklaşık 3 milyar yetişkin (yani her iki kişiden biri) yüksek vücut kitle indeksine sahip olacak. Bu artış özellikle orta gelirli ülkelerde daha hızlı yaşanacak ve sağlık sistemleri üzerinde ciddi bir yük oluşturacak.
Obezite artık sadece yüksek gelirli ülkelerin değil, düşük ve orta gelirli ülkelerin de büyüyen bir sorunu haline gelmiş durumda. Yapısal gıda eşitsizlikleri, fiziksel hareketsizlik ve sağlıklı tercihlere erişimin sınırlılığı gibi faktörler, bu küresel halk sağlığı krizini derinleştiriyor. 
Show more

Peki Türkiye’nin dünyanın obezite karnesi içindeki yeri nasıl? OECD’nin “Health at a Glance 2023” raporuna göre Türkiye’de beyana dayalı yetişkin obezite prevalansı (VKİ  30 veya üzeri) %21,1 – ölçülmüş verilerle %28,8 – olup OECD ortalamasının %19,5’lik seviyesini aşıyor. Türkiye bu oranla 38 üyeli OECD ülkeleri arasında üst sıralarda yer alıyor. Ancak dünyada rekor, Meksika (%36), Amerika Birleşik Devletleri (%33,5) ve Yeni Zelanda’nın (%34,3) elinde. Rapor ayrıca erkeklerin kadınlara göre daha fazla fazla‑kilo/obez olmasının genelde kural olduğuna dikkat çekerken, Türkiye’nin Letonya ve Meksika ile birlikte cinsiyet farkının görülmediği az sayıdaki ülke arasında yer aldığını da vurgulamış.