Hükümete güven, demokrasilerde toplum ve devlet ilişkisinin en önemli boyutu. Hükümete duyulan güven aynı zamanda ekonomik kalkınma ve hükümetin etkinliği açısından da oldukça önemli. Bireylerin devlete ve hükümet kurumlarına olan güveni arttığı zaman hükümet politikalarının etkinliği de artıyor. Bu güvenin vatandaşların ülke liderliği konusundaki olumlu görüşleri ve yolsuzluk konusundaki algıları ile korelasyon gösterdiği de belirtilmeli.
OECD ülkelerindeki hükümete duyulan güvenin 2007 ve 2016 karşılaştırmasına bakıldığında, Türkiye’de hükümete duyulan güvenin arttığı dikkat çekiyor.

Gelir Dağılımı
Gelir eşitsizliğinin artması tüm dünyada görülen bir fenomen. Bununla mücadele etmek için tasarlanan gelir dağılımı politikalarının etkileri ise değişkenlik göstermekte. Gelir eşitsizliğinin vatandaşların sağlık durumundan, eğitim şanslarına, sosyal birlikten, ekonomik kalkınmaya olan etkileri düşünüldüğünde bu konunun hükümetlerin temel işlevleri arasında yer alması da anlam kazanıyor. Dahası, gelir eşitsizliğinin vatandaşların kurumlara olan güvenini de etkilediği düşünülüyor.
Gelir eşitsizliğini göstermek için kullanılan Gini katsayısı 0 olduğunda tam gelir eşitliği, 1 olduğunda ise tam eşitsizlik söz konusu oluyor. Bu katsayı kullanılarak oluşturulan tabloda Türkiye’nin maalesef gelir eşitsizliği açısından performansının kötü olduğu ortaya çıkmakta. Bu tabloda verilen Gini katsayıları, vergi dağılımı ve transferler sonrası hesaplanan katsayıları gösteriyor.
Gelir eşitsizliğini göstermek için kullanılan Gini katsayısı 0 olduğunda tam gelir eşitliği, 1 olduğunda ise tam eşitsizlik söz konusu oluyor. Bu katsayı kullanılarak oluşturulan tabloda Türkiye’nin maalesef gelir eşitsizliği açısından performansının kötü olduğu ortaya çıkmakta. Bu tabloda verilen Gini katsayıları, vergi dağılımı ve transferler sonrası hesaplanan katsayıları gösteriyor.

Hukukun Üstünlüğü
Hukukun üstünlüğü konusu, bir sistemdeki tüm kuralların yetki ve statü gözetmeksizin herkese eşit şekilde uygulanması anlamına gelmekte. İyi yönetişimin temel bir öğesi olan hukukun üstünlüğü, aynı zamanda vatandaşların devlete güvenini de etkileyen bir faktör. Dünya Adalet Projesi (WJP) metodolojisine göre hukukun üstünlüğünü sağlamak için 4 temel prensip gerekiyor:
Hukukun üstünlüğü konusu, bir sistemdeki tüm kuralların yetki ve statü gözetmeksizin herkese eşit şekilde uygulanması anlamına gelmekte. İyi yönetişimin temel bir öğesi olan hukukun üstünlüğü, aynı zamanda vatandaşların devlete güvenini de etkileyen bir faktör. Dünya Adalet Projesi (WJP) metodolojisine göre hukukun üstünlüğünü sağlamak için 4 temel prensip gerekiyor:
Tüm hükümet yetkilileri, vatandaşlar ve özel kurumların aynı kurallara tabi olması ve hesap verebilmesi.
Tüm kuralların açık, kamuoyuna duyurulmuş, stabil ve adil olması, herkese eşit uygulanması, temel hakları koruması.
Kuralların uygulanması süreçlerinin ulaşılabilir, adil ve etkin olması.
Adaletin yeterli, etik sahibi ve bağımsız kurumlar ve yetkililerce sağlanması.
Bu kriterlere göre ölçülen hukukun üstünlüğünün içerisinde yer alan iki faktör OECD raporunca değerlendirilmiş durumda. Bu faktörler ise hükümet yetkilerinin kısıtlanması ve temel hakların korunması. Faktörlerin skorları 0 ila 1 arasında değişiyor; 1’e yaklaştıkça ülkelerin durumunun iyiye gittiği sonucu çıkıyor. Hükümetin sınırlandırılması açısından ortalama OECD skoru 0,75. Temel hakların korunması açısından ise ortalama skor 0,77. Bu iki skor arasında ise yüksek korelasyon mevcut. Her iki faktör açısından bakıldığında Türkiye’nin OECD ortalamasının gerisinde kaldığı görülüyor.
Bu kriterlere göre ölçülen hukukun üstünlüğünün içerisinde yer alan iki faktör OECD raporunca değerlendirilmiş durumda. Bu faktörler ise hükümet yetkilerinin kısıtlanması ve temel hakların korunması. Faktörlerin skorları 0 ila 1 arasında değişiyor; 1’e yaklaştıkça ülkelerin durumunun iyiye gittiği sonucu çıkıyor. Hükümetin sınırlandırılması açısından ortalama OECD skoru 0,75. Temel hakların korunması açısından ise ortalama skor 0,77. Bu iki skor arasında ise yüksek korelasyon mevcut. Her iki faktör açısından bakıldığında Türkiye’nin OECD ortalamasının gerisinde kaldığı görülüyor.