
Merkezi İktidar - Kent Rekabeti: Küresel Kentleri Kimler Yönetiyor?
Kent & İmarPolitika
İlk yayın :
10 Ekim 2025
1900’de dünya nüfusunun yalnızca %15’i kentlerde yaşarken, bu oran yüz yıl içinde üç kattan fazla artarak 2007’de kırsal nüfusu geride bıraktı. 2050’ye kadar kentli nüfus oranının %70’e ulaşması bekleniyor. Bu hızlı kentleşme sürecinin siyasal, ekonomik ve kültürel etkileri son otuz yıldır en çok tartışılan konular arasında yer alıyor.
Özellikle 1980’lerden sonra neoliberal politikaların yaygınlaşması ve buna paralel olarak küreselleşmenin hız kazanması, kentler arasında belirgin bir ayrışma da yarattı. Bu dönemde bazı metropoller, ulusal sınırların ötesine taşan ekonomik ve kültürel ağların merkezleri haline geldi. Sosyolog Saskia Sassen, küreselleşen ekonomiyle birlikte üretim süreçlerinin dünyanın farklı bölgelerine dağılırken, belirli kentlerin bu dağınık ağların ekonomik ve finansal düğüm noktalarına dönüştüğünü vurgular. Sassen’in bu kentler için kullandığı kavram, bugün literatürde de yaygın biçimde bilinen “küresel kentler”.
Küresel kentler, bulundukları ulus-devletin sınırları içinde yer alsalar da, işleyiş biçimleri ve öncelikleri çoğu zaman ulusal politikalardan farklı bir ritme sahip. Bu durum, özellikle ekonomik ve kültürel düzeyde bir gerilim alanı yaratıyor. Küresel kentler, küresel sermaye akışlarına entegre yapıları ve kozmopolit nüfuslarıyla daha açık, yenilikçi ve liberal eğilimler sergilerken bazı durumlarda merkezî, korumacı ve homojenleştirici politikalar tarafında yer alan ulusal otoritelerle karşı karşıya geliyorlar.
Belediye Başkanı - Devlet Başkanı Rekabeti
Son yıllarda popülist siyaset ve rekabetçi otoriter rejimlerin güçlenmesiyle birlikte, birçok ülkede benzer bir siyasi tablo öne çıkıyor: ülkenin güçlü popülist lideri ile başkent ya da en büyük kentinin belediye başkanı arasındaki rekabet. Polonya ve Macaristan bu dinamiğin en belirgin örnekleri arasında yer alıyor. Türkiye de 2019’dan itibaren bu listeye eklendi. O yıl ana muhalefet partisi CHP, önemli büyükşehir belediyelerini kazandı ve bu durum Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yerel yönetimler arasında yeni bir güç mücadelesi başlattı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bir yandan küresel ölçekte öne çıkan bir kentte başkanlık yaparken, diğer yandan da gelecek seçimin en güçlü cumhurbaşkanı adaylarından biriydi. Bu rekabet, hakkında açılan soruşturmalar sonucu İmamoğlu’nun cezaevine girmesiyle farklı bir boyut kazanmış durumda.
Benzer bir gerilim ABD’de de yaşanıyor. Demokrat Parti’nin sol kanadına yakın, Müslüman ve göçmen kimliğiyle dikkat çeken Zohran Mamdani’nin New York belediye başkanlığına aday gösterilmesi, Başkan Donald Trump ve temsil ettiği değerler ile doğrudan bir zıtlık içeriyor. Kasım seçimlerinde Mamdani’nin kazanma ihtimali yüksek görülürken, Trump’ın bu olasılığa tepki olarak kente federal fonları kesebileceğini söylemesi gerilimi daha da artırdı.
Güçlü popülist liderler güçlü belediye başkanlarından hoşlanmıyor. Ancak bu rekabetin temelinde yalnızca siyasetçiler arasındaki kişisel çekişme değil, metropol kentlerle ülkenin geri kalanı arasındaki toplumsal ve kültürel ayrışma da var. Büyük kentlerde yaşayan seçmenler, yaşam tarzları, ekonomik koşulları ve küresel değerlere daha açık olmaları nedeniyle genellikle liberal ve sol eğilimli parti ve adaylara yöneliyor. Bu da çoğu durumda merkezî iktidar ile metropol seçmeni arasındaki siyasi gerilimi sürekli besliyor.
Küresel Kentler Batı’da Sol, Doğu’da Sağ Siyasete Meyilli
Japonya merkezli Mori Memorial Foundation’ın ekonomi, Ar-Ge, kültürel etkileşim, çevre, ulaşılabilirlik ve yaşanabilirlik kriterlerine göre belirlediği Küresel Güç Şehirler Endeksi’nde (Global Power City Index - GPCI) altı kıtadan 48 küresel kent yer alıyor. Yöneticisi yerel seçimlerle belirlenen küresel kentlerin son yerel seçimlerdeki oy tercihlerinde, 38 kent yöneticisinden 26’sı merkez ve merkezin solu ile sol kanat siyasi partilerde konumlandı. Bu konumlama içerisinde en fazla temsil edilen grup ise İstanbul’un da aralarında bulunduğu 12 kentte yerel seçim kazanan merkez sol partiler. Sol eksende ayrıca merkez sol ve sol kanatta yer alan siyasetçilerin seçildiği İsrail’in başkenti Tel Aviv ve popülist sağın yükseldiği İtalya’da Milano kentleri dikkat çekiyor.
Başkanlık seçimlerini Cumhuriyetçi Trump’ın kazandığı ABD’de New York, Los Angeles, San Francisco, Chicago, Boston ve Washington kentlerinin tamamında belediye başkanları merkez ve merkez solda konumlanan Demokratlardan oluşuyor. Avrupa küresel kentlerinde de oy tercihleri çoğunlukla sol eksende yer almakla birlikte, Helsinki, Madrid ve Berlin, politik eksenin sağ tarafında konumlanan belediye başkanları tarafından yönetilen kentler.
Güney ve Doğu Asya’da konumlanan küresel kentlerindeki yerel yöneticilerde, Endonezya’nın başkenti Jakarta dışında seçimle belirlenen tüm yöneticiler sağ eksende. Japonya’da Tokyo, Osaka ve Fukuoka merkez sağ ve sağ kanatta bulunurken, Güney Kore’nin başkenti Seul’de yerel yönetim küresel kentler içinde en sağda yer alan kent konumunda.
10 Küresel Kentte Yönetim Yerel Seçimle Belirlenmiyor
Endekste belirlenen 48 metropolden 10’unda yerel yönetim kent sakinleri tarafından seçilmiyor. Şehir devleti statüsündeki Singapur’da yerel seçim-genel seçim ayrımı bulunmazken, Hindistan’ın başkenti Mumbai’de 2022 yılında ertelenen yerel seçimlerden bu yana belediye yönetimi eyalet yönetimi tarafından atanan kayyum aracılığıyla yönetiliyor.
Yerel Seçim Olmayan Küresel Kentler
| Kahire | Merkezi yönetimden atama |
| Pekin | Merkezi yönetimden atama |
| Şangay | Merkezi yönetimden atama |
| Hong Kong | Merkezi yönetimden atama |
| Moskova | Merkezi yönetimden atama |
| Dubai | Merkezi yönetimden atama |
| Bangkok | Merkezi yönetimden atama |
| Kuala Lumpur | Merkezi yönetimden atama |
| Mumbai | Kayyum - Yerel seçimler ertelendi |
| Singapur | Şehir devleti |
Çin’de konumlanan Pekin, Şangay ve özel statüdeki Hong Kong kentlerinin yöneticileri merkezden atamalarla belirleniyor. Benzer uygulamalar Moskova, Kahire, Kuala Lumpur, Dubai ve Bangkok için de geçerli.
Sonuç olarak, küresel kentler artık yalnızca ekonomik ya da kültürel merkezler değil, aynı zamanda yeni siyasal eğilimlerin şekillendiği laboratuvarlar haline geldi. Birçok örnekte ulus-devletlerin korumacı, merkezi ve çoğu zaman popülist yönelimlerine karşı metropoller; çeşitlilik, katılım ve küresel entegrasyon ekseninde konumlanıyor. Bu giderek belirginleşen ayrışma, önümüzdeki dönemde siyaset sahnesinde ulus-devlet ile küresel kentler arasındaki gerilimin çok daha fazla tartışılacağı bir döneme girdiğimizi de gösteriyor.
İLGİNİ ÇEKEBİLİR
Modern Devletin Gösteri Alanı: Mega Projeler ve Gerçek Maliyetler
Hamidiye Su A.Ş’nin Yıllık Kar ve Zarar Verileri Doğru mu?
Türkiye’de Kadın Cinayetleri
Fotoğraf İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Kıbrıs Başpiskoposu Makarios’un Fotoğrafını Tuttuğunu mu Gösteriyor?
Ermenistan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsteği Üzerine 10 Tane Cami İnşa Edeceğini mi Açıkladı?
Yılmaz Özdil’in Videodaki Sözleri Ekrem İmamoğlu İçin Söylediği Doğru mu?
Sigortacıdan “Basiretli Tüccara”: TMSF’nin Dönüşümü
Geçiş Ülkesi Türkiye: Gelenler ve Gidenler
Atatürk Cumhurbaşkanı Olarak İstanbul’u İlk Kez 1936’da mı Ziyaret Etti?
Metro İstanbul Valizle Yolculuk Kurallarını Güncelledi mi?