2011'de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan “Çılgın Proje” Kanal İstanbul, yakın dönemde Türkiye’de planlanan en tartışmalı yatırımlar arasında yer alıyor. AK Parti döneminde hayata geçirilen Osmangazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü ve İstanbul Havalimanı gibi projeler ulaşım kapasitesini artırma, ekonomik büyümeyi hızlandırma ve jeopolitik rekabet gücünü yükseltme hedefleriyle öne çıktı. Aynı zamanda bu projeler, siyasi söylemde “Büyük Türkiye” inşasının sembolleri olarak sunuldu. Ancak ekonomik getirilere dair belirsizlikler, ihale süreçleri, kamusal maliyetler ve çevresel etkiler bu projelere yöneltilen eleştirilerin merkezinde yer aldı.
Kanal İstanbul’a yönelik itirazların başında çevresel etkiler, jeopolitik riskler ve şehirleşme baskısı geliyor. 2020’de ilk ihalesi yapılan projede inşaat çalışmaları sınırlı görünürlükle sürerken, Kanal İstanbul tartışması da geniş bağlamıyla “mega proje” kavramını yeniden gündeme taşıyor. Türkiye’nin yanında dünyada da ekonomik, siyasi ve çevresel etkileri nedeniyle geniş tartışma yaratan birçok mega proje bulunuyor.
Mega Proje Nedir?
Mega projeler, büyük yatırım gerektiren, organizasyonel olarak karmaşık, çok sayıda paydaşı içeren ve hem ekonomi, hem toplum, hem çevre üzerinde uzun vadeli etkiler yaratma potansiyeli olan büyük ölçekli girişimler olarak tanımlanıyor. Bu projelere genellikle devlet ve özel sektör ortaklığında imza atılırken ulaşım, enerji, altyapı ve kentsel dönüşüm gibi alanlarında görülüyor.
Mega projelere duyulan ilginin ise birkaç motivasyonu mevcut. Ekonomik büyüme ve kalkınmayı hızlandırmak, ülkenin lojistik ve ulaşım kapasitesini artırmak, küresel rekabet gücünü yükseltmek, konut-sanayi dönüşümleriyle şehirlerin yapısını yeniden şekillendirmek ve devlet ile sermaye arasında yeni değer üretim alanları kurmak. Ekonomik getiri vaatlerinin yanında, mega projelerin siyasi prestij ve liderlik gösterisi, ulusal kimlik inşasında ortak gurur yaratma hedefi ve büyük eserler “yapabilme” motivasyonları da oldukça önemli. Diğer taraftan belli gruplara sermaye aktarımı ve rant alanı oluşturması, mega projeleri cazip kılan nedenler arasında gösteriliyor.
Sansasyonel Mega Projeler
Mega projeler sundukları vizyon kadar ciddi tartışmaları da beraberinde getiriyor. Planlama, maliyet, bütçe ve zaman yönetimi sorunları, çoğu projede maliyet aşımı ve gecikmelerin normalleşmesi getirilen eleştirilerin başına geliyor. Ayrıca çevresel ve sosyal etkiler, doğanın tahribatı, yerel toplulukların yerinden edilmesi, ekosistem bozulmaları ve kentsel eşitsizliklerin derinleşmesi de önemli eleştiri başlıkları arasında.
Palm Jumeirah - Birleşik Arap Emirlikleri
Birleşik Arap Emirlikleri’nde 2006 yılında inşası tamamlanan Palm Jumeirah, Dubai’nin kıyı şeridini genişletme ve şehri küresel turizm ve gayrimenkul merkezine dönüştürme hedefiyle inşa edilen en iddialı mega projelerden biri. 12 milyar dolar civarında bir maliyetle hayata geçirilen proje, deniz üzerinde yapay bir palmiye adası yaratarak lüks oteller, marinalar ve yüksek gelir gruplarına yönelik konut alanları oluşturdu. Bu yönüyle Palm, bir altyapı projesinden çok şehir markası, ulusal prestij ve küresel yatırım çekme hedeflerinin birleştiği bir gösteri mekânı hâline geldi.
Görsel Kaynağı: Wikipedia
Diğer yandan bu mega proje ciddi tartışmaları da doğurdu. Projenin kıyı akıntılarını bozduğu, su sirkülasyonunu azalttığı ve deniz ekosistemine zarar verdiği gerekçesiyle uzun yıllar eleştirildi. Maliyet açısından da beklenen turizm getirilerinin kısmi gerçekleştiği dönemlerde finansal sürdürülebilirlik soruları gündeme geldi.
Adadaki konutların önemli bir bölümü yerli nüfustan çok uluslararası yatırımcılara satıldı ve bu durum bölgedeki fiyat balonları, spekülatif yatırımlar ve kentsel eşitsizlik tartışmalarını büyüttü. Projenin mülk sahipliği de önemli eleştiriler arasında. Uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama suçlamalarıyla aranan yatırımcıların yanında Ukrayna, Rusya ve Azerbaycanlı oligarkların da Palm’dan mülk edindiği biliniyor.
NEOM - Suudi Arabistan
NEOM, Suudi Arabistan’ın petrol dışı bir ekonomi kurma hedefiyle duyurduğu en büyük mega projelerden biri. 2017’de tanıtılan proje, Kızıldeniz kıyısında yüksek teknolojiye dayalı yeni bir yaşam alanı yaratmayı amaçlıyor. The Line, Oxagon ve Trojena gibi alt projelerle turizm, yenilenebilir enerji, lojistik ve inovasyon ekosistemi oluşturma iddiası taşıyor. Başlangıç bütçesi 500 milyar dolar olarak açıklansa da 2025’e gelindiğinde maliyet tahminleri trilyon dolar seviyesine çıkmış durumda. Bu durum hem finansal sürdürülebilirliği hem de projenin ne kadarının gerçeğe dönüşebileceğini tartışmaya açıyor.
Görsel Kaynağı: Shutterstock
Projeyi çevreleyen eleştirilerin önemli bir kısmı insan hakları ve toplumsal etkilerle ilgili. Yerel Huveyti topluluklarının zorla tahliye edildiğine dair belgeler, proje sahasında çalışan göçmen işçilerin koşulları ve çevresel baskılar tartışmanın merkezinde. Çöl ikliminde bu ölçekte bir şehir kurmanın su ve enerji ihtiyacı, doğa üzerindeki baskı ve uzun vadeli yaşam döngüsü de uzmanlar tarafından sorgulanıyor. İnşaattaki yavaşlamalar, tamamlanma takviminin sürekli ertelenmesi ve bazı bölümlerin askıya alınması NEOM’u bir teknoloji vizyonundan çok belirsizliklerle çevrili bir mega proje örneğine dönüştürüyor.
Messina Boğazı Köprüsü - İtalya
Messina Boğazı Köprüsü, Sicilya ile İtalya ana karasını doğrudan birbirine bağlama hedefiyle onlarca yıldır gündemde olan bir mega proje. Tasarımında tek açıklıklı bir asma köprü modeli öne çıkıyor ve bu modelde açıklığın 3 bin 300 metreye ulaşması planlanıyor. Projenin hayata geçirilmesi durumunda, köprü dünyanın en uzun orta açıklıklı asma köprülerinden biri hâline gelecek. Projenin amacı ise hem feribot bağımlılığını azaltmak hem de adanın ekonomik ve lojistik açıdan ülkenin geri kalanıyla daha bütünleşik bir yapıya kavuşmasıydı. Bu nedenle bölgesel kalkınma, ticaretin hızlanması ve Sicilya’nın ulaşım altyapısının güçlenmesi gibi motivasyonlarla savunuldu. İtalyan hükümetleri zaman zaman projeyi yeniden canlandırdı ancak hiçbir dönemde tam anlamıyla hayata geçiremedi.
Görsel Kaynağı: Shutterstock
Bu proje hakkındaki tartışmaların odağında ise yüksek maliyet ve jeolojik riskler yer alıyor. Deprem hattı üzerinde bulunan bölgede böylesine büyük bir yapının güvenliği uzun süredir soru işareti olarak görülüyor. Çevresel etki ve deniz ekosistemi üzerindeki baskı da eleştirilerin önemli bir parçası. Ek olarak projenin ekonomik getirilerinin abartıldığı, köprünün kullanım oranının beklenenden düşük kalabileceği ve bakım yükünün ağır olacağı yönünde görüşler bulunuyor. Bu nedenle Messina Köprüsü bugün hâlâ bir niyet ve tartışma alanı olarak duruyor ve mega projelerin hem sembolik gücünü hem de taşıdığı belirsizlikleri temsil eden bir örnek olarak görülüyor.