"Florür, Hitler tarafından toplama kamplarında mahkumları sakinleştirmek için kullanıldı.", “Zihinlerimizi kontrol etmeye yönelik hükümet destekli bir komplonun parçası olarak diş macunlarına eklendi.”, “Florür beyni kireçlendiriyor, düşünmeyi engelliyor ve köleleştiriyor.”, "Florür o kadar zehirli ki, ABD Çevre Koruma Kurumu tarafından tehlikeli atık olarak kabul ediliyor."  
Florüre Dair İddialar Doğru Olabilir mi? 
Florür, evrende en sık rastlanan 13. element olan florun bileşiklerinden biri. Reaktif bir element olan flordan, florür, florit, florapatit ve kriyolit gibi farklı bileşikler elde edilebiliyor. Flor bileşikleri buzdolapları, yapışmaz tavalar, diş ipi ve Prozac’a kadar birçok üründe kullanılıyor. Havada ve suda doğal olarak bulunabilen ve doğru miktarda kullanıldığında diş çürüklerini önlemede oldukça başarılı olan florürün ağız ve diş sağlığına olumlu etkileri olabileceği 20. yüzyılın başında keşfedildi. 1940’larda yürütülen çalışmalar, florüre dair tahminlerin doğruluğunu kanıtladı. Florür, günümüzde çoğu diş macununun temel bileşenlerinden biri olmanın yanında, yaygın ve oldukça eski bir komplo teorisinin temel nesnesi. 
Türkiye’de de son yıllarda yaygın bir şekilde florürün “kitle kontrolü”, “köleleştirme”, “düşünmeyi engelleme” amacıyla hükümetler tarafından diş macunlarına eklendiğine inanılıyor. Bugün, florür hakkında üretilen en yaygın teorilerden bazıları şöyle: "Florür, Hitler tarafından toplama kamplarında mahkumları sakinleştirmek için kullanıldı.", "florür, içme suyuna zihinlerimizi kontrol etmeye yönelik hükümet destekli bir komplonun parçası olarak yetkililer tarafından eklendi.”, “florür beyni kireçlendiriyor ve düşünmeyi engelliyor.”, "florür o kadar zehirli ki, ABD Çevre Koruma Kurumu tarafından tehlikeli atık olarak kabul ediliyor." 
Florürün halk sağlığı için kullanımının tarihine kısa bir bakış, hem bu iddiaları çürütüyor hem de Türkiye’de çok yayılmış olan bir komplo teorisinin daha ithal edilmiş, çarpıtılmış ve hatalı bir inanış olduğunu gösteriyor.

Florür Diş Sağlığına Nasıl Fayda Sağlıyor?

Florür, doğru miktarlarda kullanıldığında diş minesi çürümelerine karşı önemli bir rol oynuyor. Dişteki yararlı minerallerin remineralizasyon adı verilen bir süreç içinde yenilenmesini, dengelenmesini ve gelişmesini destekliyor. Diş çürüklerinin oluşmasını büyük ölçüde engelliyor. 

Su Kaynaklarına Florür Eklenmesi

Florürün diş çürümelerini önlediğine dair ilk keşifler 1900’lü yılların başlangıcında gelse de, teorinin kanıtlanması 1940’ların ortalarına dek sürdü. ABD’li diş hekimi Trendley Dean’in ünlü 21 Şehir Çalışması kitabı, sudaki florür seviyesi milyonda bir parça olan bölgelerde, diş çürümelerinde %50 azalma olduğunu ortaya koydu. 
Diş macunu kullanımının ve yaygın ağız bakımının seyrek olduğu, bilimsel gelişmeye dayalı pozitivist düşüncenin ABD bilimsel çevrelerinde doruğa çıktığı bu yıllarda, florüre dair bu keşfin ardından, halk sağlığı adına su kaynaklarına doğru miktarda florür eklenmesi fikri giderek yaygınlaşmaya başladı. 
İlk kez 1945'te Michigan Grand Rapids halkının açık su kaynağına 1 ppm florür eklendi, altı yıl sonra Grand Rapids’de, Muskegon’da yaşanan diş çürüklerinin yarısı kadar diş çürüğü oluştuğu görüldü. Çalışmalar 50’li yıllar boyunca olumlu sonuç vermeyi sürdürdükçe, daha fazla politika oluşturucu su kaynaklarına florür eklenmesi yönünde karar aldı. 
Bugün birçok ülkede halen su kaynaklarına florür ekleniyor. Amerikalıların %60’a yakını, dünya nüfusunun ise %6’dan biraz daha azı florlu su tüketiyor. Peki su kaynaklarını florlamak neden evrensel bir uygulama haline gelmiş değil? Cevap, aynı zaman diliminde florürün diş macunlarında da yaygın olarak kullanılmaya başlaması ve ağız ve diş bakımının gitgide yaygınlaşarak ulaşılabilir olması. 
TartışmalarFlorürün etkileri ve zararlarına dair bilimsel tartışmalar, kamuoyunda yürütülen tartışmalar ve florüre dair komplo teorileri, florürün diş sağlığına etkilerinin keşfedilmesi kadar eski. 
Örneğin, su kaynaklarına florür ekleyen ilk ülke olan ABD’de özellikle 50’li yıllarda florürün komünist Sovyetler Birliği tarafından ABD halkını kontrol etmek için kullanıldığına ve teşvik edildiğine inanılıyordu. Siyasi konjonktür ve bilimsel gelişmelere paralel olarak şekil değiştiren komplo teorisi bugün komünizmden bağımsız, endüstriyel ve şeytani bir köreltme ve köleleştirme planının parçası olarak anılıyor. 
Bilimsel dayanağı olmayan komplo teorilerinin dışında, florüre dair akla yatkın tartışmalar ve daha detaylı araştırılmaya muhtaç riskler de mevcut. Florüre dair yapılan en büyük itirazlar etik zeminde yürüyor: suyun florlanması devletlerin yönettiği toplu ilaç tedavisi uygulamalarının oldukça nadir bir örneği. Bu uygulamayla kişiler rızaları alınmadan bu tedaviye maruz kalıyor, ve kaçınabilecekleri yol şişelenmiş su kullanmak. 
Etik ikilem dışında kaygılar da mevcut: 

Florürün Olumsuz Etkileri

Her madde gibi florür de uygun dozajda kullanıldığında faydalı olmasına karşılık aşırı tüketildiğinde insan sağlığını olumsuz etkiliyor. Uzun süreli ve önerilen miktarların üstünde florür alımı, miktara ve maruz kalınan zamana bağlı olarak diş minesinde ve iskelet yapısında mineralizasyon eksikliği kaynaklı florozise neden olabiliyor. İskelette mineralizasyon eksikliği ciddi şekil bozukluklarına, diş minesinde ise kahverengi lekelere sebep olabiliyor.
Su kaynaklarına florür eklendiği durumda bireylerin aldığı dozların kontrol edilememesi ve yaşı ve sağlık durumu ne olursa olsun su kaynağını kullanan herkesi etkilemesi; florürün zamanla vücutta birikmesi ile olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Florürün etkilerine dair bilimsel çalışmaların sonuçları devam eden bilimsel tartışmaların konusu olmayı sürdürüyor.
Bu durum, yani florürün potansiyel etkilerine dair bilimsel araştırmaların henüz yaygın sonuçlara ulaşamamış olması ve suyu florlama uygulamalarının hükümetler tarafından yapılıyor olması, internette yer alan florür ile ilgili komplo teorilerinin de tohumlarını oluşturuyor. 

Florür ve Türkiye'deki Durum

Türkiye’de mevzuat “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik”e göre, sularda uygun doz aralığında olan 1.5 ppm florüre izin veriliyor. Fakat Türkiye genelinde su kaynaklarından ne kadar florür alındığı konusunda daha kapsamlı araştırma ve denetim eksikliği mevcut. 
Türkiye’nin bazı bölgeleri doğal olarak yüksek miktarda florür barındırıyor. Fazla florüre maruz kalınarak oluşan diş florozisine ilk defa rastlanan Isparta’da, Kırşehir ve Nevşehir yörelerinde, Ağrı Doğubayazıt’ta, Van Çaldıran’da, Tendürek Dağı çevresinde yörelerinde ve birçok başka bölgede su kaynakları yüksek miktarda florür barındırıyor. 

Bölgelerde, aşırı florür maruziyeti nedeniyle iskelet florozisi vakalarına da rastlanıyor. 
Dolayısıyla florüre dair endişelerin, fazla sayıda flor cevheri barındıran Türkiye’deki özel duruma uygun olarak daha farklı şekillenmesi beklenebilirdi. İtirazlar, denetimin artırılmasına dönük uygulanabilirdi. Florürün yan etkileri ve zararları hakkında tartışmalar, bilimsel kaygılardan uzak, ithal komplo teorileri etrafında şekillendikçe, konunun daha kapsamlı ve ciddi şekilde ele alınması engellenmeye devam ediyor. 

Florürsüz Diş Bakımı Yapılabilir mi?

Florür kullanma fikrine isteksiz veya dirençli iseniz, diş sağlığınız üzerinde olumlu bir etkisi olacak başka adımlar da var: şişelenmiş ve içeriğini bildiğiniz sular tüketilebilir, diş hekimine daha sık ve düzenli kontrollere gidilebilir, uygun bir diş macunu tavsiyesi alınabilir, dışsal şeker alımı azaltılabilir, fakat bunların hiçbiri uygun formülasyonlu macunlar ile düzenli diş fırçalamanın önemini ve etkinliğini azaltmamaktadır.