Bu içerik, Doğruluk Payı stajyeri Esin Cansu Yılmaz tarafından hazırlanmıştır.
COVID-19 salgınını kontrol altına almak için dünyanın her yerinde çeşitli önlemler alınıyor. Örneğin hastalığın yayılmasını engellemek amacıyla 90 ülkede alınan tecrit ve karantina önlemleri neredeyse dünya nüfusunun yarısını kapsıyor. Gitgide daha çok kişinin evinde kalmasıyla birlikte ortaya çıkan bir başka problem ise aile içi şiddet. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, aile içi şiddet vakalarında koronavirüs önlemleriyle birlikte bir artış olduğuna dikkat çekerken kadına yönelik şiddete karşı yeni önlemler alınması çağrısını yaptı.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi tarafından 2018 yılında yayınlanan Cinsiyete Bağlı Kadın Cinayetleri başlığındaki verilere göre, kasıtlı olarak öldürülen kadınların %58’i partnerleri ya da bir aile üyesi tarafından öldürülüyor. Bu verilere göre kadınlar en çok kendi evlerinde tehdit altında. Bu doğrultuda zaten mevcut olan aile içi şiddet ve istismar, korona günlerinde evde daha çok zaman geçirilmesi ile birlikte artmakta. Aynı zamanda karantina durumu, kadınların davranışlarının çok daha yakından ve ayrıntılı kontrol edilmesine olanak sağlamakta.
Birleşmiş Milletlere bağlı UN Women’ın yayınladığı yeni bir rapora göre dünya çapında 15-49 yaş arası 243 milyon kadın, yani bu yaş aralığında ve ilişkisi olmuş olan kadınların %18’i, geçtiğimiz 12 ay içinde partneri tarafından cinsel ve/veya fiziksel şiddete uğradığını belirtiyor. Bununla birlikte söz konusu istatistiklerin gerçek değerlerin ancak %40’ını temsil ettiği tahmin ediliyor çünkü cinsel/fiziksel şiddet vakaları nadiren raporlanıyor ve kayda geçiyor. Şiddet gören kadınların çoğu öncelikle aile üyelerini ve arkadaşlarını haberdar ederken yalnızca %10’u yardım için polise başvuruyor.
OECD’nin 2014 tarihinde yayınladığı verilere göre, aile için şiddetin yaygınlığı aşağıdaki tabloda görülebilir. Veriler hayatlarında bir dönemde en az bir defa fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalmış kadınların yüzdelerini ifade etmektedir.

Verilere göre Türkiye’de kadınların %42’si hayatlarında en az bir kez partnerleri tarafından cinsel ve/veya fiziksel şiddete uğradıklarını belirtirken bu oranla Türkiye OECD ülkeleri arasında Meksika’dan sonra en yüksek orana sahip ülke konumunda. Türkiye’yi %36 oranla ABD izliyor. Aynı zamanda ABD en çok koronavirüs vakası ve virüs kaynaklı ölüm görülen ülke olduğundan, alınan önlemlerin sıkılık derecesi daha yüksek ve uygulanma süresi diğer ülkelerden daha uzun olabilir. Bu açıdan kadına karşı ev içi şiddeti önlemeye yönelik uygulamaların harekete geçirilmesi konusu ABD’yi de yakından ilgilendiriyor. Kadınların şiddete maruz kalma oranının en az olduğu OECD ülkeleri ise %6 ile Kanada, %10 ile İsviçre ve %13 ile Avusturya oldu.
Yine OECD tarafından paylaşılan 2019 tarihli verilerde ev içi şiddete dair tutumlar da ölçülmüş. Veriler, bir kadının kocası/partneri tarafından şiddet görmesinin belli koşullar altında kabul edilebilir olduğunu düşünen kadınların oranını temsil ediyor.

Bu oranlara göre kadınların eşleri veya partnerleri tarafından dövülmesinin bazı koşullar altında kabul edilebilir olduğunu düşünen kadınların oranı %20 ile en fazla Almanya’da bulunmakta ve 2014 tarihinden beri sabit kalmış. Türkiye ise %13 ile 6. sırada yer alıyor. Bu ifadeye katılanların en az olduğu yerler ise Danimarka ve İrlanda.
Aile İçi Şiddet Salgın Günlerinde Artıyor
UN Women’ın koronavirüs döneminde kadına yönelik şiddete yönelik hazırladığı rapora göre Fransa’da 17 Mart’ta uygulanmaya başlanan karantinadan itibaren aile içi şiddet %30 oranında arttı. Güney Kıbrıs ve Singapur’da ise yardım hatlarına gelen çağrılarda sırasıyla %30 ve %33 oranında artış oldu. Bunun yanı sıra Arjantin, 20 Mart’ta geçilen karantina uygulamasından beri aile içi şiddet için acil çağrı hatlarına gelen vakalarda %20 artış olduğunu belirtti.
Devlet yetkilileri, kadın hakları aktivistleri ve sivil toplum kuruluşlarının raporlarına göre Kanada, Almanya, İspanya, Birleşik Krallık ve ABD’de de aile içi şiddette ve sığınma evlerine olan talepte artış söz konusu. Rapora göre, aile içi şiddet vakalarındaki artış aynı zamanda koordine sistemlerin bir arada çalışmasının oldukça zor olduğu bir zamanda gerçekleşiyor. Sağlık sistemine aşırı yüklenmenin yanı sıra, acil sayılmayan davaların askıya alınması, adalet sisteminin ve sosyal servislerin görevlerini uygulamada gecikmesi ve sosyal mesafenin getirdiği diğer engeller, kadınlar için yapılacak yardım ve yönlendirmenin daha da zorlaşması anlamına gelmekte.
Aynı zamanda sosyal servislere ulaşım da kısıtlanmış durumda. Yardıma ihtiyacı olan kadınlar, karantina ve sosyal mesafe uygulamalarından dolayı gerekli kurum ve kuruluşlara ancak telefon ve mail yoluyla ulaşabiliyor. Şiddet uygulayan ya da uygulamaya yatkın olan partnerleriyle ya da aile üyeleriyle yaşayan kadınlar, ev içinde geçen saatlerin artmasıyla bu yollarla da gerekli yerlere ulaşamaz duruma geliyor. Bu durumun karantinanın ilk haftalarında İtalya ve Fransa’da yardım kuruluşlarına ve çağrı merkezlerine gelen aramaların azalmasına sebep olduğu belirtiliyor.
Türkiye’de Durum
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun destek hatlarına gelen çağrılar doğrultusunda yayınladığı raporlar, Türkiye’deki durumu özetliyor. Bildirilenlere göre, şiddete uğrayan kadınlar virüs bulaşma riskinden dolayı hastanelere gidip darp raporu almaktan çekiniyor. Aynı zamanda şiddete uğrayanlar ve tanık olanlar, saldırganın korona sebebiyle sağlıksız koşullarda kalacağı endişesini yaşıyor. Kolluk birimlerinin virüs sebebiyle 6284 sayılı Aı̇lenı̇n Korunması Ve Kadına Karşı Şı̇ddetı̇n Önlenmesı̇ne Daı̇r Kanun yükümlülüklerini yerine etkin bir şekilde getirmedikleri de gözlemleniyor.
40 ilde Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi - ŞÖNİM'lerden alınan bilgilere göre, sığınma evlerinde şiddet tehdidi altında bulunan kadınlar dışında yeni başvuru kabul edilmemekte. Örneğin kapasite sıkıntısı yaşandığı için yalnızca barınma talep eden kadınlar sığınma evine kabul edilemiyor.
Bununla birlikte Platformun kadın cinayetlerine yönelik yayınladığı Mart ayı verilerine göre ise Mart ayı içinde 29 kadın cinayeti işlendi ve 9 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Bu cinayetlerin 20’si, evden çıkmama çağrılarının yapıldığı 11 Mart tarihinden, 31 Mart’a kadar olan 20 günlük süre içinde gerçekleşti. İşlenen kadın cinayetlerinin 18’i öldürülen kadınların evlerinde gerçekleşti. Bunun yanı sıra tespit edilen bilgilere göre bu kadınlardan 9’u evli oldukları erkek, 5’i birlikte oldukları erkek, 4’ü tanıdık/akraba, 2’si eskiden evli olduğu erkek, 2’si oğlu, 1’i babası, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek, 1’i ise kardeşi tarafından öldürüldü
Hem dünyada hem Türkiye’deki araştırmalar kadınların evlerinde dahi büyük tehlike içinde bulunabileceklerini işaret ediyor. Ülkeler yeni yasa tasarıları ve 7/24 açık çağrı paketleri uygulamalarına başvururken Türkiye’de henüz ek ve acil bir önlem paketi yayınlanmadı. Dünyada ve Türkiye’deki duruma bakılacak olursa koronavirüs günlerinde kadınları şiddetten korumanın yeni yollarının bulunması ve bu kriz çerçevesinde sosyal ve ekonomik yardımlar tasarlanırken kadınların da ayrıca düşünülmesi gerektiği anlaşılıyor.