Yazar:
Gül Hür
Dünyanın yedi harikasından birisi olarak kabul edilen Gize Piramitleri (Mısır Piramitleri) sahip olduğu ihtişam ve büyüklük nedeniyle yıllardır komplo teorisyenlerinin gündeminde. Bu teorilerin dayandırıldığı gerekçe ise aynı: Antik Mısırlıların teknolojilerinin böyle bir yapıyı inşa etmeye yetmesinin mümkün olmaması fikri. Bu nedenle piramitleri uzaylıların veya kaybolmuş yüksek bir medeniyetin inşa ettiğini düşünenlere rastlamak mümkün. Ayrıca Büyük Piramit’in aslında bir enerji üretim cihazı olduğu ve içindeki tünel ve odaların eski bir kablosuz enerji teknolojisinin parçası olduğu, kozmik bir mesaj içerdiği, inşasında devlerin çalıştığı ve piramitlerde birtakım gizli bilgilerin saklandığı gibi çok çeşitli iddialar da yıllardır dolaşımda.

Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin

Keops Piramidi ile İlgili İddialar Doğru mu?
Gize Piramitleri, MÖ 3. yüzyılda antik Mısır’da inşa edilmiş üç büyük piramidi kapsayan ve Khufu, Khafre ve Menkaure adlı krallar için inşa edilmiş yapılardır. Khufu adına dikilen Büyük Piramit en büyük ve en eski olandır ve yaklaşık 2,3 milyon taş bloktan oluşur. Piramitler, ölü kralların tapınma ve anma yerleri olarak işlev görmüştür. Ayrıca çevrelerine ise kraliyet ailesi üyeleri ve soylular için mezarlar yapılmıştır. İnşasında büyük ihtimalle rampaların ve binlerce işçinin kullanıldığı piramitlerin yapım süresinin 20 yıl sürdüğü düşünülüyor. 
Son haftalarda Piramitlerin altında bir şehir olduğu iddiası dolaşım halinde ve bu haberler Piramitleri yeniden komplo teorisyenlerinin gündemine sokmuş gibi görünüyor.
Yeni Bir İddia: Piramitlerin Altında Şehir mi Var?
Gize Piramitleri’nin altında 38.000 yıllık bir şehir keşfedildiği iddiaları, İtalya’da Corrado Malanga ve Filippo Biondi isimli iki araştırmacının bir basın toplantısı düzenlemesiyle başladı. Araştırmacılar, geliştirdiklerini iddia ettikleri özel bir yöntemle, Khafre Piramidi’nin iki kilometre altında spiral yollar ve dev yapılar keşfettiklerini öne sürdü. 
Öncelikle, ​​İtalyan araştırmacılardan oluşan Khafre (Kefren) Projesi ekibi, Gize Piramitleri'nin altında geniş bir yeraltı şehri keşfettiklerini iddia ederek bu bulguların yer aldığı bir de makale yayımlamış. Makalenin yazarları Biondi ve Malanga, elektromanyetik dalgaların katı cisimler içindeki sınırlı penetrasyonuna rağmen, Gize’daki Keops Piramidi’nin iç yapısını görüntüleyebilmek için yeni bir yöntem geliştirmeye odaklandıklarını belirtmiş. Makalede ifade edildiğine göre bu yöntem, genellikle sismik dalgaların neden olduğu mikro titreşimlerin analizine dayanan ve Doppler tabanlı tomografik radar verilerini kullanan bir teknik. COSMO-SkyMed uydularından alınan SAR (Synthetic Aperture Radar) görüntüleri kullanılarak, piramidin içindeki bilinmeyen boşluklar ve yapılar yüksek çözünürlükle yeniden inşa edilmiş.

Keops Piramidi’nin iç yapısının, radar temelli tomografik görüntüleme yöntemiyle elde edilen üç boyutlu rekonstrüksiyonu. Numaralandırılmış yapılar arasında hem bilinen bölümler hem de yeni keşfedilen odalar ve bağlantı tünelleri yer alıyor. (Biondi & Malanga, 2022, Şekil 22)

Makaleye göre, araştırmacıların kullandığı bu yöntem sayesinde piramidin iç yapısı şeffaf hale getirilmiş ve böylece daha önce keşfedilmemiş odalar, koridorlar ve yapılar tespit edilmiş. Kraliçe Odası, Zed Kompleksi ve büyük boşluk olarak adlandırılan yeni yapıların bu çalışmayla ilk kez net olarak görüntülendiği de iddia edilmiş. Ayrıca, araştırmacılar piramidin yalnızca dış yüzeyini değil, içteki titreşim desenlerini de çözümleyerek üç boyutlu bir iç model oluşturduklarını belirtmiş. 
Bilim Dünyasından Yükselen Eleştiriler
Konuyla ilgili tartışmalar ise tam bu noktada başlıyor. Çünkü bilim dünyasından çalışmada kullanılan bu yönteme itirazlar ve eleştiriler yöneltilmiş. Örneğin tanınan bir Mısırbilimci ve eski devlet yetkilisi olan Dr. Zahi Hawass, Piramitlerin altında şehir bulunduğu iddialarını antik Mısır uygarlığına dair bilimsel temelden yoksun, sahte bir haber olarak nitelendirmiş. Hawass ayrıca bu araştırmanın hakemli bir akademik dergide yayımlanmamasının çalışmanın bilimsel geçerliliğine yönelik şüpheleri artırdığını da belirtmiş. Khafre Piramidi’nin doğrudan kaya zemin üzerine inşa edildiğini ve altında herhangi bir yapı bulunmadığını belirterek bu araştırmanın fiziksel bulgularla çeliştiğini de sözlerine eklemiş.
İtirazlar, Khafre (Kefren) Projesi adını taşıyan yapının akademik bir kuruluş olmaması konusunda uzlaşıyor. Bu projeye yalnızca “EXPEDITION -Nicole Ciccolo-” isimli bir YouTube hesabı üzerinden ulaşılıyor. Bu projeyle ilgili herhangi bir resmi internet sitesi, akademik yayın bulunmadığı gibi projenin tanınmış, güvenilir ve bilimsel bir araştırma kurumu ile bağlantısının da bulunmaması şüpheleri iyice artırıyor. Projeye dair kamuya açık bir basın bülteni veya bilimsel rapor da yayımlanmamış.
Bunun dışında Malanga ve Biondi'nin kullandığı Synthetic Aperture Radar (SAR) tekniği ile ilgili de bazı şüpheler mevcut. SAR, NASA tarafından tanınmış ve bilimsel olarak geçerli olmasına rağmen bunun tek başına bulguların doğruluğunu ispatlamadığı konusunda bilim insanları uzlaşmış görünüyor. Çalışmanın hakemli dergilerde yayımlanmamasının yanı sıra diğer uzmanlarca doğrulanmadığı ve bulguların güvenilirliğini destekleyecek ek bilimsel verilerle desteklenmediği ifade ediliyor. Üstelik benzer görüntüleme teknolojileriyle elde edilen ve bilimsel camiada kabul gören bulgular da Malanga ve Biondi’nin iddialarını desteklemiyor. 
Araştırmacıların Bilim Dışı Geçmişi
Malanga ve Biondi’nin Gize piramitleri altındaki yapılarla ilgili iddiaları, yalnızca yeterli bilimsel kanıta dayanmamakla kalmıyor, aynı zamanda daha önce bilim çevreleri tarafından geçersiz sayılmış bazı spekülatif teorilerle de doğrudan ilişkilendiriliyor. Özellikle Corrado Malanga’nın geçmişte uzaylılar tarafından kaçırılma vakaları üzerine çalışmaları ve hipnoz yoluyla bu deneyimleri araştırması, doğal olarak onun akademik itibarını sorgulanır hale getirmiş. 
Filippo Biondi ile birlikte radar teknolojisi kullanarak elde ettiklerini öne sürdükleri veriler, Christopher Dunn’ın 1998’de ortaya attığı ve bilim dünyasında herhangi bir karşılığı bulunmayan, piramitlerin aslında antik enerji santralleri olduğu teorisini andırıyor. Hatta Malanga ve Biondi’nin iddialarında geçen “dikey kuyular enerji iletimi ya da ses dalgaları için kullanılabilir”, “kübik yapılar enerji depolama birimleri olabilir” gibi ifadeler, bu eski teoriyi güncelleyerek yeniden dolaşıma sokuyor. Ayrıca bu anlatılar, Infowars gibi komplo teorileriyle ve sahte bilim içerikleriyle tanınan hesapları tarafından yaygınlaştırılıyor. 
Bütün bu nedenler göz önüne alındığında, Malanga ve Biondi’nin yürüttüğü ve sonuçlarını yayımladığı söz konusu araştırmanın hem yöntemsel olarak bilimsel ölçütleri karşılamadığı hem de ciddi biçimde çürütülmüş anlatıları temel aldığı ve bu nedenlerle de bilim çevrelerince güvenilir kabul edilmediği görülüyor.
Son olarak bu konuyla ilgili detaylı bir makaleye International Fact-checking Network (IFCN) imzacılarından Snopes üzerinden ulaşmak da mümkün.