Yazar:
Gül Hür
Ekonomik Karmaşıklık Neyi Açıklar?
Ekonomik karmaşıklık endeksi (Economic Complexity Index – ECI), bir ülkenin üretim yapısında ne kadar bilgi, beceri ve teknolojik yetkinlik biriktiğini ölçmeyi amaçlayan bir göstergedir. Harvard Üniversitesi’nden Ricardo Hausmann ve César Hidalgo’nun 2009’da geliştirdiği bu endeks, bir ekonominin ne ürettiği kadar nasıl ürettiğini de anlamaya çalışır. Temel olarak, ülkelerin ihraç ettikleri ürünlerin çeşitliliği ile bu ürünlerin dünyada ne kadar yaygın üretildiğine bakar. 
Bir ülke, hem çok farklı ürünleri üretebiliyor hem de bu ürünler genellikle az sayıda ülke tarafından yapılabiliyorsa, o ülkenin ekonomisi “daha karmaşık” kabul edilir ve ECI puanı yüksek olur. 
Bu yaklaşım, gelir veya büyüme gibi yüzeysel ekonomik göstergelerden farklı olarak üretim bilgisini dolaylı biçimde yakalar. Çünkü bir ekonominin gelecekteki büyüme potansiyeli, sahip olduğu bilgi ve üretim ağlarının karmaşıklığıyla yakından ilişkilidir. Bu yüzden ECI, yalnızca bugünkü ekonomik düzeyi değil, bir ülkenin yapısal dönüşüm kapasitesini de gösterir. Politika yapıcılar ve yatırımcılar için önemi de buradan, yani ekonomik çeşitliliğin uzun vadeli büyüme ve dirençlilikle doğrudan bağlantılı olmasından geliyor. Yüksek ECI’ye sahip ülkelerin daha yenilikçi sektörlere yatırım çekme ve dış şoklara karşı daha dayanıklı olma eğiliminde olduğu görülmüş.
Özetle endeks, ekonomiler arasındaki nitelik farkını görünür kıldığından yüksek ECI’ye sahip ülkeler genellikle daha dayanıklı, yenilikçi ve sürdürülebilir üretim yapısına sahiptir.
Küresel Manzara: Kim, Ne Üretiyor?
ECI metodolojisi şöyle özetlenebilir: Yalnızca üretilen ürünlerin sayısına değil, bu ürünlerin ne kadar yaygın olduğu, yani kaç ülkede üretildiği ve sofistike olduğuna, yani üreten ülkelerin ne kadar çeşitli ürünler yaptığına bakar. Bu şekilde, bir ülkenin üretim ağındaki bilgi yoğunluğu ve uzmanlaşma düzeyi hesaplanır. ECI, ülkelerin gelir farklarını açıklamada ve uzun vadeli büyüme potansiyelini tahmin etmede güçlü bir yöntem olarak kullanılmaktadır.
Küresel ölçekte ekonomik karmaşıklığın en yüksek olduğu ülkeler arasında Singapur, İsviçre, Japonya, Tayvan ve Güney Kore öne çıkıyor. Bu ülkelerin ortak noktası, üretim yapılarında yüksek bilgi yoğunluğu ve teknoloji tabanlı sektörlerin güçlü olması. Elektronik, biyoteknoloji, ileri imalat ve kimya gibi alanlarda uzmanlaşan bu ekonomiler, hem ürün çeşitliliğini artırmış hem de az sayıda ülke tarafından üretilebilen sofistike mallarda uzmanlaşmış durumda. Bu da onları küresel tedarik zincirlerinde vazgeçilmez hale getiriyor.
Show more

Buna karşılık, ham madde veya düşük katma değerli tekstil ürünleri gibi basit ve yaygın ürünlerin ihracatına bağımlı ekonomiler küresel fiyat dalgalanmalarına, dış talep şoklarına ve teknolojik dönüşümlere karşı daha kırılgan. Ürün çeşitliliği ile bilgi yoğunluğu arasındaki bu fark, bir ülkenin ekonomik direncinin sessiz belirleyicisi haline geliyor: Ne kadar karmaşık üretim, o kadar sürdürülebilir büyüme. 
Türkiye’nin Tablosu: Karmaşık mı, Basit mi?
Ürün Karmaşıklık Endeksi (Product Complexity Index – PCI), bir ürünün üretilebilmesi için ne kadar bilgi, beceri ve teknoloji gerektiğini ölçüyor. Örneğin, otomobil veya elektronik ekipman gibi üretimi az sayıda ülke tarafından yapılabilen ürünlerin PCI’si yüksekken, tekstil veya ham madde gibi yaygın ve düşük teknoloji gerektiren ürünlerin PCI’si düşük oluyor. Böylece bir ülkenin ihracatında yüksek PCI’li ürünlerin payı arttıkça, ülkenin genel ECI puanı da yükseliyor.
Peki bu tabloda Türkiye nerede yer alıyor? 145 ülkenin yer aldığı bu endeksin en güncel verisi 2023 yılına ait ve Türkiye, 42. sırada yer alıyor. Bu skorla sıralamasını son 5 yılda 7 puan yükseltmiş durumda. Bu da Türkiye’nin üretim yapısının hâlâ orta düzeyde bilgi yoğunluğuna sahip olduğunu ancak sanayi çeşitliliği açısından dönüşüm potansiyeli taşıdığını gösteriyor.
Show more

Show more

Türkiye’nin ekonomik karmaşıklık endeksindeki (ECI) performansı son on yılda belirgin bir iyileşme göstermiş. 2013’te 51. sırada yer alan Türkiye, 2023 itibarıyla 42. sıraya yükseldi. Bu artış, üretim yapısında kademeli bir çeşitlenmeye ve ihracatın bilgi yoğunluğunda sınırlı da olsa bir artışa işaret ediyor. 2013’te ihracat sepetinde rafine petrol, tekstil ürünleri ve demir-çelik öne çıkarken 2023’te otomotiv, makine parçaları, elektrikli ekipmanlar ve mücevher gibi daha karmaşık ürünlerin payı artmış durumda. Buna karşın hizmet ihracatı hâlâ önemli bir yer tutuyor. Seyahat ve taşımacılık sektörleri toplam ihracatın dörtte birinden fazlasını oluşturuyor. Genel tablo, Türkiye’nin düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerden tamamen çıkamadığını ama sanayi üretiminde çeşitlilik ve değer zincirinde yukarı yönlü bir hareketin başladığını gösteriyor.

Türkiye’nin 2023 yılı PCI karnesi

Bu tabloyu daha iyi anlamak için Türkiye’yi benzer ekonomik yapıya sahip ülkelerle karşılaştırmak önemli. Kişi başı gelir düzeyi, sanayi tabanının çeşitliliği ve ihracat sepetindeki teknoloji yoğunluğu açısından Türkiye ile aynı ligde sayılabilecek üç ülke öne çıkıyor: Polonya, Malezya ve Meksika. Bu üç ülke, hem gelir düzeyleri hem de üretim yapıları bakımından Türkiye’ye oldukça benzer bir konumda bulunuyor. Dünya Bankası 2023 verilerine göre kişi başı gelir Türkiye’de 15.473 dolar, Polonya’da 25.022 dolar, Malezya’da 11.867 dolar ve Meksika’da 14.157 dolar düzeyinde. 
Show more

Türkiye’nin 1995’ten bu yana istikrarlı bir yükseliş trendinde olduğu, ancak hâlâ Polonya, Malezya ve Meksika’nın gerisinde kaldığı görülüyor. 2023 itibarıyla Meksika 17., Malezya 27., Polonya 33. ve Türkiye 42. sırada yer alıyor. Türkiye son yıllarda sanayi çeşitliliğini artırsa da, yüksek teknoloji ürünlerin ihracattaki payı hâlâ sınırlı. Buna karşılık Polonya, AB entegrasyonu sayesinde otomotiv ve elektronik üretiminde güçlü bir taban kurarken Malezya da elektronik bileşen ve yarı iletken üretiminde küresel tedarik zincirine entegre olmuş durumda. Meksika ise ABD’ye yakınlığı sayesinde otomotiv ve makine sektörlerinde yüksek katma değerli ihracatta avantaj sağlıyor. Türkiye’nin son dönemdeki ilerlemesi bu yapısal dönüşüm potansiyelini gösterse de, aynı ligdeki ülkelerin sürdürülebilir teknolojik üretim alanlarında daha ileri adımlar attığı dikkat çekiyor.
Geleceğe Dair: Karmaşıklığın Sınavı
Önümüzdeki dönemde ekonomik karmaşıklığın yönünü, ülkelerin teknolojik dönüşüme ve yeşil sanayi politikalarına ne kadar hızlı uyum sağlayabildiği belirleyecek gibi görünüyor. Dijitalleşme, temiz enerji ve akıllı üretim sistemlerine geçiş, yalnızca çevresel değil ekonomik rekabet gücünü de yeniden tanımlıyor. 
Türkiye’nin karmaşıklık potansiyelini artırması ise eğitim kalitesi, Ar-Ge yatırımları ve yüksek teknoloji ihracatının güçlendirilmesiyle doğrudan bağlantılı. Üretim ağlarını bilgi yoğun alanlara kaydırabilen ülkeler, hem gelir tuzağından çıkabiliyor hem de küresel dalgalanmalara karşı daha dayanıklı hale geliyor. Bu nedenle Türkiye’nin karmaşıklaşma potansiyeli, sürdürülebilir büyüme ve nitelikli kalkınma hedefleri açısından stratejik bir gösterge niteliğinde.
Bu bültenin ilk versiyonu Simge Seven tarafından kaleme alınmıştır.