Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) açıkladığı üzere dünya nüfusunun %91’i hava kalitesi sınırlarının aşıldığı yerlerde yaşıyor. Bununla birlikte yine WHO’nun verilerine göre, her yıl 4,2 milyon kişi hava kirliliğinden dolayı ölüyor. Son günlerde TBMM’nin gündeminde olan yeni torba yasanın içerdiği bir madde ise çokça eleştiriliyor. Torba yasanın bu maddesi ile birlikte termik santrallerin çevre yatırımlarını yapması ve filtre takması zorunluluğunun yaklaşık 3 yıl daha ertelenmesi öngörülüyor. Söz konusu maddeye ilişkin tartışmalar ise hava kirliliğine ilişkin verileri akla getirdi. Peki, Türkiye’nin hava kirliliği karnesi nasıl?
Konda’nın 2018’de yürüttüğü Çevre Bilinci araştırmasına göre, Türkiye’de çevre sorunu denince akla gelen ilk başlık hava kirliliği oluyor. Bununla birlikte katılımcıların %68’i “Ekonomik kalkınma için fabrika bacalarından çıkan dumana, hava kirliliğine katlanmak gerekir.” yargısının yanlış olduğunu ifade etti.
Hava Kirliliği Neden ve Nasıl Ortaya Çıkıyor?
Canlı yaşamına zarar verecek ve genel olarak ekolojik dengenin bozulmasına neden olabilecek düzeyde katı, sıvı ya da gaz formundaki kirleticilerin atmosferde bulunması, hava kirliliği olarak tanımlanıyor. Fosil yakıt kullanımı, madencilik, trafik, endüstriyel üretim ve inşaat gibi insan faaliyetleri ise hava kirliliğine yol açan başlıca nedenlerden.
Bununla birlikte havayı kirlettiği bilinen parametrelerin başında kükürt dioksit (SO2), azot oksitler (NOx) ve ozon (O3) gibi gazlar geliyor. Hava kirletici parametreler arasında en tehlikelilerinden birinin de PM2,5 olduğu biliniyor.

Dünya Sağlık Örgütü, 2013 yılında hava kirliliğinin sağlığa etkileri kapsamında partikül maddeleri kanserojen olarak sınıflandırmaya başladı. Böylelikle hava kirliliği, Kanser Yapıcı Etkenler Grup 1 listesine alındı. Bunun yanı sıra WHO, söz konusu kirleticiler için birer sınır değeri belirledi. Bu kılavuz sınır değerlerine göre, dünyada her yedi çocuktan biri kirli hava solunan bölgelerde yaşıyor.
Bunun yanı sıra Çevre Mühendisleri Odası tarafından analiz edilen uygu gözlemlerine göre, Türkiye’de solunan hava son 15 yıldır Avrupa’dan daha kirli. 2018 yılında Türkiye’deki hava kirliliği, Avrupa’ya göre %33,4 daha fazla gerçekleşti. Ayrıca Avrupa Birliği ülkelerinde görülen PM oranı son 15 yılda %14,2 azalırken Türkiye’de bu oran, %8,4’lük bir artış gösterdi. Kısacası, AB genelinde hava kirliliğine ilişkin bir iyileşme yaşanırken Türkiye’de durum daha kötüye gidiyor.
Öte yandan Türkiye’de hava kirliliği konusundaki en büyük sorunlardan biri, veri eksikliğinden kaynaklanıyor. Mevzuata göre bir merkezdeki hava kirliliğinin sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için izleme istasyonunun yılın en az %75’inde veri üretmiş olması gerekiyor.
Bununla birlikte, 2018 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı 330 Hava Kalitesi İzleme İstasyonundan yalnızca 221’inin verileri kamuoyu ile paylaşıldı. Bu 221 istasyonun da sadece 163’ünde yeterli sayıda ölçüm yapılarak hava kirliliği verilerine ulaşılabildi. Bu doğrultuda, geçtiğimiz yıl 73 ilde hava kirliliğine ilişkin değerlendirme yapılırken toplam 8 ilde ölçüm yetersizliğinden dolayı bu değerlendirme yapılamadı. Bu iller; Eskişehir, Bolu, Kütahya, Kırıkkale, Kastamonu, Muş, Şırnak ve Uşak.
Türkiye’nin Kabul Ettiği Sınır Değerler, Dünya Sağlık Örgütü’nün Belirlediği İle Aynı Değil
Tabloda da görülebileceği üzere, Türkiye’nin 2018 yılında PM10 için uyguladığı sınır değerleri, WHO’nun kabul ettiği değerlerin üzerinde seyrediyor. Bununla birlikte PM2,5 düzeyindeki hava kirleticiler için ise Türkiye’nin kabul ettiği yasal bir sınır değeri mevcut değil.

Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınır değerleri ile ulusal sınır değerlerinin farklı olması, ortaya iki farklı tablo çıkıyor. Örneğin ulusal sınır değerlerine göre, 2018 yılında yeterli ölçüm yapılabilen 73 ilin 44’ünde yaşayanlar kirli hava solurken WHO’nun sınır değerlerine göre, söz konusu 73 ilden yalnızca biri temiz hava soludu. Ayrıca son üç yılda il bazında yapılan PM10 ölçümlerine bakıldığında, sağlıklı ölçüm yapılan il sayısının her yıl azaldığı dikkat çekiyor.

2018’de Hava Kirliliğinin En Yüksek Olduğu İstasyonlar Elbistan, Iğdır ve Bursa Oldu
Yıllık PM10 ortalaması en yüksek 10 istasyona baktığımızda, ilk sırada Elbistan-Kahramanmaraş istasyonu karşımıza çıkıyor. İkinci sırada Iğdır yer alırken üçüncü sırada Bursa geliyor.

Öte yandan hava kirliliğinin değerlendirilmesinde bir diğer önemli faktör, sınır değerlerinin aşıldığı gün sayısı. Günlük sınır değerlerinin yıl içinde kaç kez aşıldığına ilişkin verilere baktığımızda, Bursa’da geçtiğimiz sene toplam 327 günde 50 μg/m3’lük sınır değerinin aşıldığını görüyoruz. Bir başka ifadeyle, 2018’de Bursa’da yaşayanlar yılın neredeyse tamamında kirli hava soludular. Bursa’ya benzer bir şekilde, Elbistan’da da yılın 323 gününde söz konusu sınır değeri aşıldı. Aşım günü sayısında Elbistan’ı Iğdır, Adana Meteoroloji ve Mersin istasyonları izliyor.

2016’dan Beri Toplam 16 İlde Hava Kalitesinde Hiçbir İyileşme Yok
Temiz Hava Hakkı Platformu’nun hazırladığı Kara Rapor’da 2016 yılından bu yana Türkiye’de gerçekleşen hava kirliliğine ilişkin detaylı bilgilere ulaşabiliyoruz.
Rapora göre, son üç yılda ulusal sınır değerlerini karşılayan ve hatta WHO’nun değerlerine de yaklaşan iller Ardahan, Artvin, Rize, Kırşehir ve Tunceli oldu. Ayrıca Ardahan, 2018 yılında WHO’nun sınır değerlerini karşılayan tek şehir oldu.
Bununla birlikte raporda hava kalitesi açısından umut vadeden iller arasında, Aksaray, Aydın, Çankırı, Diyarbakır, Gaziantep, Erzurum, Karaman, Nevşehir, Sinop, Trabzon, Tekirdağ ve Yalova gösteriliyor.
Son üç yıldır hava kalitesinde hiçbir iyileşme olmayan ve havası hep kirli şehirler ise Bursa, Sakarya, Afyon, Denizli, Manisa, Muğla, Burdur, Ankara, Osmaniye, Niğde, Çorum, Mersin, Mardin, Kahramanmaraş, Erzincan ve Sivas. Öte yandan daha önce de bahsettiğimiz üzere, sadece 2018 yılında toplam 8 ilde yeterli ölçüm yapılamadı. Bu iller arasından Eskişehir ve Şırnak’ta ise son üç yıldır yeterli ölçüm yok.
Hava Kirliliğine Atfedilen Ölümler
OECD’nin hava kirliliğine ilişkin verilerine baktığımızda 2005’ten bu yana hava kirliliğinden dolayı ölen kişi sayısının Türkiye’de arttığını görüyoruz. Ancak Türkiye’deki durumun aksine, OECD genelinde bu sayı azalıyor.

Bunun yanı sıra Temiz Hava Hakkı Platformu, TÜİK’in ölüm istatistiklerinden yararlanarak kendi metodolojisi ile hava kirliliğinin yol açtığı ölümleri hesaplıyor. Kara Rapor’da yer alan il bazında hava kirliliğine atfedilen ölüm oranlarına baktığımızda, Iğdır %25,5 ile ilk sırada yer alıyor. Iğdır’ı Kahramanmaraş %25,1 ile ve Afyon %23,4 ile izliyor. Bununla birlikte, hava kirliliğine atfedilen ölüm sayısına baktığımızda, 5851 ile birinci sırada İstanbul geliyor. Ölüm sayısında İstanbul’u, Bursa, İzmir ve Ankara takip ediyor.

Ayrıca yine Kara Rapor’da, Türkiye’de 2017’de hava kirliliğinin, trafik kazalarından yedi kat fazla can aldığı belirtiliyor.
Hava Kirliliğinde Yasal Durum
Türkiye’nin kabul ettiği PM10 sınır değerlerinin WHO’nun belirlediği standarda hala ulaşmamış olması ve Türkiye’de PM2,5 için herhangi bir yasal sınır değeri bulunmaması, karşılaşılan yasal sorunların başında geliyor.
Bunun yanı sıra elektrik üretim şirketlerine çevre yükümlülüklerini yerine getirmesi için tanınan sürenin uzatılması, 2013 yılından beri Türkiye’nin gündeminde yer alıyor. Baca gazı filtresi gibi çevre yatırımlarının yapılması için söz konusu şirketlere* 31 Aralık 2019’a kadar süre tanınmıştı. Ancak Şubat 2019’da bu sürenin iki yıl kadar uzatılması TBMM’de gündeme getirilmiş, buna karşın çok kısa bir sürede yaklaşık 70 bin kişinin imzasının toplanması ile yapılan çağrının sonucunda, torba yasanın ilgili 45. maddesi tüm siyasi partilerin ortak kararı ile geri çekilmişti. 2019’un Temmuz ayına gelindiğinde ise vergi kanunu olarak sunulan torba yasanın geçici bir maddesiyle bu sürenin bu kez 36 ay kadar uzatılması gündeme gelmişti. Son olarak 1 Kasım 2019’da Plan Bütçe Komisyonu toplantısında yeniden görüşülen ve bu hafta içinde Meclis Genel Kurulu’nda oylanması beklenen yasal düzenlemenin meclisten geçmesi halinde, 31 Aralık 2019’da dolması gereken sürenin 30 Haziran 2022’ye kadar uzatılması ve “kirletme izni” olarak da anılan bu maddenin yeni bir iş planı ile uygulanması bekleniyor.
*Temiz Hava Hakkı Platformu’nun açıkladığı üzere; 2013 yılından beri Türkiye’de toplam 15 kömürlü termik santralde gerekli çevre yatırımları yapılmıyor. Bununla birlikte, 2013’ten bu yana özelleştirilen bu termik santrallerin üçü hariç hepsi özel şirketler tarafından işletiliyor.