
Haritalar Aslında Neyi Gösteriyor?
Politika
İlk yayın :
12 Kasım 2025
Harita projeksiyonu, Dünya’nın küre biçimindeki yüzeyini düz bir kağıda aktarma yöntemidir. Bu süreçte şekil ve boyutlarda belirli ölçüde bozulmaların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Küresel bir yüzeyin düz bir alana aktarılmasında teknik sınırlamalar bulunduğu açık. Ancak hangi projeksiyonun kullanılacağına dair tercihlerin yalnızca teknik değil, aynı zamanda siyasi bir yönü de var. Son yıllarda bu projeksiyonlar üzerine artan tartışmaların temelinde de bu durum yatıyor.
Tartışmanın ana eksenini ise şöyle özetlemek mümkün: Yaygın olarak kullanılan haritalar bazı bölgelerin boyutlarını gerçeğinden farklı (gerçekte olduğundan çok daha büyük veya küçük) göstererek yanıltıcı bir algı oluşturabiliyor. Örneğin Avrupa kıtası ve Rusya gibi kuzeydeki bölgeler, kullanılan projeksiyona bağlı olarak haritaların çoğunda gerçekte olduklarından daha büyük çiziliyor. Benzer şekilde Avustralya gerçekte, 7,7 milyon km² büyüklüğü ile altıncı en büyük ülke olup içine Hindistan dahil dokuz ülkeyi sığdırabilecek kadar geniş. Ancak haritalarda Avustralya çoğu zaman beklenenden küçük görünür.
Mercator Projeksiyonu ve Boyut Yanılsamaları
Dünya’nın eğimli yüzeyini düz bir düzleme aktarmanın yolları, dört ana özelliğe göre sınıflandırılır: alan, şekil (form), mesafe ve yön. Buna göre projeksiyonlar; alanı koruyan (equal-area), şekli koruyan (conformal), mesafeyi koruyan (equidistant) ve yönü koruyan (azimuthal) olmak üzere dört temel grupta toplanır. Hiçbiri bu özelliklerin hepsini birden koruyamaz. Yani bir özellik korunurken diğerleri mutlaka bozulur. Yalnızca kompromis projeksiyonlar adı verilen bir çeşit, bu hataları dengeli biçimde dağıtarak dünya haritalarında orta düzeyde doğruluk sağlamayı amaçlar.
Bu türler içinde yaygın olarak kullanılanı ise şekil koruyan kategorisinde yer alan ve 16. yüzyılda geliştirilen Mercator projeksiyonudur. Bu projeksiyon, yer şekillerinin açısını ve biçimini korur, yani kıtalar ve ülkeler tanıdık görünür. Ama bunu yaparken alanları büyük ölçüde bozar. Özellikle kutuplara yaklaştıkça kara parçaları gerçekte olduklarından çok daha büyük görünür. Bu yüzden Mercator, denizcilikte yön bulmak amacıyla kullanılan navigasyon için uygun, dünya haritalarında alan karşılaştırması yapmak için ise yanıltıcıdır. Bu projeksiyonda Grönland, Afrika ile yaklaşık aynı boyutta görünür. Gerçekte ise Afrika, Grönland’dan 14 kat daha büyük. Benzer biçimde Rusya haritada neredeyse Afrika’dan bile iri bir kütle gibi algılanabilir. Oysa yüzölçümü bakımından Afrika kıtası Rusya’nın yaklaşık iki katı. Bu tür örnekler, standart dünya haritalarının coğrafi büyüklük algımızı hatalı yönde etkileyebileceğini gösteriyor.
Mercator projeksiyonu (Kaynak: https://www.axismaps.com/guide/map-projections)
Mercator haritasının, hangi kıtaların veya ülkelerin ne kadar büyük algılandığını sistematik olarak çarpıttığı öne süren görüşler oldukça yaygın. Peki, ülkelerin veya kıtaların boyutlarının olduğundan büyük veya küçük gösterilmesi veya algılanması neden tartışma konusu oluyor?
Sömürgecilik ve Avrupa-Merkezci Etki
Harita projeksiyonu tartışmalarının en önemli boyutu bu projeksiyonların tarihsel, siyasi ve ideolojik etkileridir. Gerardus Mercator, ünlü projeksiyonunu 1569’da sömürge dönemi denizcilerine navigasyon kolaylığı sağlamak amacıyla geliştirmesine rağmen bu projeksiyon zamanla çok popüler olup yüzyıllar boyunca atlaslarda, okul duvarlarında standart dünya haritası olarak kullanıldı.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Gerardus_Mercator
Ancak Mercator haritası coğrafi gerçeği yansıtırken tarafsız değildir: Batı Avrupa’yı haritanın ortasına yerleştirir ve Avrupa ile Kuzey Amerika’yı orantısız şekilde büyük, buna karşılık Afrika ve Güney Amerika’yı küçük gösterir. Bu durum, haritanın örtük bir Avrupa-merkezci (Eurocentric) dünya görüşünü beslediği eleştirilerine yol açmış. Nitekim uzmanlar, Mercator projeksiyonunun emperyalist güçlerin boyutunu abarttığını vurgulayarak verilmek istenen tarihi mesajın tartışmalı olduğunu belirtiyor.
Bu eleştirilerin ışığında, haritacılar daha adil alternatifler geliştirmeye yöneldiler. 1974 yılında Alman tarihçi Arno Peters, ülkelerin yüzölçümlerini doğru oranlarda gösteren eşit-alanlı (equal-area) bir dünya haritası yayımladı. Gall-Peters projeksiyonu olarak da bilinen bu harita, şekilleri deformasyona uğratsa da kara parçalarının gerçek alanlarını koruyor. Bu sayede Mercator’un tarihsel olarak güç dengelerini Avrupa lehine kaydıran sunumuna karşı, kıtaların nispi büyüklüklerini doğru yansıtmayı amaçlıyor. Peters’in haritası, özellikle Afrika ve Latin Amerika gibi bölgelerin haritalarda küçümsenmesine bir tepki olarak benimsenerek haritacılık literatüründe önemli bir tartışma konusu olmuş.
Alternatif Projeksiyon Kullanma Eğilimi Artıyor
Yüzyıllardır kullanılan projeksiyonlara getirilen bu tarihsel ve ideolojik eleştirilerin sonunda alternatif projeksiyonlar oluşturulmaya veya kullanılmaya başlanmış. Örneğin 2017 yılında ABD’de Boston kenti devlet okulları, Mercator haritalarını sınıflardan kaldırıp yerine Gall-Peters projeksiyonlu haritalar kullanmaya başlamış ve eğitim yetkilileri, bu değişikliği müfredatı sömürgecilikten arındırma çabasının bir parçası olarak tanımlamış. Günümüzde de birçok atlas ve ders kitabı, Mercator yerine alan ve şekil arasındaki dengeyi daha iyi koruyan Robinson veya Winkel-Tripel gibi projeksiyonları tercih ediyor.
Benzer biçimde, Japon mimar Hajime Narukawa’nın 1999’da geliştirdiği AuthaGraph projeksiyonu, kıtaların ve okyanusların oranlarını büyük ölçüde koruyarak dünyanın neredeyse bozulmasız bir görünümünü sunuyor. Mercator’daki kutup genişlemelerini ortadan kaldıran bu model, 2016’da Japonya’da tasarım ödülü kazanmış ve günümüzde eğitimde eşit alan projeksiyonlarına geçişin önemli örneklerinden biri haline gelmiş.
Algılarımızla Oynayan Haritalar
Bir harita çizmek kulağa oldukça objektif gelse de aslında insan algısını şekillendirmekle ilgili önemli bir güce sahip. Bugün, “kuzey”in yukarıda, “güney”in ise aşağıda yer aldığı algısı, bu yönleri haritalardan öğrenmemizle ilgili. Paralel biçimde, yukarıda yer alan kuzey, birçok kültürde statü, üstünlük, değer gibi çağrışımlar taşırken buna karşılık güney ise daha geri, daha az önemli konumda görülebilir. Siyasi bir manifesto olarak, bu algıyı tersine çevirmek adına bazı harita üretimleri ya da sanatçı müdahaleleri, güneyi yukarıya koyarak güneyin görünürlüğünü artırmayı, gücü tersinden göstermeyi hedeflemiş.
Ayrıca, günümüzde Google Maps gibi dijital harita uygulamaları kullanıcılara bulunduğu konuma göre harita görünümü “siyasi” olarak değişebiliyor. Google Maps Rus kullanıcılara Kırım’ı Rusya’ya bağlı gösterirken, Ukraynalı kullanıcılara Ukrayna’nın bir parçası olarak gösteriyor. Bu iki ülke dışındaki kullanıcılara ise Kırım, “tartışmalı bölge” olarak görünüyor. Bu da haritanın tarafsız değil, kullanıcıya ve konuma göre şekillenen bir arayüz olduğu izlenimini güçlendiriyor. Tüm bu nedenlerle, harita bir teknik araç olmanın ötesinde siyasi ve kültürel bir ifade. Var olan onlarca projeksiyon arasından hangi projeksiyonun seçildiği, hangi yönün “yukarı” olarak ele alındığı, hangi bölgenin görsel merkezde durduğu gibi sorulara verilen yanıtlar rastgele değil, seçilmiş kararlar içerir. Bu yüzden haritalara baktığımızda gördüğümüz şey sadece coğrafya değil, arkasında yatan algı, tercih ve iktidar ilişkileridir.
İLGİNİ ÇEKEBİLİR
Türkiye’de Kadın Cinayetleri
Fotoğrafta Atatürk’ün Yanındaki Kişiler Şerif Hüseyin ve Oğulları mı?
Dominik Szoboszlai’nin İrlandalılarla Alay Ettiğini Gösteren Görsel Gerçek mi?
Isaac Newton Dünyanın 2060’da Sona Ereceğini mi Söyledi?
FIFA Dünya Kupasında 3. Genişleme: 48 Takımlı Organizasyon
Görüntüler Fransa’da 2. Dünya Savaşı Sonrası Saçları Kesilerek Cezalandırılan Kadınları mı Gösteriyor?
Türkiye Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Montella Baskılar Nedeniyle Kadro Değiştirdiğine Dair Açıklama Yaptı mı?
Dünya Voleybol Şampiyonası'nda Türkiye Kadın Milli Takımı’na İkincilik Ödülü Olarak Labubu mu Verildi?
DSÖ’nün Yaş Dilimlerini Değiştirdiği İddiası Doğru mu?
Video Japonya'da İki Ay’ın Göründüğünü mü Gösteriyor?