Türkiye son haftalara kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli kazanımlardan olan 6284 sayılı kanun üzerine dönen tartışmalarla girdi. Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur İttifakı’na katılmak için 6284 sayılı kanunun kaldırılmasını şart koşması bir anda bu konuyu gündeme taşıdı. Kamuoyundaki tepkiler nedeniyle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın 6284 sayılı kanunun varlığının tartışmaya açılamayacağına dair açıklama yaptı. Fakat bu açıklamaya rağmen Cumhur İttifakı üyesi partilerin bu şartlara karşı tutumlarını net belirtmemesi ve seçim sürecinde küçük partilerin oylarının anahtar öneme sahip olması kanunun geleceğiyle ilgili kaygıları artırıyor. 

Yeniden Refah Partisi’nin Talepleri Gündemde

Türkiye 2023 seçimlerine iki büyük ittifakın oy rekabetiyle giriyor. Millet İttifakı’nın adayının Kemal Kılıçdaroğlu olarak açıklanmasıyla seçim süreci hız kazanırken Cumhur İttifakı da diğer partilerden destek arayışına çıktı. AK Parti’nin ziyaret ettiği partilerden biri de Yeniden Refah Partisi’ydi. Görüşme sonrası ise Fatih Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı partinin Cumhur İttifakı’na katılmak için ilettiği şartlar basına yansıdı. Bu şartlar arasında LGBT derneklerinin kapatılması, 6284 sayılı kanununun kalkması, süresiz nafakanın kalkması ve ahlak ve maneviyat öncelikli eğitim sisteminin getirilmesi maddeleri yer aldı. 
Erbakan, 6284 sayılı kanuna karşı çıkmalarındaki gerekçeleri olarak kanunun kadın ve erkeği birbirinden ayırdığı, aile yapısını ve birliğini bozduğu, üreme ve çoğalmaya karşı tutum sergilediği ve eşcinselliği teşvik etmesini gösteriyor. AK Parti’nin görüştüğü diğer bir parti olan ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklayan HÜDA PAR’ın Genel Başkanı Zekeriye Yapıcıoğlu da İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanunla ilgili olumsuz fikirlerini her fırsatta açıklamıştı.  Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ile ilgili tartışmalar hala sürerken Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ın 6284 sayılı Kanunun kaldırılmasını tartışmaya açmış olması kamuoyunda tepki topladı.
Kamuoyundaki tepkiler üzerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, 6284 sayılı Kanuna ilişkin, 
“6284 sayılı Kanun, kadına yönelik şiddetle mücadele için yaptığımız yaptığımız en önemli yasal düzenlemelerden biridir. Kanun’un kabulünden bu yana, uygulamayı da geliştirmek için titizlikle düzenlemelerimizi sürdürüyoruz. 6284 sayılı Kanun’un ruhuyla ve mevcudiyetiyle varlığı son derece önemlidir. Varlığının tartışmaya açılması dahi bizce kabul edilemez.” açıklamasında bulundu. 
AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin TBMM’de 6284 sayılı Kanun’un değiştirilmesine yönelik taleplerin AK Parti’nin görüşü olmadığını açıkladı. Zengin, “6284 sayılı Kanun bizim için önemli bir konu ve kırmızı çizgimizdir. Sayın cumhurbaşkanımızla yaptığımız toplantılarda da katılan tüm kadın STK’ların da var olduğu toplantılarda da bu aynen böyle zaten ifade de edilmiştir.” ifadelerini kullandı. Özlem Zengin bu açıklamalarından sonra A Haber’de konuya ilişkin açıklamalarda bulundu. Zengin, “Ben ne zaman bu konuya dair bir şey söylesem normali çok aşan bir hedef olma hali ortaya çıkıyor. Dünden beri düzenli ve planlı saldırıya dönüşüyor. Telefonuma yüzlerce tehdit mesajları alıyorum. Bu konunun ne kadar önemli olduğu bilmiyorum fark ediliyor mu? 6284 sayılı Kanun elbette tartışılabilir ve İstanbul Sözleşmesi Türkiye’de çok tartışıldı. Bu konuda çok yalnızız, bu konuya kimse girmek istemiyor çünkü bu konuya girdiğiniz zaman hedef oluyorsunuz. Ben mecliste oturduğum zaman kendi fikirlerimi paylaşmıyorum. Ben grubumuz adına konuşuyorum. Fakat grubumuz adına konuşan bir erkek arkadaşımız olduğu zaman hiç sorun olmuyor. 6284 sayılı Kanun bizi bölen bir konu olamaz. Siyasi partilerin farklı fikirleri mutlaka vardır ama yanyana gelmelerine engel olamaz bu konular. Bu tehdit dili Türkiye’deki bütün kadınları rahatsız ediyor. 6284’ü isteyen kadınlar içindeki maddelerden bağımsız olarak özgürlüklerinin kısıtlanmasından endişe duyuyorlar. Kadın seçmenler 6284 sayılı Kanun'un tartışılmasından rahatsız oluyorlar. Bu Kanun ilgili tek bir şey bile söylemek istemiyorum, bu konuda yalnızım. 6284’ü uygulamalardaki problemleri çözebiliriz ama benim ve grubumun itiraz ettiği şey kadınların bu konudaki hassasiyetlerinin anlaşılamamasıdır.” açıklamasında bulundu. 

Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin

İstanbul Sözleşmesi Neden Tartışılıyor?

Kadına Yönelik Şiddetin Kısa Tarihçesi

Kadına karşı şiddet, uluslararası platformlarda ilk kez 1980’li yıllarda gündeme geldi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi için çeşitli tedbirler alınmasının gerekli olduğuna değinildi. 1980’li yıllara kadar kadınların insan haklarından eşit olarak yararlanabilmelerini sağlamak amacıyla 1979 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nde (CEDAW) bile kadına karşı şiddet konusuna değinilmemişti. 
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla 1993 tarihli Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirgesi ilk belge olarak kayıtlara geçti. Hukuki bir bağlayıcılığa sahip olmayan bu Bildirge devletler tarafından olumlu karşılandı ve kadına karşı şiddeti önlemek amacıyla iç hukuklarında çeşitli düzenleme yapmaya yönlendirdi. Türkiye’de de kadın-erkek eşitliğine aykırı hükümlerde değişiklik yapıldı. 14 Ocak 1998 yılında 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kabul edildi ve yürürlüğe girdi. 4320 sayılı Kanun “eşlerden birinin veya çocukların aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireyleri tarafından aile içi şiddete maruz kalması durumunda yasal yollara başvurulabileceğine ilişkin hükümler” yer aldı. 
Kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla bağlayıcı nitelik taşıyan ilk uluslararası sözleşme, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi olarak anılan Kadına Yönelik Şiddetin ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi oldu. Türkiye İstanbul Sözleşmesini imzalayan ilk ülkelerden biriydi. Fakat Türkiye, 1 Temmuz 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden “toplumsal ve ailevi değerlerle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edildiği” gerekçesiyle çekildi. 
4320 sayılı Kanun günümüzün ihtiyaçlarına yeterince cevap vermediği gerekçesiyle 8 Mart 2012 tarihinde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kabul edilerek 4320 sayılı Kanun yürürlükten kaldırıldı. 

Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin

Türkiye’de Kadın Cinayetleri

6284 Sayılı Kanun Neden Önemli?

Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik verilerine göre, Türkiye’de 2021 yılında 6284 sayılı Kanun gereğince 134 bin 501 koruma kararı davası açıldı. 15 bin 572 dava reddedilirken 92 bin 323 dava kabul edildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, Türkiye’de 2021 yılında 427 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Öldürülen kadınların 251’inin koruma kararı olup olmadığı bilinmiyor. 24 kadının uzaklaştırma veya koruma kararı olduğu, 9 kadının polis veya savcılık şikayeti olduğu biliniyor. Ayrıca, öldürülen kadınların %30’unun boşanma aşamasında olduğu biliniyor. 6284 sayılı Kanun’un amacı, “şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenleme” olarak belirlendi. 
6284 sayılı Kanun’da şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışları uygulayan ve uygulama tehlikesi bulunan kişileri şiddet uygulayan kişiler olarak tanımlarken şiddetin kapsamını fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar veren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranış olarak genişletiyor. Öte yandan, Kanun hükümlerinden yararlanabilmek için kişinin şiddete uğramış veya şiddete uğrama tehlikesinin bulunması yeterli. Şiddete maruz kalan kişinin cinsiyetinin, aile üyesi olup olmadığının, medeni halinin veya vatandaşlığının önemi bulunmuyor. 
Aynı zamanda bu yasa ile kadına yönelik şiddete karşı önleyici ve koruyucu tedbirlerin dahil edilmesini sağlıyor. Şiddet gerçekleşmeden önce önleme mekanizmalarının dahil edilmesi olası tedbirlerin de alınmasını öncülük ediyor. Şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan kadınlara uygun barınma yeri sağlanması, geçici maddi yardım yapılması, psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi, kreş imkanı sağlanması gibi  koruyucu tedbirler polis, savcılık ve valilik tarafından alınabiliyor. 
Türkiye Barolar Birliği tarafından yapılan araştırmaya göre, şiddete uğrayan ve şiddete uğrama tehlikesi bulunan ayrım gözetmeksizin tüm kadınların, çocukların ve aile bireylerinin korunması, kadına yönelik şiddetin cinsiyete dayalı ayrımcılık ve kadının insan haklarını ihlal eden bir tutum olarak tanımlamış olması; şiddetin ev içi şiddet ve kadına yönelik şiddet olarak ayrıntılı olarak tanımlanması, şiddet önleme ve izleme merkezlerinin kurulması; önleyici ve koruyucu tedbirlerin dahil edilmesi ile zorlama hapsin getirilmesi gibi değişiklikler yasanın getirdiği olumlu gelişmeler arasında sayılıyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da 6284 sayılı Kanun’u, “Bu Kanun’un amacı kadınları, çocukları, aile bireylerini ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarını şiddete karşı korumaktır.” ifadeleriyle açıklıyor. 6284 sayılı Kanun ile birlikte Türkiye’de şiddetle mücadele ve şiddetin önlenmesinde önemli adımlar son yıllarda atıldı. Her ne kadar Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olsa da 6284 sayılı Kanun sözleşmede yer alan koruyucu ve önleyici tedbirleri uygulanmasını sağlamaktadır. Türkiye’de kadın cinayetleri devam ettiği sürece 6284 sayılı Kanun kadınları ve çocukları şiddete karşı korumaktadır.