Yazar:
Gül Hür
2013 yılında ivme kaybetmeye başlayan Türkiye ekonomisi, 2018’deki kur kriziyle birlikte Türk Lirası’nın hızla değer kaybetmesine ve enflasyonist baskıların artmasına tanıklık etmişti. Bu olumsuz tablo, 2020 yılında COVID-19 pandemisinin etkisiyle daha da derinleşti. Pandemi sürecinde küresel tedarik zincirlerinin bozulması, enerji ve gıda fiyatlarındaki artışlar ve küresel ekonomideki dalgalanmalar, Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunları daha görünür hale getirdi. Türk Lirası’nın değer kaybı hızlanırken enflasyon oranları da yükselmeye devam etti ve ekonomik istikrar daha kırılgan bir hale geldi. Türkiye ekonomisinde bir süredir seyreden bu kötü gidişat, son yıllarda kamuoyunun gündemini ekonomi haberlerine kilitlemiş durumda.
2025 yılına yaklaşırken hem yerel hem de uluslararası aktörlerin ekonomik projeksiyonları, Türkiye’nin büyüme, kur ve enflasyon dinamiklerinde karmaşık bir tablo çiziyor. Özellikle enflasyonist baskılar, kur oynaklığı ve küresel finansal koşullar, ekonominin seyrini belirlemede kritik rol oynayacak gibi görünüyor.
1. Ekonomik Büyüme
Ekonomik büyüme, bir zaman diliminde bir önceki döneme kıyasla ekonomik mal ve hizmet üretimindeki artıştır. Genellikle Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) artışıyla ölçülür. GSYH, belirli bir dönemde üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin parasal değerini ifade eder. Yatırımlar, teknolojik gelişmeler, nüfus artışı, üretim verimliliği, doğal kaynaklar ve eğitim seviyesi gibi unsurlar ekonomik büyümeyi etkiler. Ayrıca istikrarlı politika, güçlü altyapı ve iyi işleyen finansal piyasalar büyümeye katkı sağlar. Ekonomik büyüme tahminleri, geçmiş veriler, mevcut göstergeler, küresel piyasa koşulları ve demografik trendler üzerinden yapılır. İstatistiksel modeller, ekonometrik analizler ve uzman görüşleri kullanılarak geleceğe dair öngörüler oluşturulur. Bu öngörüler, politika yapıcılar ve yatırımcıların strateji belirlemesine rehberlik eder.
Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan Orta Vadeli Program (OVP), genellikle önümüzdeki birkaç yıl için yıllık büyüme hedeflerini ortaya koyar. 2025 yılı için OVP'de reel GSYH büyüme hedefi %4 olarak belirlenmişken buna karşın, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) World Economic Outlook raporunda bu oran %2,7, Dünya Bankası'nın Global Economic Prospects raporunda %2,6 ve OECD'nin Economic Outlook raporunda ise %2,6 olarak öngörülmüştür.
2. Kur Beklentileri
Son yıllarda artan enflasyon ve Türk lirasının değer kaybı, ekonomi konusunu gündemin en önemli başlığı haline getirmiş durumda. Bu durum, ekonomiye ilişkin ileriye dönük projeksiyonların ve kur tahminlerinin kamuoyu tarafından yakından takip edilmesine neden oluyor. Ekonomik tahminler, genellikle makroekonomik veriler, uluslararası piyasaların durumu ve para politikası eğilimleri gibi faktörler göz önüne alınarak hesaplanıyor. Bu süreçte, hem yerel kurumlar hem de uluslararası finans kuruluşları, kapsamlı analizler ve modellemeler kullanarak tahminlerini şekillendiriyor. 
Uluslararası kuruluşların tahminlerine geçmeden evvel yerel kurumların tahminlerine göz atmakta fayda var. Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan Orta Vadeli Program’da (OVP) 2025 yılı için dolar kurunun ortalama 42 TL olacağı öngörülmüş. Ayrıca, TCMB'nin piyasa katılımcılarıyla gerçekleştirdiği anketlerde de 2025 yılı sonu için dolar/TL beklentileri paylaşılıyor. Bu anketlerde, 2025 yılı sonunda dolar kurunun 43,2 TL seviyesine ulaşması beklenmektedir.
Credit Agricole'un "World Macro-Economic Scenario 2024-2025" raporuna göre, TL'nin bir yıllık süreçte % 4'ün altında değer kaybedeceği tahmin ediliyor. Raporda, dolar/TL kurunun Mart ayının sonunda 35,50 TL ve Haziran ayının sonunda 35,70 TL olması beklenirken 2025 yılı sonunda 36 TL seviyesinde sabitleneceği öngörülüyor. Bu iyimser tablonun yanı sıra tahminlerini daha yüksek seviyelerde açıklayan kuruluşlar da var. 
Deutsche Bank, “Annual Outlook 2025: Deeply Invested in Growth” raporunda 2025 yılı için dolar/TL kurununun 43 TL’yi göreceği tahmininde bulunmuş. Bu beklenti, Türkiye'nin para politikası normalleşme sürecinin etkili olacağı ve cari dengede kademeli bir iyileşme yaşanacağı varsayımına dayandırılmış. Goldman Sachs ise dolar/TL kurunu 44 TL olarak öngörmekte olup tahminini, enflasyon baskılarının süreceği ve para politikası sıkılaştırmasının yetersiz kalacağına ilişkin değerlendirmelere dayandırmış. JPMorgan ise en karamsar tahminle, dolar/TL kurunun 45 TL'ye ulaşacağını belirtmiş. Bu tahmin, küresel finansal koşulların sıkılaşmasının Türkiye'nin döviz talebini artıracağı ve dış finansman baskılarının büyüyeceği öngörüsüne dayanmaktadır. JPMorgan’ın tahmini, 2025 yılı için en karamsar değerlendirme olarak öne çıkıyor. 
3. Enflasyon ve Fiyat İstikrarı
Özellikle 2019-20 döneminden bu yana yüksek seyreden enflasyon, ekonomik istikrarı tehdit eden temel unsurlardan biri olmaya devam ediyor. Hem yerel hem de küresel ölçekte alınan ekonomik kararlar ve dış etkenler, Türkiye’nin enflasyon dinamiklerini doğrudan etkiliyor. Bu konuda da ulusal ve uluslararası kurumların yayımladığı bazı tahminler mevcut.
Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan Orta Vadeli Program’a (OVP) göre, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini %17,5 olarak belirlenmiş. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 2024’te yayınladığı son enflasyon raporunda ise 2025 için tahmin %21 seviyelerinde. Ulusal kuruluşların tahminlerinin yanında bazı uluslararası kuruluşlar, daha yüksek oranlarda projeksiyonlar sunuyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye'ye ilişkin 2024 yılı 4. Madde Konsültasyon Raporu'nda Türkiye’nin 2025 yılı enflasyon oranını %24 olarak öngörürken OECD’nin Economic Outlook raporu ise %30,7 tahmininde bulunuyor. 
Bununla birlikte, uluslararası yatırım bankalarının ve kredi derecelendirme kuruluşlarının analizleri, Türkiye’de enflasyonun yapısal sorunlarla bağlantılı olarak daha da yükselebileceğini işaret ediyor. JPMorgan, 2025 yılı için %26 enflasyon tahmininde bulunurken, Deutsche Bank ise %25,4 oranını öngörüyor. Bu tahminler, Türkiye’nin mali disiplin ve para politikası çerçevesindeki reformlarının etkili olup olmayacağına yönelik belirsizlikleri ortaya koyuyor. 
Özellikle dış finansman baskıları, enerji fiyatları ve kur oynaklıkları, enflasyon oranları üzerinde belirleyici rol oynamaya devam edecek gibi görünüyor. Uzmanlar, fiyat istikrarını sağlamaya yönelik politikaların ve uluslararası işbirliklerinin önemine vurgu yapıyor. Hem küresel koşullar hem de yerel ekonomik önlemler, enflasyon beklentilerinin ne ölçüde gerçekleşeceğini belirlemede kritik rol oynayacak.