Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre taşımacılık, küresel CO₂ emisyonlarının yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Bu emisyonların dörtte üçü, yoğun kullanım nedeniyle otomobiller, otobüsler ve yük taşımacılığında kullanılan kamyonlardan kaynaklanıyor. Karayolunu ise hava, deniz ve demiryolu taşımacılığı izliyor. Ulaştırma sektörünün fosil yakıtlara olan bağımlılığı, iklim değişikliğiyle mücadelede aynı zamanda önemli bir etki alanı sunuyor. İnsanların ulaşımda yapacakları bilinçli tercihler, iklim hedeflerine ulaşmada ciddi bir fark yaratabilir.
Birleşik Krallık Enerji Güvenliği ve Net Sıfır Emisyon Dairesi’nin yayımladığı veriler, taşımacılık seçeneklerinin yolcu-kilometre başına CO₂ eşdeğer emisyonlarını karşılaştırma imkânı sunarak bilinçli tercihlere katkı sağlıyor. Bu ölçüm, daha fazla kişinin görece düşük karbon ayak izine sahip bir ulaşım aracını tercih etmesiyle emisyonların önemli ölçüde azalabileceğini gösteriyor. Örneğin Avrupa’da eyaletler arası ya da ülkeler arası kısa mesafeli uçuşlarda yolcu-km başına emisyon 255 gram. Bu rakam, tren yolculuğunun bıraktığı karbon ayak izinin 6 katından fazla. Toplu ulaşım araçları arasında sık kullanılan otobüs ise yolcu-km başına yalnızca 41 gram emisyon üretiyor. Dolayısıyla, makul mesafelerde uçak yerine tren veya otobüs tercih etmek, emisyonların kayda değer ölçüde düşmesine katkı sağlıyor.
Türkiye’de Ulaşım Tercihi: Havayolu vs. Demiryolu
Türkiye, 7 Ekim 2021’de Cumhurbaşkanı Kararı ile Paris Anlaşması’nı onayladı ve 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefini ilan etti. Bu hedeflere ulaşmada ulaşım tercihlerinin nasıl şekilleneceği kritik önem taşıyor. 
Ulaşım tercihi yapılırken hız, maliyet ve konfor arasındaki dengeyi gözeterek en uygun seçeneğe karar vermek önem taşıyor. Havayolu taşımacılığı hız açısından önemli bir avantaj sunuyor. Özellikle uzun mesafelerde zamandan tasarruf sağladığı için iş seyahatlerinde ve yoğun programı olan yolcular için cazip hale geliyor. Türkiye’de büyük şehirler arasında sık ve düzenli seferler bulunması da bu seçeneği kolaylaştırıyor. Ancak havalimanlarının genellikle şehir merkezlerinin dışında yer alması, güvenlik kontrolleri ve bekleme süreleri toplam yolculuk süresini uzatabiliyor. Ayrıca bilet fiyatlarının tren ya da otobüse kıyasla daha yüksek olması, havayolunu herkes için erişilebilir kılmıyor.
Demiryolu taşımacılığı ise şehir merkezinden şehir merkezine erişim kolaylığı sayesinde pratik bir alternatif oluşturuyor. Tren yolculukları daha konforlu bir seyahat imkânı sunarken, bilet fiyatlarının görece daha uygun olması da tercih sebebi olabiliyor. Yine de Türkiye’de hızlı tren hatlarının sınırlı olması, bazı bölgelerde seferlerin yetersizliği ve daha uzun süren yolculuklar demiryolunun dezavantajı olarak öne çıkıyor. 
Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin (DHMİ) 2024 verilerine göre, iç hatlarda 95,3 milyon yolcu taşındı. Bu yolcuların %56’sı yalnızca dört havalimanını kullandı: İstanbul Havalimanı, Sabiha Gökçen, Ankara Esenboğa ve İzmir Adnan Menderes. Büyük havayolu şirketlerinin günlük seferlerine bakıldığında da en yoğun hatların İstanbul–Ankara ve İstanbul–İzmir olduğu görülüyor; yani yolcu akışı büyük ölçüde İstanbul merkezli ilerliyor. TCDD verileri ise şehirlerarası tren yolculuklarının çok daha sınırlı kaldığını gösteriyor. 2024’te Yüksek Hızlı Tren (YHT) ve konvansiyonel trenlerle taşınan yolcu sayısı 23,4 milyon. Burada da en yoğun kullanılan hat, İstanbul–Ankara YHT hattı.
İstanbul - Ankara Güzergahı
Türkiye’nin en yoğun ulaşım hatlarından biri olan İstanbul–Ankara güzergâhı, bilinçli ulaşım tercihlerini değerlendirmek için iyi bir örnek sunuyor. Bu iki şehir arasında hem yoğun bir havayolu trafiği hem de yüksek hızlı tren (YHT) seferleri bulunuyor. Uçak yolculuğu kuşkusuz en hızlı seçenek gibi görünse de, toplam süre hesaplandığında tablo değişiyor. İstanbul’da havalimanına ulaşım ortalama 1 saat, uçuş öncesi bekleme süresi yine yaklaşık 1 saat, uçuşun kendisi 1 saat ve Ankara’da şehir merkezine ulaşım ortalama 1 saat sürüyor. Böylece toplam yolculuk süresi 4 saate yaklaşıyor. YHT ise durak sayısına göre 4–5 saat sürse de tren istasyonlarının şehir merkezinde olması sayesinde toplam yolculuk süreleri birbirine oldukça yakın hale geliyor. Bu durumda tercih, biraz daha fazla zaman harcayarak daha sürdürülebilir bir yolculuk yapmak ile hızdan vazgeçmemek arasında şekilleniyor.
Maliyet açısından bakıldığında ise tren yolculuğu önemli bir avantaj sağlıyor. İstanbul–Ankara hattında uçak biletleri ortalama 1.200 TL civarındayken, aynı tarihlerde YHT biletleri yaklaşık 780 TL’ye bulunabiliyor. Yani trenle yolculuk, neredeyse üçte bir daha ucuz. Bu karşılaştırma, hız, maliyet ve çevresel etki göz önünde bulundurulduğunda, trenin birçok yolcu için daha rasyonel bir tercih olabileceğini ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin ulaşım tercihlerinde yapılacak küçük değişiklikler bile hem iklim hedeflerine yaklaşmak hem de daha ekonomik ve konforlu seçenekler sunmak açısından büyük önem taşıyor. Özellikle İstanbul–Ankara gibi yoğun hatlarda trenin daha çok tercih edilmesi, yalnızca bireysel yolculuk deneyimini değil, ülkenin genel emisyon azaltım hedeflerini de doğrudan destekleyecek bir adım olabilir. Bu nedenle hız, maliyet ve konfor dengesini gözetirken, sürdürülebilirlik boyutunu da kararların merkezine almak giderek daha kritik hale geliyor.