2 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Beştepe’de yapılan İnsan Hakları Eylem Planı Tanıtım toplantısında, “Tabiatı ve çevreyi beraber paylaştığımız hayvanları “mal” olarak değil “can” olarak gören bir anlayışla mevzuat değişikliği yapıyoruz.” ifadelerini kullanmıştı. Ertesi gün Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de yaptığı açıklamada Türk Ceza Kanunu’ndaki sahipli sahipsiz hayvan ayrımına vurgu yaparak hayvanların bir mal olmamasına rağmen mala karşı işlenen suçlar kapsamında olduğunu hatırlattı ve önümüzdeki dönemde bu konuda yapılacak düzenlemelerin işaretini verdi. Hükümetin üst kademelerinden yapılan bu açıklamalar Türkiye’de hayvan haklarının durumunu tekrar tartışmaya açtı.
Türkiye’de hayvan hakları konusunun izlerini 20. yüzyılın başlarına kadar sürmek mümkün. Hayvanları koruma amaçlı ilk resmi dernek 1912 yılında “Himaye-i Hayvanat Cemiyeti” adı ile kuruldu. Cumhuriyet döneminde ise bu dernek “Türkiye Hayvanları Koruma Derneği” adı ile faaliyetlerine devam etti.1926 yılında kabul edilen “Hayvan Islahı Kanunu” ile başlayan yasal düzenlemeler ise temelde hayvancılığın geliştirilmesi, salgın hastalıkla mücadele ve veteriner hekimlerin görev ve yetkilerinin belirlenmesi amaçlanıyordu. Hayvanlara kötü muamele ve hayvanların neden olduğu zararlara ilişkin yasal düzenlemeler ise ceza kanunları kapsamında değerlendirilmişti.
Türkiye, 2003 yılında “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi”’ni imzaladı. Sözleşmenin imzalanmasından bir yıl sonra, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kabul edildi ve resmi gazetede yayınlandı. Bu yasa ile birlikte, yerel yönetimlere gönüllü kuruluşlar ile birlikte iş birliği yaparak sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması için hayvan bakım evleri ve hastaneler kurulması görevi verildi. Kontrolsüz üremeyi engellemek için de toplu yaşanan yerlerde beslenen ve barındırılan hayvanların kısırlaştırılması esası kabul edildi.

5199 sayılı kanun kapsamında “sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu’nda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaklandı. Hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik olarak acı çektirmek gibi eylemler kabahat kapsamına girdi. Hayvanlar ile cinsel ilişkide bulunmak, işkence yapmak, acı, ıstırap ya da zarar veren yiyecekler, uyuşturucu, alkol ve bunun gibi bağımlılık yapan yiyecek veya içecekler vermek yasaklandı.
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu daha önceki yasal güvencesizliğe göre önemli bir adım olarak görülse de kamuoyunda tartışmalara neden oldu. Kanun temelinde hayvanları “can” değil “mal” statüsünde görüyor ve hayvanlara karşı işlenen herhangi bir eylem, “suç” değil “kabahat” olarak işleme alınıyordu. Türk Ceza Kanunu ise sadece sahipli hayvanlara verilen zararları cezaya tabi tutuyor.
2011 yılında tüm partilerin uzlaşması ile birlikte “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalandı ve meclise sunuldu. Aynı yıl sunulan yasa tasarısının eksikliği nedeniyle gelen tepkiler üzerine hayvan hakları savunucuları Dolmabahçe Sarayı’nda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüş ve eksiklerin giderilmesi yönünde beyanda bulunmuşlardı.
Hayvanların Korunmasına İlişkin Kanun Yürürlüğe Girdi
Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 9 Temmuz 2021 tarihinde kabul edildi. Kanun ile birlikte hayvanlar "mal" statüsünden çıkarılıp "can" statüsüne geçti. Eski kanuna göre kabahat niteliğinde olan hayvanlara işkence yapmak, acımasız ve zalimce muamelede bulunmak, hayvanlara cinsel saldırıda bulunmak ve tecavüz etmek fiilleri suç kapsamına alındı. Hayvan hakları örgütleri cezaları yetersiz bulduklarını ve taleplerini karşılamadıklarını açıkladı.

Dünya Hayvanları Koruma Endeksi
Hayvan hakları açısından Türkiye’deki mevcut yasal düzenlemeler ve uygulamalar dünya standartlarının da yakınında değil. Dünya Hayvanları Koruma Topluluğu (World Society for the Protection of Animals – WSPA) 30 yıldır dünya çapında hayvan refahını arttırmak ve haklarını korumak için mücadele veren bir sivil toplum kuruluşu. Kuruluş doğal felaketlere maruz kalan hayvanları koruma altına almaktan, yasadışı hayvan ticareti aktivitelerini önlemeye kadar birçok alanda aktivizm ve araştırma çalışmaları yürütüyor.
WSPA’nın kamuoyunu bilgilendirme alanında en önemli çalışmalarından birisi, periyodik olarak güncellenen Hayvanları Koruma Endeksi. Çalışma 50 ülkeyi, hayvanları korumaya yönelik yasal yapının varlığı ve uygulamalarına göre notlandırıyor. Çalışmaya dahil edilen 50 ülke, dünyanın en büyük et ve hayvansal ürünler tüketicileri arasından seçilmiş. Bu notlandırma işlemini yaparken beş tema altında belirlenen 15 göstergeden faydalanılıyor. Bu beş tema özetle şu şekilde;
● Hayvan bilinç ve duyarlılıklarının (sentience) yasal kabulü (ör: kanun ve yönetmelikler),
● Yönetim araçları (örneğin; sorumluluk dağılımı, hesap verebilirlik ve mali kaynaklar),
● Evrensel standartlara uyum (örneğin; Dünya Hayvan Sağlığı Kurumu (OIE), hayvan refahı standartları),
● Eğitim programları,
● Paydaşlar arası iletişim ve farkındalık
Ülkeler bu beş alandaki performanslarına göre A ile G harfi arasında puanlandırılıyorlar. A harfi en yüksek puan olurken, G en düşük puanı temsil ediyor.
Show more

Endeks çalışması en son 2020 yılında yapılmış. Tüm kategoriler göz önüne alındığında, ortalama skoru “A” olan hiçbir ülke yok. Ortalama skoru “B” olan ülkeler ise Birleşik Krallık, Hollanda, Danimarka, İsveç ve Avusturya. Türkiye’nin de yer aldığı, ortalama skoru “D” olan ülkeler arasında ABD, Rusya, Brezilya, Avustralya ve Kore gibi ülkeler var. Ortalama skoru “E” olan diğer ülkeler ise Cezayir, Vietnam, Fas, Etiyopya ve Myanmar. “G” ile en kötü ortalama skora sahip olan ülke ise İran.