
Fiber Hatlarda Soğuk Savaş
Bilim & TeknolojiPolitika
İlk yayın :
31 Temmuz 2025
Artık su ve elektrik gibi doğal bir ihtiyaç haline gelen internetin çalışmasını sağlayan asıl altyapı, çoğu kişinin farkında olmadığı şekilde, okyanusların altına döşenmiş fiber optik kablolar. Bugün dünya genelindeki veri trafiğinin yaklaşık %95’i bu denizaltı kabloları üzerinden taşınıyor. Bu kablolar, kıtaları birbirine bağlayan iletişim ağlarının temelini oluşturuyor. E-postalardan canlı yayınlara kadar tüm veri transferi bu fiziksel hatlar üzerinden gerçekleşir. Genellikle özel şirketler tarafından inşa edilip işletilen bu kablolar, son yıllarda devletlerin jeopolitik rekabetinin de önemli bir parçası haline geldi. ABD, Çin, Rusya ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok aktör, denizaltı internet kablolarının kontrolü üzerine ciddi bir rekabet halinde.
Okyanusun Altındaki Kabloların Geçmişi
Dünyadaki ilk denizaltı kablosu, 1850 yılında telgraf iletimini sağlamak amacıyla döşenmeye başladı. Fransız hükümetinden gerekli izinleri alan John Watkins Brett’in kurduğu İngiliz Kanalı Denizaltı Telgraf Şirketi, Dover ile Calais arasında ilk hattı döşedi. Fakat bu kablo yalnızca gutta-percha reçinesiyle kaplanmış bakır bir telden oluşuyordu ve dış koruması olmadığı için kısa sürede başarısız oldu. Bu ilk denemeden bir yıl sonra, 1851’de aynı hatta daha dayanıklı, zırhlı bir kablo döşendi ve başarılı bir şekilde çalışmaya başladı. Bu gelişme, denizaltı iletişimi açısından önemli bir dönüm noktası oldu.
1853 yılı itibarıyla İngiltere’yi İrlanda, Belçika ve Hollanda’ya bağlayan yeni kablolar döşendi. Aynı dönemde Danimarka’daki Büyük Kemer’i geçen hat da devreye girdi. Böylece denizaltı telgraf ağları Avrupa’nın farklı bölgelerini birbirine bağlamaya başladı. İzleyen yıllarda denizaltı kablo altyapısı hızla genişledi. 1870 yılında Yemen ile Hindistan arasında döşenen hat, ilk transkıtasal (Avrasya) bağlantı olarak kayıtlara geçti. Aynı dönemlerde Atlantik Okyanusu’nu geçen ilk başarılı transatlantik hatlar da kullanıma alındı.
1850’lerden 1911’e kadar olan dönemde bu altyapının büyük bölümü İngiltere’nin kontrolündeydi. Özellikle 1872 yılında kurulan Eastern Telegraph Company, farklı şirketleri tek çatı altında birleştirerek dünyanın en geniş denizaltı kablo ağına sahip oldu. Şirket, Britanya İmparatorluğu’nun haberleşme ağını küresel ölçekte yönetiyordu.
Dünyadaki transatlantik ve transpasifik denizaltı kablolarının çoğu, birden fazla ülke ve şirketin yer aldığı konsorsiyumlar tarafından inşa ediliyor. Bu çok paydaşlı yapılar, hem maliyet paylaşımı hem de küresel erişim açısından büyük önem taşıyor.
Örneğin, Fransa’dan başlayıp Afrika, Orta Doğu ve Güney Asya’yı birbirine bağlayan Sea-Me-We 4 hattı, aralarında France Telecom, SingTel (Singapur), Telecom Egypt, STC (Suudi Arabistan), TM (Malezya), BSCCL (Bangladeş), Tata Communications (Hindistan), Algérie Télécom, MCI ve Telecom Italia Sparkle’ın bulunduğu geniş bir şirketler konsorsiyumu tarafından inşa edildi. Bu örnek, denizaltı kablolarının yalnızca teknik değil, aynı zamanda diplomatik ve ekonomik işbirliği projeleri olduğunu da gösteriyor.
Büyük teknoloji şirketleri de internetin küresel altyapısına doğrudan yatırım yapıyor. Google, Amazon, Meta ve Microsoft gibi devler, kendi inşa ettikleri denizaltı kablo hatlarıyla küresel veri trafiğinde daha fazla kontrol ve hız sağlamayı hedefliyor. Örneğin Google, ABD ile Fransa arasında uzanan ve 2019’da hizmete giren Dunant adlı bir kablo hattına sahip. Öte yandan, ABD, Danimarka ve İrlanda arasında inşa edilen kablo hattı ise Meta ve Google ortaklığında hayata geçirildi.
Türkiye’den geçen hatlar arasında ise Türk Telekom’un önemli bir rol üstlendiği görülüyor. Şirket, Bozyazı ve Samandağı çıkışlı olup Kıbrıs’a uzanan iki küçük hattın sahibi konumunda. Ayrıca, İstanbul’dan başlayarak İğneada üzerinden Bulgaristan ve Romanya’ya ulaşan denizaltı kablosunun da mülkiyeti Türk Telekom’a ait. Bunun yanı sıra Türkiye, İstanbul’dan geçen ve Yunanistan, İtalya, İsrail arasında bağlantı sağlayan MedNautilus Submarine System adlı hatta da ev sahipliği yapıyor. Türk Telekom’un ortakları arasında yer aldığı Sea-Me-We 5 hattı ise Asya, Orta Doğu ve Avrupa arasında geniş bir bağlantı ağı kuruyor.
Türkiye'den geçen kablolar
Denizin Altında Soğuk Savaş
Okyanusların altından geçen internet kabloları, bugün küresel veri trafiğinin büyük kısmını taşıyor. Bu kabloların sahipliği, yalnızca ekonomik bir güç değil, aynı zamanda stratejik bir avantaj anlamına da geliyor. Çünkü bu hatlar üzerinden geçen veri akışını denetleyebilme kapasitesi, bilgiye erişim ve müdahale imkânı sağlıyor. Savaşların ve diplomatik operasyonların bile dijital altyapı üzerinden yürütüldüğü günümüzde, bu kabloların kontrolü adeta bir ulusal güvenlik meselesine dönüşmüş durumda.
Bu kritik altyapı, son yıllarda ABD ile Çin arasında giderek tırmanan bir gerilimin de odağında. ABD ve müttefikleri, Çin’in bakım veya onarım çalışmaları sırasında denizaltı kablolarına fiziksel erişim sağlayarak casusluk faaliyetleri yürütebileceğinden endişe ediyor. Wall Street Journal’ın ABD Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı bir habere göre, Amerikan yetkililer Google ve Meta gibi teknoloji şirketlerini, özellikle Pasifik bölgesindeki kabloların Çin tarafından işletilen tamir gemileri aracılığıyla güvenlik riski oluşturabileceği konusunda özel olarak uyardı.
Ariadne isimli kablo döşeme gemisi
Ayrıca Çin’in yeni denizaltı kablo projeleri geliştirme ve bu hatları ABD topraklarından geçirme girişimleri de Washington’ın itirazlarıyla karşılaşıyor. Google ve Meta’nın ortaklığıyla geliştirilen ve Hong Kong’u da kapsaması planlanan Pacific Light Cable Network projesi, ABD hükümeti tarafından “ulusal güvenlik” gerekçesiyle iptal edilmişti.
Denizaltı kabloları üzerindeki jeopolitik gerilim sadece ABD ve Çin arasında yaşanmıyor. 2023 yılında Estonya, kendilerine ait okyanus altı kabloların Çin tarafından kasıtlı olarak kesildiğini öne sürmüştü. Finlandiya ile Estonya’yı birbirine bağlayan EE‑S1 iletişim hattı ile doğal gaz taşıyan Balticconnector boru hattının aynı dönemde arızalanması ise sabotaj şüphelerini daha da güçlendirdi. Estonya, Çin’e resmi bilgi talebinde bulunsa da, altı ay boyunca herhangi bir yanıt alamadı. Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında, Baltık Denizi’ndeki kablolara zarar verdiği öne sürülen Hong Kong bandıralı bir geminin kaptanının yargılanmasına Hong Kong’da başlandı.
Gerilim yalnızca Çin ile sınırlı değil. Kısa süre önce Finlandiya polisi, Estlink 2 denizaltı kablosunun zarar görmesiyle bağlantılı olarak bir Rus tankerine el koydu. Rusya ise bu suçlamaları reddederek, iddiaların petrol ihracatını sekteye uğratma amacı taşıdığını savundu.
Son dönemde art arda yaşanan bu sabotaj şüpheleri NATO’yu da harekete geçirdi. 15 ay içinde Baltık Denizi’nde toplam 11 kablonun zarar gördüğünü açıklayan NATO, kuzey bölgesindeki deniz altı kablolarını korumak amacıyla deniz ve hava devriyelerini artırdığını duyurdu.
Görünmez olsalar da, deniz altı internet kabloları 21. yüzyılın en kritik altyapılarından biri haline geldi. Sadece veri taşımakla kalmayan bu kablolar, aynı zamanda ülkelerin dijital egemenliğini, ekonomik çıkarlarını ve jeopolitik stratejilerini doğrudan etkileyen unsurlar arasında yer alıyor. Bugün bir ülkenin dijital altyapıya erişimi, enerji ya da su kadar yaşamsal hale gelmiş durumda. Bu nedenle okyanusların altındaki bu fiber damarlar, teknolojik ilerlemenin olduğu kadar, casusluk şüphelerinin, diplomatik krizlerin ve hatta potansiyel çatışmaların da başlıca aktörlerinden biri.
İLGİNİ ÇEKEBİLİR
Çin’de Ev Sahipliği Oranı %90’a mı Ulaştı?
Sosyal Medyaya Yaş Kısıtlamaları: Güvenlik - Özgürlük İkilemi
CHP’nin İlk Logosunda Bozkurt Figürü Var mıydı?
İfade Özgürlüğü ve Dijital Yayıncılık: RTÜK’ün Platform Denetimi
İnternetin Zaman Kapsülü: Arşiv Siteleri
Türkiye’de Konut Satışları
Video Bir Dalgıcın Köpeği ile Dalış Yaptığını mı Gösteriyor?
Medya Sahipliği Nasıl Araştırılır?
Türkiye’de İnternet Hızı Neden Yavaş?
Görsel Sidney Opera Binasının Yer Altı Bölümünü mü Gösteriyor?