Birçok ülke sosyal medyaya yaş sınırı getirmeyi, özellikle çocuk ve ergenleri çevrimiçi zararlardan korumak amacıyla savunuyor. Bu düzenlemelerin temel gerekçeleri olarak psikolojik etkiler (örneğin, sosyal medya kullanımıyla ilişkili artan kaygı, depresyon ve düşük benlik saygısı riski) ve genç kullanıcıların yeterli bilişsel olgunluğa sahip olmadan içerik değerlendirme kapasitesinin sınırlı olması gösteriliyor. Her geçen yıl daha fazla görünür hale gelen çevrimiçi istismar, siber zorbalık ve mahremiyet ihlalleri gibi riskler de bu düzenlemeleri savunan grupların vurguları arasında.  Politika araçları arasında ise platformların yaş doğrulama yükümlülükleri ve erişim kısıtlamaları gibi yaptırımlar tartışılıyor. 
Türkiye’de de benzer bir tartışma sürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şubat 2025’te yaptığı açıklamada çocukların ekran bağımlılığına dikkat çekerek sosyal medyaya yaş sınırı getirilebileceğini söylemişti. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ise Mayıs ayında, “13–16 yaş arasındaki gençler aile izniyle girebilsin, 13 yaş altına ise hiç izin verilmesin” önerisini dile getirdi. Konunun yeni yasama dönemide çocukların dijital tehlikelerden korunmasına yönelik düzenlemeler kapsamında TBMM’ye gelmesi bekleniyor. 
Avusturalya Kısıtlamayı Yasalaştıran İlk Ülke Oldu
Son yıllarda birçok ülkede çocukların internet kullanımına yönelik yasak ve kısıtlamalar hayata geçiriliyor. Fransa, Almanya, Norveç ve Belçika gibi ülkelerde çocukların sosyal medya hesabı açabilmesi için ebeveyn onayı şart. Ayrıca AB ülkeleri ve ABD’de, çocukların kişisel verilerinin işlenmesine dair özel kısıtlamalar uygulanıyor.
2024 yılında Avustralya, çocukların internete erişimini kısıtlamayı yasalaştıran ilk ülke olma yolunda çalışmalara başladı. Başbakan Anthony Albanese, sosyal medyanın çocuklara zarar verdiğini söyleyerek güvenlik endişelerini dile getirdi. Kasım 2024’te çıkarılan yasayla da 16 yaşın altındaki çocukların sosyal medya platformlarına girişi sınırlandırıldı. Düzenleme bazı kesimlerden destek görürken, Uluslararası Af Örgütü gibi kurumlar gençlerin ifade özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesiyle düzenlemeyi  eleştiriyor. Öte yandan Sidney Üniversitesi’nin yasa öncesinde yaptığı araştırmaya göre, çocukların %40’ı ve gençlerin %60’ı haberleri sosyal medya üzerinden takip ediyor.
Yakın zamanda İngiltere de gençlerin internet kullanımına yönelik kısıtlamalar getirdi. Üstelik bu kısıtlamalar, Avustralya’dakinden çok daha kapsamlı uygulanıyor. 25 Temmuz’dan itibaren 18 yaş altındaki tüm gençlerin internet aktiviteleri denetleniyor; çeşitli sitelere üye olurken yaş doğrulaması için kimlik ya da fotoğraf gibi belgeler talep ediliyor. Çevrimiçi oyun platformu Steam de İngiltere’deki gençlerin yetişkin içeriklere erişebilmesi için İngiltere’ye kayıtlı bir kredi kartı tanımlamalarını zorunlu hale getirdi.
Kısıtlamanın Uygulanabilirliği ve Veri Sızıntısı Tehlikeleri
Yaş sınırı düzenlemelerinin uygulandığı ülkelerde, bu kısıtlamaların aşılma yolları da kısa sürede bulunmuş görünüyor. Bazı sosyal medya uygulamalarında yanlış yaş beyanı verilerek bu engelleri kolayca aşmak mümkün. Yaş tespitine yönelik geliştirilen algoritmalar ise henüz istenen doğrulukta çalışmıyor. Örneğin, yüz tanıma sistemiyle yaşı tahmin edilen 16 yaşındaki bir çocuk için algoritmanın 19, 37, 26 ve 23 gibi farklı yaşlar verdiği raporlandı.
İngiltere de yaş kısıtlamaları konusunda sorunlar yaşayan ülkelerden biri olarak öne çıkıyor. Discord ve Reddit gibi popüler platformlardaki yaş doğrulama ekranlarının, Death Stranding adlı video oyunundaki bir karakterin yüzü tanıtılarak aşılabildiğine dair haberler gündeme geldi. Ayrıca bazı beyaz hackerlar, yetişkin içerikli sitelerdeki yaş doğrulama sistemlerinin de düzgün çalışmadığını ve kolayca geçilebildiğini ortaya koydu.
Sistemin güvenliği açısından sorun yalnızca arka kapılarla sınırlı değil. Günümüzde sık yaşanan veri sızıntıları düşünüldüğünde, internet sitelerine bu kadar fazla kişisel veri yüklemek başlı başına bir risk oluşturuyor. Özellikle biyometrik verilerin değiştirilemez olması, herhangi bir sızıntıda büyük bir tehdit anlamına geliyor. Nitekim TikTok, Uber ve X kullanıcılarının kimliklerini doğrulamak için yüz fotoğrafları ve sürücü belgeleri gibi verileri işleyen AU10TIX’in, topladığı oturum açma bilgilerini bir yıldan uzun süre açık ortamda tuttuğu ve bu verilere başka kullanıcıların da erişebildiği ortaya çıktı.
Bunun dışında, her siteye kişisel veri vermek aynı zamanda o verilerin nasıl kullanıldığını takip etmeyi de zorunlu kılıyor. Bilgilerini paylaşmak istemeyen kullanıcılar ise genellikle yaş sınırı uygulanmayan ülkeler üzerinden erişim sağlamak için VPN servislerine yöneliyor. Ancak bu durum yeni bir güvenlik riskini de beraberinde getiriyor; çünkü VPN servisleri tüm internet trafiğini görebildiğinden yalnızca güvenilir bağlantıların tercih edilmesi büyük önem taşıyor.
Sosyal medyaya yaş kısıtlamaları, çocukları çevrimiçi risklerden korumak ve psikolojik etkileri azaltmak açısından önemli bir adım olarak görülüyor. Ancak uygulamada yanlış beyanlar, algoritmaların hataları ve veri güvenliği açıkları bu düzenlemelerin etkinliğini tartışmalı hale getiriyor. Çocukların korunması ile ifade özgürlüğü ve kişisel verilerin güvenliği arasındaki dengeyi kurmak, bu politikaların en kritik noktası olarak öne çıkıyor.