COVID-19 salgınının en çok etkilediği alanlardan bazıları şüphesiz ekonomi ve istihdam oldu. Karantina önlemleri ve sokağa çıkma yasakları ile birlikte uzun süre kapalı kalan çoğu iş yeri ve çoğu sektör, kazanç kayıpları yaşadı. İşten çıkarmalarla birlikte işsizlik çoğu ülkede uzun süredir yaşanan en yüksek seviyelere gelirken, salgının yarattığı kriz ortamı birçok insanda güvensizlik hissi yaratmaya devam ediyor.
Ipsos, World Economic Forum için hazırlanan ve 21 Ekim 2020 tarihinde “27 Ülkede İşçilerin İş Kaybı ve Yeni Becerilere Erişim Konusundaki Endişeleri” isimli bir rapor yayınladı. Araştırma 25 Eylül-9 Ekim 2020 tarihleri arasında yapıldığından, bulguların COVID-19 salgının etkilerini taşıdığını söylemek mümkün. Raporda Türkiye’nin de içinde bulunduğu 27 ülkeden toplam 12 bin 430 çalışan yetişkinle yapılan araştırmanın sonuçları yer alıyor. Bültenin devamında, Sabancı Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen "Pandemide Evden Çalışma Araştırması”nın Türkiye özelinde bulgularına da yer verdik.
Bir Sene İçinde İşini Kaybedebileceğini Düşünenlerin Oranı Dünyada %54, Türkiye’de ise %64
Ipsos’un araştırmasına göre, 27 ülkede 12 bin katılımcıyla yapılan araştırmada çalışan yetişkinlerin %54’ünün 12 ay içinde işini kaybedebileceğinden endişelendiği sonucu görülüyor. Bu oran, her 2 kişiden 1’i anlamına geliyor. Ortalamada insanların %17’si bu konuda ‘oldukça kaygılı’, %37’si ise ‘kaygılı’ olduğunu belirtiyor.
"Kişisel olarak, önümüzdeki 12 ay içinde işinizi kaybetme konusunda ne kadar endişelisiniz?" sorusuna "oldukça kaygılı" ve "kaygılı" şeklinde cevap verenlerin sayısı araştırmanın kapsadığı 27 ülke içinde %76 ile en çok Rusya’da. Rusya’yı %73 ile İspanya, %71 ile Malezya izliyor.
Soruya "Oldukça kaygılı" cevabını verenlerin en az olduğu ülkeler ise sırasıyla %1 ile Çin, %3 ile Hollanda ve %4 ile Almanya. İşini kaybetme konusunda endişe yaşayanların toplamının en az olduğu ülkeler ise %26 ile Almanya ve %30 ile İsveç.
Show more

Türkiye, 27 ülke içinde %64 ile 8. sırada yer alıyor. Yani Türkiye’de önümüzdeki 1 sene içinde işini kaybetme konusunda endişeli olanların oranı, araştırmayı kapsayan 27 ülkenin ortalaması olan %54’ün üzerinde. Bunun yanı sıra, Türkiye’den katılımcıların %19’u bir sene içinde işlerini kaybedecekleri konusunda "oldukça kaygılı" olduklarını, %45’i ise ‘kaygılı’ olduklarını belirtiyor. Bu konuda ‘hiç kaygılı değilim’ seçeneğini işaretleyenlerin oranı ise %10.
Türkiye’de Mevcut İşvereni Aracılığıyla Yeni Beceriler Geliştirebileceğini Düşünenlerin Oranı %58
Ipsos, katılımcılara "İşlerinizin geleceği için gerekli becerileri mevcut işvereniniz aracılığıyla ne ölçüde öğrenebilir ve geliştirebilirsiniz?" sorusunu da yöneltiyor. 27 ülke içinde bu soruya "Tamamen katılıyorum" ve "Biraz katılıyorum" şeklinde cevap verenlerin ortalaması %67.
27 ülke içinde mevcut iş vereni aracılığıyla yeni beceriler geliştirme imkanı olduğuna inanların oranının en yüksek olduğu ülkeler %86 ile İspanya, %84 ile Peru ve %83 ile Meksika. Bu oranın en düşük olduğu ülkeler ise %46 ile İsveç ve %45 ile Japonya. Bu soruya ‘’hiç katılmayanların’’ oranının en yüksek olduğu ülke ise %22 ile Rusya.
Türkiye bu sıralamada %58 ile 20. sırada yer alıyor. Türkiye’de işvereni aracılığıyla yeni beceriler geliştirebileceğine ‘’tamamen katılanların’’ oranı %12, ‘’biraz katılanların’’ oranı %46 olurken; ‘’çok az öğrenebileceğini düşünenlerin’’ ve "hiç katılmayanların" oranı %7.
Show more

Genel olarak, çalışanların iş yerinde beceri geliştirebileceklerini söyleme oranlarının (%67), gelecek 12 ay içinde işlerini kaybetme endişelerini dile getirenlerden (%54) daha fazla olduğu görülüyor.
Becerilerini mevcut işverenlerinde gerçekleştirebileceklerine inananların oranının iş kaybetme endişesine oranına göre en yüksek marjda olduğu ülkeler ABD ve Almanya (40 yüzde puanı fark). Bunun tam tersi bir durum ise; işlerini kaybetme endişesi yaşayanların, iş yerinde beceri geliştirebileceklerine inananların oranına göre en yüksek marjda olduğu ülkelerde görülüyor. Bu ülkeler: Rusya (28 puan) ve daha az oranlarda da olsa Malezya (13 puan), Polonya (12 puan), Japonya (8 puan), Türkiye (6 puan) ve Güney Kore (5 puan).
Show more

Çalışanların %53’ü Pandemi Sonrasında Birkaç Gün Evden Çalışmaya Devam Etmek İstiyor
Sabancı Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi öğretim görevlileri tarafından hazırlanan ‘’ COVID-19 Gölgesinde Evden Çalışma ve İş-Yaşam Dengesi Araştırması’’nın sonuçları ile Türkiye özelinde salgın zamanında iş yaşamı ile ilgili daha kapsamlı bilgilere erişmek mümkün. Bu araştırma için, tam veya yarı zamanlı bir şekilde maaşlı bir işte çalışan ve salgın kapsamında alınan önlemler nedeniyle başkalarıyla birlikte yaşadığı evden çalışmak zorunda kalan kişilerin deneyimleri aktarılmış. 23 Mayıs- 13 Temmuz arası çevrimiçi anket yöntemiyle yapılan araştırmada toplam 441 katılımcı yer alıyor.
Pandemi sonrası çalışma tercihi sorulduğunda katılımcıların %53,5’i olmak üzere büyük çoğunluğunun salgın sonrasında haftanın birkaç günü evden çalışmayı tercih ettiği görülüyor.
Show more

Cinsiyete göre bakıldığında, kadın ve erkeklerin %50’sinden fazlasının pandeminin ardından birkaç gün evden çalışmayı tercih ediyor. Ancak, erkeklerin iş yerinden çalışmaya dönmeyi kadınlara göre daha fazla tercih ettiği ve kadınların olabildiğince evden çalışmayı erkeklere göre daha çok tercih ettiği göze çarpıyor. 
Sonuçlar kıdeme göre incelendiğinde ise, tüm kıdem grupları haftanın birkaç günü evden çalışmayı tercih edeceğini söylüyor. Bunun yanı sıra, kıdem yılı arttıkça iş yerinden çalışmayı tercih etme oranının da yükseldiği görülüyor. 
Evde yaşayan kişi sayısı arttıkça, bireylerin evden olabildiğince sık çalışmayı daha az, ofise geri dönmeyi ise daha çok tercih ettiği dikkat çekiyor. 
Bunun yanı sıra, çocuğu olan evli bireylerde iş yerinden çalışmaya geri dönmeyi tercih edenlerin oranı, olabildiğince sık evden çalışmayı tercih edenlerin oranından daha yüksek.

Çalışanların %23’ü İş Rollerinin, Ailevi Sorumluluklarını Yerine Getirmelerini Yüksek Oranda Zorlaştırdığını Söylüyor
Araştırmada "iş-aile çatışması" olarak adlandırılan kavram, bireyin iş rolünün, ailevi sorumluluklarını yerine getirmesini zaman ve zorlanma bazlı engellemesi için, yani işin aileye müdahalesini anlatmak için kullanılmış. "Aile-iş çatışması" ise tam tersini, yani ailevi sorumlulukların iş hayatına negatif etkisini ifade ediyor.
Ailevi rollerinin iş hayatına müdahalesinin yüksek oranda olduğunu belirtenler, katılımcıların %7’sini oluşturuyor. Buna karşılık, iş-aile çatışmasını, yani işin aileye müdahalesini yüksek oranda yaşayanların oranının ise %23,4 olduğu görülüyor.
Ancak çocuklu aileler, çocuksuz ailelere oranla daha çok aile-iş çatışması yaşadıklarını belirtiyorlar. 
Hem kadın hem erkeklerde iş-aile çatışması daha büyük çoğunluktayken, kadınların her iki çatışmayı da erkeklerden sık yaşadığı da araştırmanın bulguları arasında. 
Ayrıca evde kendisinden başka yalnızca bir kişi ile yaşayanlar, daha fazla kişiyle yaşayanlara göre ailenin işe olan müdahalesini daha az yaşıyorlar.
Show more

Bireylerin ev ve iş alanlarını birbirinden koruma tercihi incelendiğinde, her iki alanı da birbirinden koruma tercihlerinin yüksek oranda olduğu görülüyor.
Show more

Evden Çalışılan Süreçte Haftada Ortalama 41 Saat İşe Ayrılıyor
Evden çalışan bireylerin pandemi sürecinde işe (ücretli çalışma saatleri ve ücretsiz fazla mesailer), eve (ev işleri ve çocuk bakımı) ve kendilerine (uyku, dinlenme, hobi vb.) ayırdıkları haftalık süreler incelendiğinde bireylerin zamanlarının yarıdan fazlasını kendilerine, %24,5 kadarını ise işe ayırdıkları görülüyor. İşe ayrılan süre haftada ortalama 41 saat, eve ayrılan süre haftada ortalama 33 saat, bireylerin kendilerine ayırdıkları süre ise ortalama 94 saat olarak belirtilmiş.
Cinsiyete dayalı bir gözlem yapıldığında ise işe ayrılan zaman farklılaşmazken, kadınların erkeklere oranla ev işlerine daha fazla, kendilerine ise daha az zaman ayırdığı görülüyor.
Show more

Ayrıca çalışma pozisyonuna göre kendine ayrılan zamana bakıldığında öğretmenler ve öğretim üyeleri diğerlerine göre kıyasla işe daha az ve kendilerine daha çok vakit ayırabiliyor. İlk ve üst kademe yöneticiler ise, yönetici olmayanlara kıyasla işe daha fazla vakit ayırıyor.