Yazar:
Gül Hür
Leydi Diana (Prenses Diana), 31 Ağustos 1997’de Paris’te geçirdiği trafik kazasında 36 yaşında hayatını kaybetti. Leydi Diana, kazadan önce yaz tatilini Mısırlı iş insanı Mohamed al-Fayed’in oğlu ve film yapımcısı Dodi al-Fayed’in davetiyle Güney Fransa’da geçirmişti. Kısa süre önce ayrıldığı kalp cerrahı Hasnat Khan’ın ardından Dodi ile yeni bir ilişki yaşıyordu. 30 Ağustos gecesi Paris’teki Ritz Oteli’nden ayrılarak Dodi’nin evine gitmek üzere bindikleri Mercedes’te Diana, Dodi, şoför Henri Paul ve koruma Trevor Rees-Jones bulunuyordu. Paparazzilerin motosikletlerle takip ettiği araç Pont de l’Alma Tüneli’nde yüksek hızla kaza yaptı. Henri Paul ve Dodi olay yerinde, Diana ise kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. O gece yalnızca koruma Rees-Jones ağır yaralı olarak kurtuldu.
Kaza sonrası hem Fransa hem de Birleşik Krallık’ta yürütülen resmi soruşturmalar, ölümün bir kaza sonucu gerçekleştiğini ortaya koydu. 1999’da Fransız yetkililer olayın bir araba kazası olduğunu, 2008’de İngiltere’deki jüri ise Diana’nın şoförünün dikkatsizliği ve paparazzilerin takibi nedeniyle “kanuna aykırı şekilde öldüğünü” belirtmişti. 
Ancak aradan onlarca yıl geçmesine rağmen Diana’nın ölümü hakkında sayısız komplo teorisi ortaya atıldı ve bu konu tüm canlılığuyla popüler kültürde yaşamaya devam ediyor. Toplumun geniş kesimleri, böylesine ünlü ve sevilen bir figürün “basit” bir kazada ölmesini kabullenmekte zorlandığı için farklı senaryolara inanmaya meyilli görünüyor. 
Peki, Prenses Diana’nın ölümüyle ilgili en yaygın komplo teorileri hangileri ve bu teoriler bize neler söylüyor?
Kaza mı Suikast mı? Kraliyet Ailesi’nin Parmağı İddiası 

Fotoğraf: Pierre Boussel - AFP

Diana’nın ölüm haberinin duyulmasıyla birlikte bunun bir suikast olabileceği söylentileri hızla yayılmaya başladı. Komplo teorisyenlerine göre Diana, gerek giyim kuşam ve tavırlarıyla kraliyet protokolünü sarsması, gerek halkın gönlünde taht kurup olağanüstü popülerlik kazanması nedeniyle bazı çevreleri rahatsız etmişti. Hatta zamanla politik bir etki gücü elde etmeye başlaması ve kraliyetten bağımsız bir yaşam sürme planları, onun “tehlikeli” görülmesine yol açmıştı. Örneğin boşanmış bir prensesten beklenmeyecek ölçüde kendi hayır işleri ve girişimleriyle öne çıkıyordu. Bu bakış açısına göre, İngiliz Kraliyet Ailesi ve devlet içindeki bazı unsurlar Diana’yı sistem için bir tehdit olarak görüp ortadan kaldırmaya karar verdiler. Nitekim yıllarca bu komployu dile getiren Dodi’nin babası Muhammed el-Fayed, oğluyla Diana’nın ölümünün ardında bizzat Prens Philip’in planladığı bir düzen olduğunu iddia etti.  El-Fayed, kazanın İngiliz güvenlik servislerince ayarlandığını, çünkü kraliyet ailesinin Diana’nın tercihlerini onaylamadığını savunuyordu. Hatta 2008’deki resmi soruşturma duruşmalarında Prens Philip, dönemin Başbakanı Tony Blair, MI6 ajanları ve bazı paparazziler dahi bu komplonun parçaları olarak suçlandı. 
Kısacası bu teoriye inananlar için, Paris’teki kaza süsü verilmiş bir suikasttı ve ardında İngiliz müesses nizamı vardı. 
Müslüman Sevgili, Hamilelik ve “Son Damla” Komplosu 
Diana hakkındaki komplo teorilerinin büyük bir kısmı, onun Mısırlı sevgilisi Dodi el-Fayed ile ilişkisine ve bu ilişkiden doğabilecek sonuçlara odaklanıyor. İddiaya göre Diana, Dodi’den hamileydi ve çift yakında evlilik planlarını açıklayacaktı. Bu haber, ölümünden kısa süre önce basında yer almış ve komplo teorisyenlerince kraliyet için “bardağı taşıran son damla” olarak görülmüştü. El-Fayed ailesi ve onlara inananlara göre İngiliz Kraliyet Ailesi, prensesin bir Müslüman’la evlenip çocuk sahibi olmasını asla kabul edemezdi. Zira bu durum geleceğin kralının annesinin kraliyet dışında bir soydan çocukları olacağı anlamına geliyordu. 

Dodi el-Fayed

Mohamed el-Fayed yıllarca Diana’nın Dodi’nin çocuğuna hamile olduğunu ve sırf bir Müslüman’la evlenmesini engellemek için Prens Philip’in emriyle MI6 tarafından öldürüldüğünü öne sürdü. Benzer şekilde 1997’de Orta Doğu basınında da, Diana’nın İslamiyet’i seçtiği veya seçeceği varsayımlarına dayanan komplolar manşetlere taşındı. Bazı yayınlar İngiliz hükümetinin Müslüman bir prensesle başa çıkmasının en kolay yolunun cinayet olduğunu yazarken, çoğu gazete Diana’nın Dodi’den hamile olduğunu ve çiftin yakında evleneceğini iddia ediyordu. Bu anlatılar, Diana’nın ölümü ardındaki motivasyonun ırksal ve dinsel nefret olduğunu vurgulayarak komplo teorilerine farklı bir boyut ekliyordu. Resmi soruşturmalarda ise Diana’nın hamile olduğuna dair hiçbir kanıt bulunamadığı vurgulanmış ancak bu bulgu komplo teorisyenlerini ikna etmeye yetmemişti.
“Diana Ölmedi”: Prensesin Hâlâ Hayatta Olduğu İddiaları 
Bir başka uç teori, Diana’nın o gece aslında ölmediğini ve ölümünü taklit ederek gözlerden uzak bir hayat sürdürdüğünü öne sürüyor. Yıllar içinde zaman zaman Diana’nın hayatta olduğuna dair “görüldü” ihbarları veya sahte kanıtlar sosyal medyada dolaşıma giriyor. Örneğin Mart 2024’te ortaya atılan bir iddia, ileri teknoloji kullanılarak yaşlandırılmış bir Diana fotoğrafını gerçek sanarak prensesin 2024 yılında hâlâ yaşadığını öne sürmüştü. Söz konusu görüntüye “Leydi Diana yaşıyor, bu fotoğraf bugün çekildi” şeklinde bir not düşülmüş ve binlerce kullanıcı tarafından paylaşılmıştı. Fotoğrafın aslında yapay zeka ile üretilmiş bir kurgu olduğu kısa sürede anlaşıldı. Ancak bu söylenti, komplo çevrelerinde heyecan yaratmaya yetti. Bu sahte paylaşımı yapan hesabın kullanıcı adında “Q” harfinin bulunması, söz konusu hesabın QAnon gibi komplo hareketleriyle bağlantılı olduğunu gösteriyordu. 

Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin

Trump’ın “Çok Gizli” Savaşı: QAnon
QAnon çevreleri daha önce de benzer şekilde Diana’nın yaşadığına dair asılsız içerikler yaymış, hatta bunu derin devletle mücadele gibi kendi anlatılarına yedeklemişlerdi. Prensesin ölmediğine inanan komplo teorisyenleri, tıpkı Elvis Presley veya Michael Jackson gibi ikonların etrafında oluşan efsanelere benzer bir şekilde, Diana’nın da bir gün saklandığı yerden ortaya çıkacağını düşünüyorlar.
İlluminati ve Gizli Toplumlar Teorisi 
Komplo evreninin en bilinen ve dünyaca yaygın kollarından biri, Diana’nın ölümünü İlluminati, Masonlar veya gizli elitler gibi dünya çapında hüküm süren karanlık güçlere bağlıyor. Bu iddialara göre dünyayı aileler arası gizli bir üst akıl yönetiyor. Rothschild gibi bazı zengin hanedanlar, gizli cemiyetler ve “Yeni Dünya Düzeni” peşindeki güç odakları her büyük olayı perde arkasından kontrol ediyor. 

Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin

Yeni Dünya Düzeni
Bu teoriye göre, Diana da bu elit soyun bir parçasıydı ve bu gizli düzenin çıkarları uğruna kurban edildi. Yani bir nevi ritüelistik bir İlluminati infazına kurban gittiği öne sürülüyor. Metinler halinde yıllardır dolaşan bir “sözde ifşa” yazısında, Diana’nın aslında Rothschild aile soyundan geldiği ve küresel düzen planı için feda edildiği gibi uçuk iddialar bir araya getirilmiş durumda. 
Hiçbir somut kanıta dayanmayan bu teori, klasik antisemitik temaları harmanlayarak sunarak dünyayı yöneten gizli bir şeytani örgüt miti içinde Diana’nın ölümünü açıklamaya çalışıyor. 1997 sonrasında bu tür spekülasyonlar marjinal yayınlarda yer alsa da internet çağında unutulmadı. Son yıllarda sosyal medyada yeniden dolaşıma giren bu “Diana’yı İlluminati öldürdü” hikayesi, 2025 itibariyle tekrar paylaşılmaya başlanmış. Elbette bu iddialar, resmi kayıtlar ve tarihsel gerçeklerle desteklenmiyor. Örneğin Diana’nın soyağacı incelendiğinde Illuminati komplosunda bahsi geçen ailelerle bir bağı bulunmadığı, kazanın da defalarca soruşturulup komplo emaresi bulunamadığı defalarca ortaya konmuş.

Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin

En Etkili 6 Komplo Teorisi
Komplo Teorilerinin Bitmeyen Döngüsü 
Prenses Diana’nın ölümü etrafında dönen komplo teorileri, genel olarak komplo teorilerinin doğasına dair önemli bir örnek teşkil ediyor. Öncelikle, bu teoriler resmi açıklamaların tatmin edemediği duygusal bir boşluğu dolduruyor: Halkın çok sevdiği genç bir prensesin anlamsız bir kazada ölmesi, halk arasında karmaşık duygular ve şüpheler doğuruyor. Komplo teorileri ise basit ve çarpıcı yanıtlar sunarak bu boşluğu dolduruyor. Ancak sunulan bu yanıtlar gerçeğe değil, spekülasyona dayanıyor. Diana hakkında ortaya atılan iddialar yıllar içinde defalarca çürütülmüş, soruşturmalar onların yanlış olduğunu kanıtlamış olsa da bu söylentiler tam anlamıyla yok olmuyor. Hatta sosyal medyanın da etkisiyle zaman zaman yeni “kanıtlar” veya teknoloji destekli sahte içeriklerle tekrar alevleniyor.