Bir Instagram hesabı tarafından 17 Ağustos 2025’te yapılan bir paylaşımda, Osmanlı döneminde lüks hizmetleriyle tanınan, içinde aşçısı bile olan “Acem’in Evi” adında bir genelevin bulunduğu iddia edildi.
İddia, 3 bine yakın beğeni ve çok sayıda yorum almış.
Akademik kaynaklar ve tarihi kayıtlar “Acem’in Evi”nin gerçekten var olduğunu ve 19. yüzyılda İranlı İbrahim tarafından işletildiğini doğruluyor.
Dönemin kaynakları, bu evin yalnızca fuhuş mekanı değil, zaptiye nazırları, paşalar ve zenginlerin buluştuğu lüks bir merkez olduğunu, hatta “Onikiler” çetesi tarafından haraca bağlandığını aktarıyor.
Ahmed Rasim’in tanıklıkları, genelevin 1880’lerde II. Abdülhamid döneminde kapatıldığını, ancak edebiyatta ve halk anlatılarında bıraktığı izlerle efsanesinin yaşamaya devam ettiğini gösteriyor.
“Acem’in Evi” Sunduğu Lüks Hizmetleriyle Tanınan Döneminin Ünlü Bir Geneleviydi
Tarihi iddialar sosyal medyada büyük ilgi uyandırıyor. Kullanıcıların kısa ve çarpıcı paylaşımlar yaptığı bu mecralarda, özellikle Osmanlı dönemine dair renkli ve sıra dışı hikayeler dikkat çekiyor. Son günlerde sıklıkla paylaşılan ve yorum alan bir iddiaya göre, 19. yüzyılda Aksaray’da İranlı İbrahim’in işlettiği ve “Acem’in Evi” olarak bilinen lüks bir genelev bulunuyordu. Yapılan paylaşıma gelen yorumlardan bazılarında, yazılanlara inanılmadığı görülüyor.
Akademik kaynaklar ve tarihi kayıtlar, bu evin gerçek olduğunu ve bir İranlı (Acem) tarafından işletildiğini doğruluyor. “Acem’in Evi” (Acem’in Kerhanesi) İstanbul’daki en meşhur gayriresmi genelevlerden biriymiş ve 19. yüzyılın ikinci yarısında faaliyet göstermiş.
Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde yer alan “Acem’in Evi” maddesi de bu genelevin ayrıntılı bir tasvirini sunuyor. Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid dönemlerinde özellikle zaptiye nazırları, paşalar ve zengin mirasyediler gibi elit kesimin uğrak yeri olan mekan, yalnızca fuhuş için değil, aynı zamanda dönemin güç odaklarının buluşma noktası olmasıyla da dikkat çekiyormuş. “Onikiler” çetesinin de burayı haraca bağladığı sunulan ayrıntılar arasında. Onikiler, 19. yüzyıl sonlarında Aksaray ve çevresinde etkin olan, dönemin ünlü kabadayılarından oluşan bir çete; İstanbul’un gizli genelevlerini ve eğlence mekânlarını haraca bağlamalarıyla tanınıyordu.
Koçu’nun aktarımına göre evin iç düzeni son derece lüks ve özenliymiş. Mutfağında hünkarbeğendi ve elmasiyye gibi seçkin yemekler hazırlanıyor, aşçı ve uşak gibi profesyonel personel çalıştırılırmış. Fitnat Hanım’ın yönettiği ev, bir genelevden çok bir konak ya da kulüp havası taşıyormuş. Burada çalışan kadınlar ise İstanbul’un eğlence hayatına damga vuran, çoğu gayrimüslim ve takma ad kullanan kadınlardı: Kumru, Pesend, Gonca, Şaşı İfakat, Sidikli Perver gibi lakaplarla anılıyor, haklarında şarkılar ve kantolar yazılıyordu. Bu yönüyle “Acem’in Evi” popüler kültürde sembolik bir yere sahip olmuştu. Ancak 1880’lerin başında II. Abdülhamid döneminde, diğer izinsiz evlerle beraber kapatıldı. Ahmed Rasim’in aktardığına göre son gece hüzünlü bir eğlenceyle kapılarını kapatan kerhane, çalışanlarının sürgüne gönderilmesiyle tarihe karışmış. Buna rağmen, hem halk arasında hem de edebiyatta bıraktığı izlerle efsanesi yaşamaya devam etmiş.
19. Yüzyıl Osmanlı İstanbul’unda Genelevler Nasıldı?
19. yüzyılda İstanbul’da fuhuş, yasak olmasına rağmen giderek yaygınlaşmış ve farklı semtlerde gayriresmi genelevler (umumhaneler) ortaya çıkmıştı. Devlet zaman zaman bu evleri kapatmaya çalışsa da rüşvet ve toplumsal kabulleniş nedeniyle kalıcı sonuç alınamadı. Örneğin, kötü şöhretiyle bilinen Melek Girmez Sokağı’ndaki genelevler 1812’deki veba salgınından sonra yıkılıp yerine Hidayet Camii yapıldı, ancak ilerleyen yıllarda genelevler yeniden faaliyete geçti. Böylece 19. yüzyıl ortalarına gelindiğinde, kimi oldukça lüks ve elit tabakaya hitap eden, kimiyse alt kesimlere yönelik basit evler olarak şehrin farklı bölgelerinde faaliyet göstermeye devam ettiler.
Bu evler çoğunlukla işletmecilerinin adıyla anılıyordu. Örneğin “Langa Fatma’nın Evi” dönemin en ünlü genelevlerinden biriydi. Tarihçi Ahmed Cevdet Paşa, Langa Fatma’nın zarif ve kibar bir işletmecilik yaptığını, müşteri kitlesinin paşa ve beylerden oluştuğunu ve polis şefinin bile ona karışamadığını aktarır. Genelevlerin çoğu kabadayılarla veya polisle ilişki içindeydi ve rüşvetle korunuyordu. Alt tabakaya hitap eden evler ise özellikle Galata ve Karaköy çevresinde denizcilere ve hamallara hizmet veriyordu.
Bugünkü akademik yazın, 19. yüzyıl Osmanlı İstanbul’undaki genelevleri yalnızca “seks endüstrisi” olarak değil, erkeklerin sosyalleşme ve eğitim mekanları olarak da inceliyor. Genelevler, genç erkeklerin evlenmeden önce cinsellik, içki içme, kadınlarla iletişim ve sosyal güç gösterisi gibi deneyimler kazandıkları yerler olarak tanımlanıyor. Avrupa’daki endüstriyel fuhuştan farklı olarak Osmanlı’da genelevler bir tür “mektep” işlevi görmüş, masa kurma ve hesap ödeme gibi pratikler erkeklerin statülerini gösterebildikleri sosyal ritüellere dönüşmüş. Osmanlı yönetimi fuhuşu tümüyle engelleyemeyince 1884’te genelevleri ruhsata bağlayan bir düzenleme yaptı. Böylece Galata ve Pera’da lisanslı evler hızla çoğalırken 1915’e gelindiğinde İstanbul’daki resmi genelev sayısı 359’a ulaştı. Ancak mahalle aralarındaki gizli evler de varlığını uzun süre sürdürdü.
Sonuç olarak;
Osmanlı döneminde lüks hizmetleriyle tanınan, içinde aşçısı bile olan “Acem’in Evi” adında bir genelev bulunduğu iddiası doğru.