6 Ağustos 2021 saat 11:00 itibarıyla son dokuz günde Türkiye’de 208 orman yangını meydana geldi. 12 ilde ise orman yangınları devam ediyor. İklim değişikliği ile birlikte sıcaklığın yükselmesi, kuraklığın artması ve sürekli hâle gelen sıcak hava dalgaları, orman yangınlarını ve yangınlara maruz kalan bölgelerin de sayısını artırıyor.
İstatistiksel olarak yapılan araştırmalar, orman yangınlarının sıcaklık, nem ve rüzgardan doğrudan etkilendiğini ortaya koyuyor. Küresel ısınmanın sıcaklıkları ve kuraklığı artıracağı, yağışları dengesizleştireceği, rüzgarın yön ve şiddetinde önemli farklılıklara yol açacağı, buna bağlı olarak da gelecekte orman yangınları açısından olumsuz etkilerin gözlemleneceği öngörülüyor. Yağışların azalması ve hava sıcaklıklarındaki artışlar bitki örtülerini kurutuyor. Kuvvetli rüzgarların artmasıyla birlikte orman yangınları kontrol edilemez bir hâle geliyor.

Yangının devam ettiği Antalya’nın ilçesi Gündoğmuş ve Muğla’nın ilçesi Milas’a bakıldığında; yüksek sıcaklığın, düşük nemin ve rüzgarlı bir havanın hâkim olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra yangınlar nedeniyle de bölgedeki sıcaklıklar da artmış durumda.
Orman Yangınları Artık Ekosistemin Doğal Bir Parçası Değil
Orman yangınları dünya sisteminin doğal bir bileşeni olarak kabul ediliyor. Doğal yollarla meydana gelen yangınlar, bitki örtüsünün gelişmesi açısından da önemli bir role sahip. Tahrip olmamış ekosistemlerde orman yangınları ve bitki örtüsündeki büyüme arasında dinamik bir denge bulunuyor. Doğal olarak meydana gelen orman yangınları ölü ya da yanmaya eğilimli bitki örtüsünü azaltmaya ve depolanan besin maddelerinin orman zeminine salınmasına yardımcı oluyor.
İklim değişikliğinin etkisi ile birlikte orman yangınları artık ekosistemin doğal bir parçası değil.Orman yangınlarının sadece yüzde 10 ila 15’i doğada kendiliğinden meydana geliyor. Doğal olarak meydana gelmeyen orman yangınları, kuru havalarda ve kuraklıkta ortaya çıkıyor. Bu koşullarda, yeşil bitki örtüsü kuru ve yanıcı yakıta dönüşüyor ve kuvvetli rüzgarlar ateşi hızla yayıyor. Bu koşullar altında, düşen bir elektrik hattı, sigara veya ormanda yakılan bir ateş, yangının şiddetini artırıyor.
İklim değişikliğinin sebep olduğu sıkıntılar orman yangınlarının sıklığını ve/veya şiddetini artırıyor. “In the Line of Fire: Consequences of Human-Ignited Wildfire to Homes in the U.S” adlı makaleye göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1992 ile 2012 yılları arasında orman yangınlarının %84’ü insan kaynaklı ortaya çıktı. Bu yangınlar doğal süreçte gelişen orman yangınlarından üç kat daha uzun sürdü ve çok geniş alanları etkiledi. Örneğin 2002 ile 2013 yılları arasında 20 milyonu aşkın orman yangını vakalarının analizine göre, ekonomik ve sosyal olarak etkileri büyük olan orman yangınları, vahşi alan ve kentsel alanlar arasındaki geçişte meydana geldi ve doğal nedenlerle gerçekleşen orman yangınlarına kıyasla etkisi çok daha fazla oldu.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İklim Değişikliği Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, “Son yıllarda yaşanan büyük orman yangınları incelendiğinde bir örüntü ortaya çıkıyor ve bu durum orman yangınları ve iklim krizi arasındaki bağlantıyı oluşturuyor. Kış ve bahar aylarında uzun süren kuraklık, bitki örtüsünün kurumasına sebep oluyor. Yaz aylarında gelen sıcak hava dalgasıyla beraber çok sayıda yangın çıkıyor” ifadesi ile bir ormandaki bitki örtüsü ne kadar kuruysa ve ne kadar uzun süredir aşırı sıcaklara maruz kalıyorsa yanma olasılığının da o kadar artacağının altını çiziyor.
Ağaç Dikmek Yaraları Sarar mı?
İklim krizi farkındalığının artmasıyla birlikte ağaç ekimine de önem gittikçe artıyor. Dünyaya karşı duyulan suçluluk duygusu özellikle doğal afetler sırasında daha fazla yaşanıyor. Ancak uzmanlar bilinçsiz şekilde ağaç dikmenin biyolojik çeşitliliğe zarar verdiğini söylerken, gelecekte de bitki örtüsünü olumsuz etkileyeceği görüşünü savunuyor.
Uzmanlar, yangınların ardından gerçekleşen ağaç dikme uygulamaları yerine, yanan ağaçların dallarının kesilerek yere serilmesinin uygun bir uygulama olacağı düşüncesine sahipler. Bu sayede, bölgede erozyonu da engellemenin mümkün olacağını savunuyorlar.
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Ekoloji Ana Bilim Dalı Üyesi Doç. Dr. Çağatay Tavşanoğlu, Akdeniz ormanlarının birkaç milyon yıldır yanmakta olduğunu ve bölgedeki bitkilerin yangına karşı evrimleştiğini belirtiyor. Doç. Dr. Tavşanoğlu bu konuya dair “Yangından hemen sonra ölü sanılan çalıların toprağın altında yangını canlı atlatan dokuları sayesinde sürgün verece ve ortamda yeniden belirecek. Akdeniz bölgesinde sıklıkla karşılaşılan Kızılçam, tohumlarını yangından korumak için bazı kozalaklarını kapalı tutar. Yangından birkaç hafta sonra bu kozalaklar açılır ve tohumlar besin ve mineralce zengin olan yanmış toprağa ulaşır. Bu tohumlar gelecek baharda genç fidelere dönüşür. Yangından sonra kızılçam ormanlarında yeniden ağaç dikme uygulamaları biyolojik çeşitliliğe büyük zarar verir ve gelecekteki bitki türü bileşimini de değiştirir. Yanan kızılçam ormanlarının yenilenmesi için dolaylı restorasyon çalışmaları yürütülüyor.” ifadelerini kullanıyor.
Ayrıca, Tavşanoğlu, kızılçam tohumu ekmenin de faydalı olacağını belirtirken tohumların ekosistemin yenilenmesine katkı sağlayacağını da açıklıyor.