Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu’nun (FAO) 1945’teki kuruluş gününe istinaden, 16 Ekim Dünya Gıda Günü olarak anılıyor. Her sene gıdayla ilgili farklı bir temada şekillenen bu özel günün bu seneki teması gıda ve göç ilişkisi. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en fazla sayıda göçmen ve mülteci nüfusuna ulaşılan günümüzde, tarımla uğraşan nüfusun ihtiyaçlarına karşılık verilmesi ve küresel düzeyde açlık sorunun yok edilmesi, insanların yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalmadan huzur içinde yaşayabilmeleri için öncelikli konular. Göçmenlerin %75’inin dünyanın en yoksul ve gıda güvenliğinin düşük olduğu kırsal alanlarından çıktığı düşünüldüğünde durumun ciddiyeti anlaşılıyor.
Cebimizdeki Paranın %20’si Gıda Harcamalarına Gidiyor
2010’lu yıllarla birlikte insanlık tarihinde ilk defa dünya nüfusunun yarıdan fazlası şehirlerde yaşamaya başladı. Azalan kırsal nüfus hepimizi besleme görevini üstlenirken, kentlerde yaşayanların gıdayla olan ilişkisini gıdaya ödediği para belirliyor. Türkiye’de aileler aylık gelirlerinin %19,5’ini gıda ve alkolsüz içeceklere harcıyor.

Ne Kadar Et Yiyoruz?
Türkiye kişi başına düşen yıllık et tüketiminde dünya ve AB ortalamasının altında kalıyor. Kişi başına yıllık 4,1 kg küçükbaş hayvan eti tüketen Türkiye, bu alanda dünya ve AB ortalamasının üzerindeyken, büyükbaş (8,3 kg) ve kümes hayvanı (17,8 kg) tüketiminde dünya ortalamasının üzerinde, AB ortalamasının altında kalıyor.

Gıdada Kendine Yeterlilik
Gıda güvenliği meselesi, temelde insanlara ihtiyaçları olan miktarda, sağlıklı gıdaya erişim sağlayabilmekle alakalı bir konu. Öncelik, insanları sağlıklı bir şekilde doyurabilmek ise eğer, üretim yapmak kadar gıdayı ithal etmek de bir seçenek olabilir. Gıda güvenliği ile alakalı bir konu olarak kendine yeterlilik ise, insanların açlık çekmemesinin yanı sıra, tarımsal istihdamın sağlanarak işsizliğin önüne geçilmesi açısından devletlerin öncelik listesinde yer alan bir yetkinlik. Tarımsal üretimde kendi ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılayabilen Türkiye, AB’nin yıllık taze ve dondurulmuş sebze ithalatının %9,4’ünden, meyve ve kuruyemiş ithalatının ise %6,3’ünden sorumlu. Türkiye’de son yıllarda kuru baklagil ve canlı hayvan ithalatı ise artıyor. 2010’dan bu yana ciddi miktarda büyükbaş hayvan ithal eden Türkiye, şu an ABD’nin ardından dünyanın en büyük ikinci büyükbaş hayvan ithalatçısı durumunda.

Diğer taraftan yoğun olarak tüketilen temel tarla bitkilerinin üretim miktarında bir azalma olduğu göze çarpıyor. 2002’den bu yana en ciddi üretim artışının yaşandığı ürünler mısır ve ayçiçeği olurken, bakliyat, pamuk ve tütün üretiminde gözle görülür bir azalış gerçekleşmiş.

Çiftçi Sayısı ve Tarım Arazileri Azalıyor
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, soru önergelerine verdiği yanıtları incelediğimizde, 2006 yılı itibariyle (2006 yılı Çiftçi Kayıt Sistemi yönetmeliğinin uygulanmaya başlandığı tarihtir) sisteme kayıtlı toplamda 2 milyon 761 bin çiftçi bulunduğunu görüyoruz. 2015’e gelindiğinde ise bu sayı 2 milyon 124 bine gerilemiş durumda görünüyor. Yani 10 yıllık süreçte, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı çiftçi sayısında yaklaşık 637 binlik bir düşüş olmuş. Türkiye’de azalan çiftçi sayısına paralel olarak tarım arazilerinin de küçüldüğü görülüyor. 2002 yılında toplam tarım alanları 26,6 milyon hektarken, 2015 yılında 23,9 milyon hektara düştüğü görülüyor. Bu süre zarfında azalış miktarı 2,8 milyon hektar civarında gerçekleşmiş.