COVID-19 salgını, ulus devletlerin salgınla mücadelede en anahtar rolü üstlendiği ve uyguladığı veya uygulamayı tercih etmediği politikalarla da sorumlu aktör olduğu bir kriz anı. Salgın sürecinde bazı ülkeler uyguladıkları önleyici politikalardaki sıkılık ve gevşeklikleriyle ve farklı politika alanlarında görece başarılarıyla farklılaştılar. Fakat kriz anları, acil politika geliştirme ihtiyacının karar alma süreçlerinde oluşturduğu baskı nedeniyle demokratik teamüllerden de en fazla uzaklaşıldığı dönemlerdir. Kriz anlarında ortaya çıkan demokratik prosedürlere aykırı uygulamaların kriz sonrasında genel bir otoriterleşme eğilimini başlatma potansiyeli her zaman tehdit olarak karşımızda durur. Salgın sürecinde bu tehlikenin en görünür kanıtı Macaristan Parlamentosu’nun Başbakan Orban’a süresiz bir şekilde tanıdığı yetkilerdi. Başbakan’a verilen bu yetkilerin yegâne gerekçesi COVID-19 salgını sürecinde hızlı karar alma gerekliliğiydi. Fakat verilen yeni yetkilerin genişliği ve Orban ve partisinin Macaristan demokrasisine son yıllarda verdiği zarar, salgının yürütmenin önündeki engelleri kaldırmak için sadece bir gerekçe oluşturduğu izlenimi de veriyor.
Güney Afrika’da da hükümet salgına yönelik sert bir önleyici politika geliştirmek adına karar alma prosedürlerini işletmediği gibi, bu sert politikalar karantina uygulamasında kurala karşı koyanların polis ve ordu tarafından vurulmasına kadar gidecek bir sıkıyönetim ortamı da yarattı. Özetle, salgın sürecindeki demokratik değerlerden “gerekçeli” bir şekilde sapmalar son on yılda küresel bir eğilim haline gelen otoriterleşmenin yakıtını oluşturma potansiyelini barındırıyor.
Varieties of Democracy (V-Dem) projesi COVID-19 salgını sürecinde ülkelerin önleyici politikalarda ne yaptıklarını ve nasıl karar verdiklerini derleyerek demokratik gerileme riski barındıran ülkeleri belirledi. Proje bu ölçeği oluştururken dört ana soru etrafında veri derledi:
Hangi ülkeler ne tip acil önemler uygulamaya koydular?
Salgın sürecinde yürütme erkini sınırlayan sivil özgürlükler ve siyasi kurumlar ne ölçüde kısıtlandı?
Salgın sürecinde alınan önlemler BM’nin belirlediği “orantılı, gerekli ve ayrımcı nitelikte olmayan” standartlarına uyuyor mu?
Hangi ülkeler ülke içindeki kriz sonra erdiğinde kriz öncesi statüko durumuna döndü, hangi ülkeler bunu yapmadı?

Derlenen veriler ışığında 56 ülke COVID-19 salgını sürecinde yaptıkları politika tercihleri ve yürüttükleri karar alma prosedürü ile demokratik gerileme riski yüksek olan ülkeler belirlendi. Özellikle AB üyesi Balkan ülkelerinde ve Latin Amerika demokrasilerindeki yüksek risk dikkat çekiyor.

Ülkelerin demokratik gerileme riski ile COVID-19 vaka sayılarını bir arada düşündüğümüzde de ABD ve İspanya gibi vaka sayısının görece yüksek seyrettiği ülkelerde demokratik gerileme riski orta olarak ortaya çıkarken İtalya ve Fransa’da ise sürecin demokratik teamüllerden taviz vermeden işletildiği görülüyor.