İddia şöyle;

Bir Facebook hesabı tarafından Türk mühendisler tarafından 1948’de üretilen ve dünyanın ilk uçan kanat örneklerinden biri olan THK-13’ün üretiminin durmasının nedeninin ABD’nin Türkiye’ye ücretsiz P-47 uçaklarını vermesi olduğu iddia edildi. 

İddia KISMEN YANLIŞ
THK-13, 1948’de Türk Hava Kurumu’nun Etimesgut Uçak Fabrikası’nda yerli mühendisler tarafından tasarlanıp üretilen bir uçan kanat planördü. Türkiye için bir ilk olsa da, bu tasarım dünyadaki benzer örneklerden sonra ortaya çıktı.
Truman Doktrini kapsamında ABD’den Türkiye’ye sağlanan uçaklar, genel olarak yerli havacılık sanayii üzerinde olumsuz bir etki yarattıysa da, THK-13’ün iptal edilmesinin doğrudan nedeni bu değil. Test kazaları, teknik eksiklikler ve THK içindeki yönetimsel ve mali sorunlar daha belirleyici faktörler.
THK-13 ve B-2 Spirit aynı uçan kanat prensibini paylaşsa da, ABD’de bu alandaki çalışmalar 1929’da başlamış, B-2’nin öncüsü olan modeller THK-13’ten önce geliştirilmişti. Bu nedenle B-2’nin THK-13’ten esinlendiğini söylemek çok da mümkün değil.
THK-13: 1948’de Türk Mühendisler Tarafından Üretilen “Uçan Kanat” Planörü
Türkiye’de son yıllarda savunma sanayiine yapılan yatırımlar, ülke gündeminin en önemli başlıklarından biri haline geldi. Bu ilgiyle birlikte, sosyal medyada savunma sanayii konulu manipülatif paylaşımların sayısı da arttı. Sıklıkla geçmişe ait görseller, videolar ve bilgiler kullanılarak oluşturulan bu içerikler, özellikle erken cumhuriyet dönemindeki savunma sanayii girişimlerine ve bu projelerin akıbetine odaklanıyor. 
Söz konusu iddiada, iki uçan aracın yan yana fotoğraflandığı bir görsel kullanılmış. Görselde, Türkiye’ye ait ve dünyadaki ilk “uçan kanat” tasarımlarından biri olarak gösterilen THK-13 ile ABD yapımı B-2 hava aracı karşılaştırılıyor. Metinde ise, Türk mühendisler tarafından geliştirilen THK-13’ün üretiminin, ABD’nin ücretsiz olarak sağladığı P-47 savaş uçakları nedeniyle durdurulduğu öne sürülüyor. Bu bağlamda, ABD’nin THK-13 projesini sonlandırarak kendi B-2 programı için hem ilham aldığı hem zemin hazırladığı ima ediliyor.
THK-13, Türkiye’nin havacılık tarihinde erken dönem teknolojik vizyonun somut örneklerinden biridir. Uçan kanat tasarımları, sadece aerodinamik verimlilikleriyle değil, aynı zamanda radar görünürlüğünü azaltan geometrileriyle de önem kazanmıştı. Bu nedenle 20. yüzyılın başlarından itibaren pek çok ülkede ilgi gördü. Almanya’da Horten kardeşler ve Alexander Lippisch, ABD’de Jack Northrop N-1M, YB-35 ve YB-49 modelleriyle bu alanda deneyler yaparken, Sovyetler Birliği’nde Cheranovski ve Antonov gibi mühendisler motorlu planör ve kuyruksuz uçaklar üzerine çalıştı. Tüm bu girişimler, radar dalgalarının yüzeylerde nasıl yansıdığını açıklayan Pyotr Ufimtsev’in teorik çalışmalarıyla birleşerek F-117 ve B-2 gibi düşük görünürlüklü uçakların temelini attı. Türkiye’nin THK-13 projesi de, bu dönemde dünyada süren teknik arayışların yerli bir yansıması olarak ortaya çıktı.
THK-13, Türk Hava Kurumu’nun Etimesgut Uçak Fabrikası’nda yüksek mühendis Yavuz Kansu başkanlığındaki tamamen yerli bir ekip (Saffet Müftüoğlu, Necati Alper, Orhan Ölmez, Ömer Çiftçi, Emel Dilmen) tarafından 1948’de tasarlanıp imal edilen tek prototip bir “uçan kanat” planördü. İlk uçuşunu aynı yıl ağustos ayında yaptı. 
Ancak test sürecinde yaşanan kazalar, teknik eksiklikler ve özellikle basının sert ve yetersiz haber dili projenin sekteye uğramasına neden oldu. İlk uçuşlar sırasında kontrol ve dümen sistemlerindeki sorunlar nedeniyle planör iki kez kaza geçirdi ve her iki pilot da yaralandı. İkinci kazanın sebebinin sağ kanatta unutulan bir işkence (clamp) parçası olduğu tespit edildi. Ardından gelen karalama haberlerine karşı dönemin THK Başkanı Seyfi Düzgören projeyi savunsa da, onun Aralık 1948’deki vefatı sonrası kurumsal savunuculuk zayıfladı. Yeniden inşa edilen ikinci THK-13 planörü 1949’da tamamlandıysa da, çekici uçak bulunamadığı için hiç uçamadı. Hükümetin uçak siparişlerini askıya alması ve THK yönetim hataları sonucu uçak fabrikaları devlete devredildi. Böylece THK-13, Türkiye havacılık tarihinde tamamlanmış ama devam ettirilememiş bir girişim olarak kayda geçti.
Truman Doktrini ve P-47’ler
ABD Başkanı Harry S. Truman, 12 Mart 1947’de Kongre’ye yaptığı konuşmada “özgür halkların silahlı azınlıklar ya da dış baskıya karşı direnişini desteklemek” gerektiğini söyledi ve Yunanistan ile Türkiye’ye toplam 400 milyon $ askerî-ekonomik yardım istedi. Amaç, II. Dünya Savaşı sonrasında bölgedeki Sovyet yayılmasını durdurmak ve bu iki ülkenin Batı blokunda kalmasını sağlamaktı. Bu politika Soğuk Savaş boyunca “komünizmi çevreleme” stratejisinin ilk adımı olarak anıldı.
Truman Doktrini çerçevesinde 1948-55 arasında  B-26 bombardıman, P-47 av-bombardıman, C-47 nakliye ve T-6 eğitim uçaklarının da aralarında olduğu tam 661 adet uçak Türkiye’ye hibe edildi. Uçakların inip kalkacağı yerler için 15 havaalanı yenilendi, meteoroloji istasyonları kuruldu ve 10 binden fazla Türk personel ABD’li uzmanlardan teknik-taktik eğitim aldı. Havacılık tarihçisi Ole Nikolajsen’in aktardığına göre toplamda 182 adet P-47 uçağı Türk Hava Kuvvetleri envanterine dahil edildi.
Türkiye’nin savaş uçağı ihtiyacını ABD yardımlarıyla kısa yoldan karşılaması, yerli savaş uçağı projelerine olan ilgiyi de zamanla azalttı. Fakat THK-13 özelinde bakıldığında, bu durumun projeyi doğrudan sona erdiren bir neden olduğu söylenemez. Öncelikle, ABD’den gelen P-47’ler ile THK-13 aynı kategoride değil. P-47 aktif bir savaş uçağıyken, THK-13 dönemi için deneysel bir planör niteliğindeydi. THK-13’ün rafa kaldırılmasının temel nedenleri; test uçuşlarında yaşanan kazalar ve teknik eksiklikler, THK içindeki yönetim ve mali sorunlar ile hükümetin THK’dan uçak siparişi vermemesi gibi kurumsal sıkıntılar. Her ne kadar P-47’lerin gelişiyle aynı döneme denk gelse de, mevcut belgeler THK-13 üretiminin bu nedenle durdurulduğunu göstermiyor. Asıl mesele, Türkiye’nin dış kaynaklı uçak teminine yönelmesinin yarattığı politik ve ekonomik iklimin, projeyi sürdürecek yerli iradenin oluşmasına engel teşkil etmesi.
THK-13 ve Northrop B-2 Spirit
Söz konusu paylaşımda ve benzer içeriklerde, doğrudan ya da dolaylı olarak 1989’da ABD’de üretilen ve son olarak İran’daki nükleer tesislerin bombalanmasında kullanılan B-2 Spirit uçaklarının, Türkiye’nin 1948 tarihli THK-13 modelinden esinlendiği öne sürülüyor. Ancak bu iddia, tarihsel ve teknik açıdan çok sağlam kanıtlara dayanmıyor. THK-13 ve B-2 Spirit her ne kadar aynı “uçan kanat” tasarım felsefesini paylaşsa da, aralarında yarım yüzyıla yakın bir zaman ve tamamen farklı ölçek, işlev ve teknoloji düzeyi bulunuyor. Uçan kanat prensibi; gövde, kanat ve kuyruk yüzeylerini tek bir aerodinamik yapı altında birleştirerek uçağın tamamını taşıyıcı yüzey haline getirmeyi hedefler. Bu fikir, THK-13’ten çok önce, 1929 yılında Jack Northrop’un gövdesi kanada gömülü Avion Model 1 prototipiyle ABD’de başarıyla denenmişti. B-2’nin doğrudan öncülleri olan Northrop YB-35 (1946) ve YB-49 (1947) modelleri ise THK-13’ten önce uçuş testlerine başlamıştı. Nitekim 1948’de Türk basınında THK-13’e dair çıkan haberlerde bile, Northrop’un uçan kanat projelerine atıf yapıldığı görülüyor. 

Sonuç olarak;

THK-13’ün üretiminin durmasının nedeninin ABD’nin Türkiye’ye ücretsiz P-47 uçaklarını vermesi olduğu iddiası kısmen yanlış.