Bir X hesabı tarafından 1 Mayıs 2025 tarihinde yapılan paylaşımda, tedavi edilebilir metabolik bir bozukluk olduğu iddia edildi.
Paylaşımda geçen ifadeler bazı deneysel çalışmalara dayansa da, otizmin tedavi edilebilir olduğu yönündeki iddiayı destekleyecek yeterli ve genel kabul görmüş bilimsel kanıt bulunmuyor.
Otizm: Genetik mi, Çevresel Etkenler mi?
Otizm, son yıllarda artan tanı oranları ve kamuoyundaki görünürlüğüyle birlikte, yanlış bilgi ve dezenformasyonun sıkça hedefi haline gelmiş bir nörogelişimsel bozukluk. Özellikle genetik ve çevresel etkenlerin rolü üzerine yapılan tartışmalar, bilimsel temele dayanmayan iddiaların yayılmasıyla daha da karmaşık bir hâl alıyor. Aşıların otizme neden olduğuna dair onlarca kez çürütülmüş iddialar hâlâ sosyal medyada dolaşıma girebiliyor; bu da halk sağlığına zarar verebilecek güvensizlik ortamları yaratıyor. Bu tür iddialar, genellikle bilimsel verilerin çarpıtılması, bağlamından koparılması veya bireysel anekdotların genelleştirilmesiyle güç kazanıyor.
2025’te ABD Sağlık Bakanı Robert F. Kennedy Jr.’ın “otizmin önlenebilir olduğu” yönündeki açıklamaları, bu tartışmaların devlet düzeyine de taşınmasına neden oldu. Kennedy, bilim insanlarının güçlü biçimde desteklediği genetik katkıları göz ardı ederek çevresel toksinleri tek başına sorumlu tuttu ve aşı karşıtlığıyla ilişkilendirilmiş görüşleri dolaylı biçimde yeniden gündeme taşıdı. Paylaşım da Kennedy’nin tarafı olduğu tartışmalarla temellenen bir iddiayı merkeze alıyor.
Paylaşım oldukça indirgemeci bir Doğru-Yanlış formatında yapılandırılmış ve otizmin genetik bir bozukluk olmadığını, çevresel etkenlerin sinir sistemi ve mitokondri üzerinden metabolik bir bozukluk yarattığını ve bu nedenle tedavi edilebileceği iddiasını öne sürüyor.
Otizm Uzmanları: Otizmin Bir Tedavisi Yok
Çoğu uzmana göre, Otizm spektrum bozukluğunun (ASD) bugün için bilinen bir tedavisi (kürü) yoktur. Uzmanlar, otizmi ortadan kaldırmak yerine, bireyin yaşam kalitesini artırmaya yönelik terapi ve destek yaklaşımlarına odaklanıyor. Bu süreçte davranışsal, psikolojik ve eğitsel terapiler; iletişim, sosyal beceriler ve öz bakım gibi alanlarda gelişimi desteklemeyi amaçlar. Otizm bir hastalık değil, nörogelişimsel farklılıkların bir yelpazesi olarak değerlendirilmekte; tedavi yerine kabul, destek ve beceri geliştirme öncelikli hale gelmektedir.
Otizmin tedavi edilebilir ve tamamıyla genetik dışı nedenlere dayandığı iddiaları, genellikle otizm tanısı alan çocuk sayısındaki artışa dayandırılıyor. Gerçekten de otizm oranlarında artış olduğu bilimsel olarak kabul edilen bir durum. Ancak uzmanlar bu artışı yalnızca tek bir nedene bağlamanın yanıltıcı olacağı konusunda hemfikir. Tanı kriterlerinin genişlemesi, toplumda artan farkındalık, hizmetlere daha fazla erişim sağlanması ve sosyoekonomik gruplar arasındaki eşitsizlikler bu artışta önemli rol oynuyor.
Paylaşımda geçen ifadelerden bazıları bilimsel literatürde yer alsa da, bunlar genellikle deneysel aşamada kalmış, sınırlı sayıda çalışmaya dayanmaktadır. “Pürinerjik sinirler üzerinden hücre tehlike tepkisi” ifadesi, Robert Naviaux’un yürüttüğü düşük doz suramin denemelerine referans verir. Bu çalışmalarda bazı otizmli bireylerde sosyal iletişim ve dil gelişiminde geçici iyileşmeler gözlemlenmiş olsa da, örneklem büyüklüğü küçüktür, uzun vadeli etkiler bilinmemektedir ve bu yaklaşım bilim çevrelerinde genel kabul görmemektedir. Benzer şekilde “mitokondrilerde M1’den M2’ye geçiş” gibi biyolojik mekanizmalara atıfta bulunan bazı çalışmalar, yalnızca otizme eşlik eden belirli metabolik bozukluklara odaklanır. Bu çalışmalarda uygulanan takviye ve diyetler bazı bireylerde semptomatik hafifleme sağlasa da, otizm spektrumunun geneline uygulanabilecek tedaviler değildir. Dolayısıyla, paylaşımda yer alan ifadeler, erken aşamada kalmış ve otizmin tedavi edilebilir olduğu yönündeki iddiayı karşılamayan yaklaşımlara dayanmaktadır. Otizm, genetik ve nörogelişimsel temelleri olan bir durumdur; mevcut kanıtlar, kesin bir tedavi yerine destekleyici ve bireye özel müdahaleleri önermektedir.
Özetle, mevcut bilimsel kanıtlar, otizmin tamamen çevresel nedenlerle oluştuğu ve tedavi edilebileceği yönündeki iddiayı desteklememektedir. Bu tür indirgemeci açıklamalar, otizmin karmaşık doğasını yansıtmakta yetersiz kalır.
Sonuç olarak;
Otizmin tedavi edilebilir metabolik bir bozukluk olduğu iddiası yanlış.