Katkıda Bulunanlar:
Koray Kaplıca
İddia şöyle;

Bir Twitter hesabı tarafından 1 Nisan 2017 tarihinde yapılan paylaşımda eski Başbakan Şükrü Saraçoğlu’nun “Din zehirdir. Türkiye’den dini tamamen atabilmek için bize 30 sene daha lazım” dediği iddia edildi.

2017 yılından beri internette dolaşımda olan gönderi sosyal medyada farklı zaman dilimlerinde birçok kez paylaşılmış. 

Şükrü Saraçoğlu Kimdir?

1887 yılında doğan Şükrü Saraçoğlu erken cumhuriyet döneminin önemli siyasi figürlerinden biri. Mülkiye’den mezun olduktan sonra Kurtuluş Savaşı’nda aktif olarak yer alan Saraçoğlu, 1923’te İstanbul’un işgali üzerine TBMM’de İzmir Milletvekili olarak görev yaptı. 1938’e kadar Adalet, Milli Eğitim ve Maliye Bakanlıklarında görev alan Saraçoğlu, 1942’ye kadar Dışişleri Bakanlığı yaptı. Saraçoğlu daha sonra 1942-46 arası Başbakanlık, 1948-50 arası, TBMM başkanlığı görevlerini yürüttü. Hayatı boyunca bürokrasinin içinde olan Saraçoğlu, bunun yanında uzun süre Fenerbahçe Futbol Kulübü’nün başkanlığını yaptı. 1998’de ismi, Fenerbahçe Stadı’na verildi.  

Şükrü Saraçoğlu’nun Böyle Bir Sözü Var mı?

Söz konusu iddia için yapılan ilk internet araştırmasında bu iddianın farklı platformlarda sıklıkla paylaşıldığı görülüyor. Birçok sitede iddianın kaynağı belirtilmezken bir sitede iddianın kaynağı olarak İslamcılık ekseninde yayın yapan Sebilürreşad dergisinin sahibi Eşref Edip Fergan’ın “Kara Kitap - Milleti Nasıl Aldattılar, Mukaddesatına Nasıl Saldırdılar?” adlı eseri gösterilmiş. Fergan bu kitapta CHP mensuplarını ve parti politikalarını sert bir dille eleştiriyor. 
Fergan’ın ilgili ifadelerine örnekler şu şekilde:
Halkçılar’ın bir Başvekili, Büyük Millet Meclisi kürsüsünde 'Din Zehirdir!' diyecek kadar cü’ret ve küstahlıkta bulunmuştu (sf. 50-51)
Kitabın 120-121. sayfalarında da yine benzer bir metin geçiyor:
…, bir Başvekil’in de Millet Meclisi kürsüsünde 'Komünizm gibi din de bir zehirdir' demesi, … 
57-58. sayfa: 
Otuz sene daha işi böyle sürükleyebilirsek din meselesini tamamıyla bertaraf etmiş oluruz.
Özetle, iddiada geçen ilk cümlenin Saraçoğlu tarafından dile getirildiği, bu kaynakta yazılmamış. Sadece CHP’li bir başbakanın bunu meclis kürsüsünde söylediği iddia edilmiş. İddianın ikinci kısmındaki cümlenin ise Saraçoğlu tarafından söylendiği bu kitapta iddia edilmiş. 
TBMM tutanaklarında, anahtar kelimeler kullanılarak yapılan aramada Saraçoğlu’na atfedilen sözlerin yer almadığı görülüyor. Bu sözün Saraçoğlu tarafından söylendiğini belirten kaynaklar ise Fergan’ın söz konusu kitabına referans veriyor. Fergan’ın kitabında ise Saraçoğlu’nun söylediği iddia edilen bu söz ile ilgili bir kaynak veya dipnot belirtilmemiş. 
Tutanaklarda yapılan anahtar kelime aramasında aslında yine CHP döneminin başka bir başbakanı olan Recep Peker’in iddianın ilk kısmındaki “Din zehirdir” açıklamasına benzer ifadeleri meclis kürsüsünde dile getirdiği görülüyor. Fakat Peker bu sözleri oldukça farklı bağlam ve kelime seçimleriyle dile getirmiş.

Başbakan Recep Peker’in Sözleri 

Başbakan Recep Peker bu konuşmayı 24 Aralık 1946’da, 1947 yılı Milli Eğitim Bakanlığı bütçe konuşmaları sırasında yapmış. Recep Peker’e söz gelmeden önce, milli eğitim konusunda Meclis’te tartışmalar yaşanmış. Bazı vekiller Fransa’nın eğitim modeline, üniversite ve medreselere dikkat çekerken bazı vekiller Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanan eğitim modelinden bahsetmiş. Aynı şekilde eğitime ayrılacak bütçe ve köy enstitüleri de tartışılan konular arasında yer almış. 
Dönemin Balıkesir Milletvekili Türkçe öğretmeni Eminettin Çeliköz, eğitimde aksaklıklar yaşandığını ve köy enstitülerinin de aksaklıklara uğradığını vurgulamış. Çeliköz, başka konuşmalarından da anlaşılacağı üzere, köy enstitülerinin siyasete alet edildiğini, talebelerin iyi seçilmediğini ve köy enstitüleri kooperatiflerine formalar halinde komünist neşriyatın sokulmaya çalışıldığını düşünüyor.

24 Aralık’taki konuşmasında Çeliköz, köy enstitülerinin “memleket için hayırlı iş” yaptığını belirtirken, Milli Eğitim Bakanlığı konusunda şunları söylüyor: 
Binaenaleyh muallim her şeye rağmen asîl duygulariyle vazife görüyor. Ve bunu daha kuvvetli, daha nurlu, feyizli, daha imanlı, Türk'ün imanına, asalet ve idealine uygun bir şekilde yürütülmesi için Millî Eğitim Bakanlığının çalışması tabiî lâzımdır.
Tutanakta, Çeliköz’ün konuşmasının ardından Meclis’te tartışmalar çıktığı, vekiller arasında destekleyenler, alkışlayanlar ve karşı çıkanlar bulunduğu anlaşılıyor. 
Devamında Meclis Başkanı, sözü dönemin Başbakanı Recep Peker’e veriyor. Peker, cümlesine şöyle başlıyor: 
Muhterem arkadaşlar; Millî Eğitim bütçesinin konuşulması yolunda gidilirken söz dinî tedrisat meselesine intikâl etti.
(...) Bir defa bedahet (açıkça) halinde bir gerçek olarak önümüzdedir ki, din telâkkisi (görüşü) Türkiye'de, yer yüzünün hiçbir yerindekine gıpta ile bakılamıyacak derecede ulviyet (yücelik) irfanının zirvesine varmış bir haldedir. Din, Türkiye'de en asîl mânasını almıştır. Türkiye'de din, birçok yerlerde hâlâ mevcut olduğu gibi, cemiyeti tahrip edici mahiyetten temizlenerek cemiyet için zarar verici alet olmaktan çıkmış ulvi ve semavi mevkiini almıştır.
Muhterem arkadaşlarım; din telâkkisini suiistimal ederek, vicdan ile Allah arasındaki irtibatını hududu dışına çıkararak dünyevi âleme de onun tesirini ikâ etmek istiyenler, cemiyet hayatına zehir katan insanlardır.

Devamında Peker, komünizmin sadece müslümanlık ile alakalı olmadığını, Yunanistan ve İspanya gibi Hristiyan ülkelerde de komünist devrim ve rejimler olduğunu belirten cümleler söylemiş. Genel anlamda komünizme negatif yaklaşan Peker, ardından şu sözleri söylemiş: 
Arkadaşlar, bu konudaki sözümü pek çok uzatmak istemiyorum. Yalnız şu noktayı ehemmiyetle arzedeyim ki, komünizm denen bir içtimai zehirden bünyeyi korumak için onun yanında yavaş yavaş genişleyecek bir şeriat hayatının ikamesi ihtimalini bir tedbir diye düşünmek aşağı yukarı bir öldürücü zehrin başka bir zehirle tedavi edileceğini zannetmekten ibarettir. Biz meşrutiyetteki îttihadı Muhammedi'nin bu memleketteki hayat yıkıcı tesirlerini görmüş insanlar değil miyiz?

(...) Ben müslümanım milletim Türk ve siyasi akidem Kemalist CHP’sinin esaslarına inanmış bir adamım, yani lâyikim.(Bravo sesleri, şiddetli alkışlar). Fakat yurdun huzuru için din propagandasına yol açmaktan kaçınırım.
Arkadaşlar; bugün biliyorsunuz, biz bir plato üzerinde çalışıyoruz. Bu platonun önü, arkası, sağı solu uçurumdur. Solumuzda kızıl uçurum, sağımızda kara ve karanlık irtica uçurumu. Bu iki uçurumdan birini ötekine tercih etmek veya birini ötekine tedbir saymak mânasına gelen bir ifadede isabetli bir müşahedenin hükmü yoktur sanıyorum
Peker’in Osmanlı döneminde kurulan İttihadı Muhammedi Fırkası’nın (siyasi parti) yıkıcı örneğinden bahsettiği görülüyor. İttihadı Muhammedi Fırkası, 1909’da kurulan ve İslami kurallarla yönetim talep eden bir siyasi parti olarak 31 Mart Vakası’nda II. Abdülhamit’i ve şeriatı desteklediği iddialarıyla suçlandı (Partinin kurucu üyeleri arasında Bedîüzzaman Said Nursi de bulunuyordu). Devamında örgüt başlarından biri olan Derviş Vahdetî ve 12 üye, 31 Mart’a sebebiyet verdikleri sebebiyle idam edildi. Örgütün ayrıca İngiltere ile bağlantıları olduğu da iddia edilmiştir. Yani Peker, şeriatçıların kurduğu ve istediği yönetimin yanlışlarına dikkat çekmeye çalışmış.
Son olarak, çok partili döneme geçilmesinden itibaren özellikle muhafazakar gazetelerde ve gruplarda farklı CHP’li siyasetçilerin “din zehirdir” dediğine yönelik birçok ifadeye rastlamak mümkün. Eski Başbakan Şemsettin Günaltay 1957’de bu durumu zamanında şöyle açıklamış: 
İstanbul’da gazeteye benzer bir şey çıkıyor, kimin nesidir bilmiyorum, yazdıkları anarşizmdir. Diyorlar ki Günaltay müesseselerini kapattı. Mekteplerden din derslerini kaldırdı. Mecliste din zehirdir dedi. Kuran yazısını kaldırdı. Ben neler yapmışım da haberim yok! Eğer benden evvel Başbakan olanlar, mesela Celal Bayar zamanında böyle şeyler olmuşsa mesulü ben değilim. İlk mekteplere din dersini ben koydum. Memleket çocuklarının ahlaklı olmasını istedim. İmam hatip mekteplerini ben açtım, İlahiyat Fakültesini de ben kurdum… Şimdi bütün kurtuluş çarelerini vatandaşın kutsi duygularında arıyorlar. CHP iktidara gelirse camileri kapatacaklarmış diyorlar. Bu memlekette cami kapatacak bir alçak çıkmayacaktır.

İddia YANLIŞ 

Bir Twitter kullanıcısı tarafından yapılan paylaşımda eski Başbakan Şükrü Saraçoğlu’nun Meclis konuşmasında “Din zehirdir.” dediği iddia edilmişti. İddiayla ilgili yapılan araştırmada eski Başbakan Şükrü Saraçoğlu’nun konuşmalarında din zehirdir diye bir ifade kullandığına dair bir kanıt yok. İfadeler meclis tutanaklarında araştırıldığında eski Başbakan Recep Peker’in şeriatı zehir olarak nitelediği bir konuşmasına rastlanıyor. 1947’de Köy Enstitülerinin komünizm propagandası yapılan mekanlara dönüştüğünü öne süren ve imanlı eğitimi destekleyen bir vekile karşı yaptığı konuşmasında Peker, zehir olarak gördüğü komünizme karşı başka bir zehir olarak gördüğü şeriat kurallarıyla devletin yönetilemeyeceğini belirterek cevap vermiş.

Sonuç olarak;

Eski Başbakan Şükrü Saraçoğlu'nun “Din zehirdir” dediği iddiası yanlış.