Yazar:
Gül Hür
Son yıllarda sosyal medya sahnesinde yıldızı parlayan içerik türü tartışmasız kısa videolar. Yapılan araştırmalar, bu formatın Z kuşağının %92’si ve Y kuşağının %90’ı tarafından düzenli olarak tüketildiğini gösteriyor. Ayrıca X kuşağının da bu oranlara oldukça yaklaştığı görülüyor. 2025 Sprout Social verileri de bu ilgiyi doğruluyor: kısa videolar, diğer tüm içerik türlerini geride bırakarak en yüksek yatırım getirisini sağlayan ve en çok tercih edilen format haline geldi. Artık videolar sadece eğlence için değil; haber takibi, alışveriş, gündelik bilgi edinme gibi birçok alanda sosyal medya kullanımının merkezine yerleşmiş durumda.
TikTok, Instagram Reels ve YouTube Shorts gibi kısa video platformları artık sadece dans ya da yemek tarifleriyle sınırlı değil. Son yıllarda bu mecralarda hızla yayılan bir içerik türü daha var: paranormal videolar. Kimi zaman terk edilmiş evlerde dolaşan birinin kamerası, kimi zaman gölgeler arasında görülen silüetler… Bu içerikler milyarlarca izlenmeye ulaşıyor ve büyük bir izleyici kitlesi oluşturuyor. Ama asıl soru şu: Bu videolar sadece ürkütmek için mi var, yoksa daha derin bir etki mi yaratıyor? İzleyicinin inanç sistemleri üzerinde gerçek bir dönüşüm yaratma potansiyeline mi sahipler?
Sosyal Medyanın “Hayalet Avcıları” Giderek Artıyor
Öncelikle, paranormal içerik kavramı ile tam olarak nelerin kastedildiğini belirtmekte fayda var. Bu tür içeriklerle ilgili yapılan araştırmaların çoğunda paranormal içerik ile UFO, hayalet, efsanevi yaratık gibi başlıklara ilişkin doğaüstü, bilimsel olarak kanıtlanmamış ve gözleme dayalı iddialar olarak tanımlamış. Yani, bilimsel ana akımın dışında kalan, gözlemlenen olayların gerçek olduğu yönünde açık bir iddia ve olağandışı açıklamalar içeren video anlatımlarına paranormal içerik diyebiliriz.  

İngilizcede “cryptids” adı verilen efsanevi yaratık görüntülerine bir örnek

Kısa video platformlarından özelliklle TikTok’ta giderek büyüyen bir paranormal içerik furyası olduğunu söylemek mümkün. Bu potansiyel nedeniyle içerik üreticilerinin bir kısmı da bu alanda öne çıkmaya çalışıyor. Bu konuda yazılan “Ghost Hunting Is the Newest Way to Chase Clout on TikTok (TikTok'ta Popülerlik Kazanmanın Yeni Yolu: Hayalet Avcılığı)” başlıklı bir yazı, hayalet avcılığı videolarının özellikle Z kuşağı arasında popülerleştiğini, korku temalı kısa kliplerin milyonlarca izlenme aldığını belirtmiş. Artan popülaritenin önemli bir sonucu ise bu içerik türünün birçok genç kullanıcı için şöhretin yeni yolu haline gelmesi. Bazı içerik üreticileri deneyimlerinin gerçekliğini ispatlamak için canlı yayınlar yaparken, diğerleri spiritüel danışmanlıklar ve kullanıcı yorumlarıyla içeriklerini geliştirmeye çalışıyor. Bu yazının vardığı sonuç ise TikTok’un eğlence ile inanç arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdığı yönünde. 
Kısa Videolarda Paranormal İçeriğin Yapısal Kodları
2025 yılının Nisan ayında ayında yayımlanan “UFOs, ghosts, and cryptids on TikTok: How short-form videos on a social media platform present paranormal phenomena (TikTok'ta UFO'lar, hayaletler ve bilinmeyen yaratıklar: Bir sosyal medya platformundaki kısa videolar paranormal fenomenleri nasıl sunuyor?)” başlıklı bir başka çalışma ise TikTok gibi kısa video platformlarında paylaşılan paranormal temalı içeriklerin yapısını ve etkilerini analiz etmiş. Araştırmacılar, toplam 243 TikTok videosunu inceleyerek, bu videolarda ne tür paranormal iddiaların yer aldığını, kullanılan seslerin kimliği ve cinsiyeti, hangi kaynaklara başvurulduğu (ya da başvurulmadığı), hangi görsel öğelerin tercih edildiği gibi mesaj özelliklerini sistemli olarak kodlamış. Bu analizde UFO’lar, hayaletler ve efsanevi yaratıklar olmak üzere üç ana konu odağa alınmış. Araştırmanın bulgulara göre bu videoların ortak özelliklerini şöyle sıralamak mümkün:
1)Bilimsel ve resmi kaynakların yokluğu: Videolarda bilim insanlarına, akademik çalışmalara veya hükümet kaynaklarına atıf son derece sınırlı. Özellikle efsanevi yaratıklar ve hayaletlerle ilgili videolarda neredeyse hiç bilimsel kaynak kullanılmamış. 
2)Görsel “kanıt” yaygın ama sorgulanmıyor: Videoların çoğunda görsel ya da işitsel “kanıtlar” yer alıyor. Ancak bu içeriklerin doğruluğu nadiren sorgulanıyor; videoların büyük bölümü iddiaları sorgusuz kabul eden bir anlatıyla sunuluyor. 
3)Ses kullanımı önemli bir örüntü oluşturuyor: İnsan sesi, bilgisayar üretimi seslerden daha yaygın. Erkek sesi, kadın sesinden daha fazla kullanılsa da, kadın sesi kullanılan videolar daha fazla etkileşim (beğeni, yorum, paylaşım) alıyor. Bu durum, hem ses türünün hem de cinsiyetin izleyiciyle etkileşim kurmada belirleyici olabileceğini gösteriyor. 
4)Sunum araçları arasında yazı ve müzik öne çıkıyor: Videoların çoğunda ekran yazıları ve arka plan müziği yer alırken, görsel filtre ve efektlerin kullanımı daha sınırlı. Bu unsurlar, videoların daha dramatik ve inandırıcı görünmesine katkıda bulunuyor. 
5)Etiketlerin ve konunun etkileşime etkisi: Video konusu (örneğin hayaletler vs. UFO’lar) ve kullanılan anlatım biçimi doğrudan kullanıcı etkileşimiyle ilişkili. Bu da TikTok’ta hangi tür sunumların daha fazla görünürlük kazandığını anlamada önemli. 
6)Paranormal içerikler komplo inançlarını da besleyebilir: Araştırmacılar, bu tarz içeriklerin yalnızca paranormal inançları değil, aynı zamanda komplo teorileri gibi bilim dışı ve uç inançları da teşvik edebileceğini vurguluyor. Bu durum, kısa video platformlarının bilgi ve inanç oluşumunda nasıl merkezi bir rol üstlendiğine işaret ediyor.

Buna benzer bir çalışma YouTube gibi diğer platformlar üzerinden de yapılmış. University of Delaware'den Paul Brewer liderliğinde yürütülen bir medya analizi, YouTube gibi video platformlarının paranormal inançları nasıl beslediğini anlamayı amaçlamış. Brewer ve ekibi, hem içerik analizi hem de anket yöntemleriyle, 25’i hayalet ve 25’i UFO’lar hakkında olmak üzere topla 50 YouTube videosunu inceleyerek bu videolarda paranormal olayların nasıl sunulduğunu ve izleyici inançlarıyla nasıl ilişkili olduğunu analiz etmiş. Araştıma sonuçlarına göre, videoların %94’ü paranormal olayların gerçekliğine dair iddialar içeriyor. Üstelik bu videoların çoğu görsel ya da işitsel “kanıtlar” da sunuyor. Ancak hayalet videolarının hiçbirinde bilimsel kaynak yer almazken, UFO videolarında da sadece sınırlı sayıda resmi kaynak kullanılıyor. Araştırma ayrıca YouTube izleme sıklığının paranormal inançlarla anlamlı biçimde ilişkili olduğunu göstermiş. Brewer, bu bulguların yalnızca paranormal inançları değil, genel olarak sahte bilimsel veya marjinal iddialara yönelik inançların nasıl oluştuğunu da anlamamıza yardımcı olabileceğini vurgulamış.
Neden İnanıyoruz?
Paranormal içeriklere duyulan ilginin arkasında aslında yalnızca merak ya da eğlence arayışı değil, bilişsel bazı eğilimler de yer alıyor. Analitik düşünme yerine sezgisel akıl yürütmeye yatkın olmak, doğaüstü anlatıları daha kolay benimsemeye yol açabiliyor. Belirsizlik karşısında açıklama arama isteği, özellikle dramatik ve görsel açıdan güçlü içeriklerle birleştiğinde bu inançları daha da pekiştiriyor. Kısa videoların hızlı, doğrudan ve çarpıcı yapısı da bu etkiyi güçlendiren önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Bu da zamanla doğruluğu sorgulanmamış bilgilerin yayılımını kolaylaştırıyor.
Özellikle kısa video platformlarında paylaşılan paranormal temalı videolar, bilimsel kaynaklardan uzak olsalar da güçlü görseller, dikkat çekici anlatımlar ve tekrar eden örüntülerle izleyicilerin inanç sistemlerini şekillendirme potansiyeline sahip. Bu içerikler, yalnızca korku ya da heyecan yaratmakla kalmayıp kullanıcıların komplo teorileri gibi daha uç taraflara ve inançlara kaymasına da zemin hazırlayabiliyor.