Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş yıldönümü olan 16 Ekim, “Dünya Gıda Günü” olarak biliniyor. FAO, düzenli aralıklarla dünyadaki gıda güvenliğine ve beslenme yetersizliğine ilişkin verileri yayınlıyor.
Gıda ve Tarım Örgütü’nün 2019 raporuna göre, 2018 yılında dünyada yaklaşık 821 milyon kişi yetersiz beslenme sorunu yaşadı. Bir başka ifadeyle 2018’de dünyada her dokuz kişiden biri, açlık ile karşı karşıya kaldı. Raporda, bu sayının 2015 yılından sonra artışa geçtiği ve 2018 itibarıyla 2010-2011 senelerindeki seviyeye yeniden yükseldiği belirtiliyor.

Bununla birlikte, yetersiz beslenme oranlarında Afrika, %19,9 ile dünyada birinci sırada yer alıyor. Ancak bu oran, Afrika’nın bazı bölgelerinde çok daha ciddi boyutlara ulaşıyor. Örneğin 2018’de Doğu Afrika’da yetersiz beslenme oranı %30,8 olarak gerçekleşti. Bunun yanı sıra, Asya kıtasına baktığımızda %11,3’lük bir orana rastlamaktayız. Bu haliyle Asya’daki yetersiz beslenme oranı, dünya ortalamasının bir miktar üzerinde. Öte yandan; Afrika’ya benzer bir şekilde daha detaylı incelendiğinde, Asya’nın bazı bölgelerinde de durumun daha ciddi olduğu görülüyor. Örneğin Güney Asya’da yetersiz beslenme oranı %14,7 olarak gerçekleşerek hem Asya hem de dünya ortalamasının üzerinde seyrediyor.

Bunun yanı sıra, raporda dikkat çekilen bir diğer husus ise gıda güvenliği. FAO’nun tanımına göre gıda güvenliği; tüm insanların yeterli, güvenli ve besleyici gıdalar için fiziksel, sosyal ve ekonomik erişime her zaman sahip olmalarını ifade ediyor. Raporda yayınlanan verilere göre, dünya nüfusunun %9,2’si, yani 700 milyondan fazla insan şiddetli gıda güvenliği sorunu yaşıyor. Bununla birlikte, yaklaşık 1,3 milyar kişinin de orta düzeyde gıda güvenliği sorunu mevcut. Genel olarak değerlendirildiğinde, dünya popülasyonunun %26,4’ünün (yani yaklaşık 2 milyar kişinin) gıda güvenliğine ilişkin problemler yaşadığı görülüyor.

Yetersiz beslenme ve gıda güvenliği sorunlarının yanı sıra, obezite git gide artıyor. Raporda, neredeyse tüm ülkelerde fazla kilo ve obezite problemlerinde artış yaşandığı ve bu problemlerin dünya çapında gerçekleşen yaklaşık dört milyon ölümle ilişkili olduğu belirtiliyor. Raporda yer aldığı üzere; 2018’de beş yaşın altındaki yaklaşık 40 milyon çocuk, fazla kilo sorunu yaşadı. Bir başka deyişle 2018’de, yaşı beşin altında olup fazla kilo sorunu yaşayan çocuk oranı %5,9 oldu. Bu oran, 2012 yılında %5,5 olarak gerçekleşmişti.
Bunun yanı sıra, yetişkinlerde de fazla kilo ve obezite gibi sağlık sorunlarında ciddi bir artış mevcut. 2012 yılında dünya yetişkin nüfusunun %11,7’si obezite sorunu yaşarken bu oran 2016’da %13,2’ye ulaştı. Bununla birlikte, 2016’da her beş yetişkinden ikisi fazla kilolu kategorisine girdi. Bu durum, yaklaşık 2 milyar yetişkinin fazla kilo sorunu yaşadığını gösteriyor. Söz konusu raporda, fazla kilo problemlerinin artışının dünya genelinde tüm bölgelerde ve tüm yaş gruplarında gerçekleştiği özel olarak vurgulanıyor.
Öte yandan FAO, gıda güvenliği ve beslenme oranlarıyla ekonomik büyüme oranı ve GSYH miktarı gibi makro-ekonomik göstergelerin arasında korelasyon olduğunu dile getiriyor. Bu doğrultuda FAO, 2011-2017 döneminde 77 ülkenin makro-ekonomik göstergelerini ve yetersiz beslenme oranlarını inceleyerek bir araştırma yürüttü. Yapılan inceleme sonucunda, söz konusu ülkelerin ekonomik büyüme oranlarında yaşanan %10’luk bir düşüşün aynı dönemde gerçekleşen yetersiz beslenme oranında 1,5 puanlık bir artış ile ilişkilendirilebileceği belirtiliyor.
Bu bağlamda, ekonomik yavaşlama ya da kriz dönemlerinin gıda güvenliği ve beslenmeyi doğrudan etkilediği vurgulanıyor. Bu dönemlerde gerçekleşen enflasyon sonucunda yaşanan fiyat artışlarının ve buna karşılık satın alma gücünün düşmesinin gıda güvenliğini ve beslenmeyi kötü etkilediği belirtiliyor. Raporda ayrıca eşitsizliklere de değiniliyor. Örneğin, gelir eşitsizliğinin yüksek olduğu ülkelerde yaşanan beslenme yetersizliğinin %21 civarında olduğu ancak eşitsizliğin görece daha düşük olduğu ülkelerde bu oranın %7 olarak gerçekleştiği belirtiliyor. Ayrıca gelir dağılımı eşitsizliğinin yanı sıra, beslenmeye erişimde yaşanan eşitsizliklerin de altı çiziliyor. Söz konusu eşitsizliklerin, şiddetli gıda güvensizliği olasılığını artırdığı belirtiliyor.
Türkiye’de Gıda Tüketimi
FAO’nun raporunda, Türkiye’nin orta düzey ve şiddetli beslenme yetersizliği oranları bulunmuyor. Ancak yüksek gıda fiyatları ve para biriminde yaşanan değer kaybı Türkiye’de gıda krizine yol açan ana faktörler olarak belirtiliyor.
Öte yandan, Ticaret Bakanlığı’nın hazırladığı Türkiye İsraf Raporu’na baktığımızda Türkiye’deki tüketim davranışlarına ilişkin bilgilere ulaşıyoruz. Araştırma kapsamındaki bireylerin %76,6’sı tabağıma aldığım yemeklerin hepsini bitiririm cevabını verirken %20,8’si bazen bitiririm bazen çöpe atarım dedi. Bununla birlikte, katılımcıların yalnızca %2,5’i çoğunlukla bitiremeyip çöpe attığını belirtti.

İsraf Raporu’nda yer alan bir diğer konu, tüketicilerin gıda tasarrufuna dair davranış ve uygulamaları. Grafikte de görülebileceği üzere, katılımcıların %26’sı gıdaları her zaman ihtiyacı kadar aldığını belirtirken bu davranışı her zaman olmasa da sık sık gerçekleştirenlerin oranı %43,3.

Türkiye İsraf Raporu’nun bir diğer ilginç sonucu, bireylerin ekmek tüketimine ilişkin davranışları. Araştırmaya göre katılımcıların yalnızca %47,5’i satın aldıkları ekmeğin tamamını tüketebiliyor, %40,8’i ise kalan ekmeği değerlendirdiklerini dile getiriyor.

Türkiye’de bir haftada çöpe atılan ekmek miktarlarına baktığımızda ise katılımcıların %31’i haftada yarım ekmek attığını belirtirken %19’u yarım ekmekten az bir miktarı çöpe attığını söyledi. Bununla birlikte katılımcıların %50’sinin bir ya da daha fazla miktarda ekmek attığı görülüyor.