Türkiye kalıcı yaz saati düzeninde yedi yılı geride bıraktı. Fakat tartışmalar halen devam ediyor. Özellikle kış döneminde iş yerleri ve okulların başlama saatlerine göre havanın geç aydınlanması başta sosyal medyada olmak üzere en şikayet çeken konuların başında geliyor. Üstelik bu konunun üzerine bir siyasi düzlem de eklenmiş durumda. 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun vaatlerinden biri kalıcı yaz saati uygulamasına son verilmesiydi. 
Türkiye 1973 yılından bu yana saatlerini ilkbahar geldiğinde bir saat ileri sonbahar geldiğinden ise bir saat geri alıyordu. Ta ki 2016’ya kadar. Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak enerji ve elektrik tüketiminde tasarruf sağlanacağı önerisiyle yaz saatinin kalıcı olmasını önerdi. 7 Eylül 2016 tarihinde de Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye’de mevsimlik saat uygulamaları sona erdi ve yaz saati kalıcı hale getirildi. 
Bu hikayenin ilginç kısmı ise Türkiye’nin mevsimlik saat uygulamasına geçiş için nedeni enerji tasarrufuyken bunu sona erdirme nedeninin de enerji tasarrufu olması.
Mevsimlik Saat Uygulamalarıyla Enerji Tasarrufu Arasındaki İlişki Net Değil
Enerji tasarrufu amacıyla saat düzenlemelerinin sağladığı ekonomik fayda, resmi kurum temsilcileri ve akademi başta olmak üzere önemli bir tartışma konusu. Saat uygulamalarının enerji tasarrufuna katkıları veya bireyler üzerinde psikolojik etkileri üzerine farklı görüşler içeren çalışmalar mevcut. 
Hükümetin sabit saat uygulamasına geçiş kararında baz aldığı İTÜ Meteoroloji Mühendisliği bölümü akademisyenlerinin araştırmasında 2010-2016 yıllarında yaz saati ve kış saati uygulamalarına göre şehirlerin enerji tüketimleri başta olmak üzere sıcaklık, bağıl nem ve bulutluluk bileşenleri araştırılmış. Bileşenler arasında en fazla elektrik tüketimi etkili olmuş. Çalışmanın sonuç bölümünde ise bulutluluk verilerinin göz ardı edilmemesi gerektiği eklenmiş.
Cambridge Üniversitesi’nde akademisyenlik yapan Sinan Küfeoğlu ve arkadaşlarının yayınladığı ve aynı verilerin ele alındığı bir diğer araştırmada ise Türkiye’de yaz veya kış saati uygulamalarının elektrik tasarrufuna belirgin bir etkisinin olmadığı açıklanmış. Gün ışığından yararlanmanın elektrik dışında onlarca hatta yüzlerce değişkenin olduğu belirtilmiş. Saat uygulamalarının enerji tasarrufuna katkısı için daha fazla veriye ihtiyaç olduğu da eklenmiş. BBC Türkçe’nin konuyla ilgili video haberinde de Küfeoğlu benzer açıklamalarda bulunmuş.
Biyolojik Saatteki Bozulmaların Sağlık Açısından Sonuçları Var
Kalıcı yaz saati uygulamasının insan sağlığı üzerindeki etkisi de tartışma konusu. 2017‘de Nobel Tıp ödülü alan bir çalışmaya göre, sirkadyen ritim de denilen biyolojik saatin DNA hasar ve tamirinde de etkili olduğu, kanser oluşma ve iyileşme mekanizmalarında da rol aldığı ortaya çıkmış. Raporda, "Yaz saati uygulamalarının insan sirkadyen ritimle uyumlu olmadığı bulgular arasındadır. Bu uygulamayı tüm yıla yaymanın halk sağlığını daha da olumsuz etkileyeceğini söylemenin oldukça güçlü bilimsel temelleri vardır" ifadeleri kullanılmış.
Türkiye Referans Olarak 45. Doğu Boylamını Alıyor
Türkiye 1925 yılında çıkardığı 697 sayılı kanunla 30. Doğu boylamını kendi saatleri için esas olarak kabul etmiş ve bu durum 1978’e kadar böyle sürmüştü. 1978 - 1984 arası referans noktası 45. Doğu boylamı olarak kullanılırken 1984’te tekrar 30. Doğu boylamı referans olarak alınmaya başladı. 2016’dan bu yana ise Türkiye 45. Doğu boylamını kendi saatleri için esas kabul ediyor. Referans olarak alınan boylamın önemi ise ülkenin ne kadarlık kısmının yerel güneş saatinden saptığını belirleyen bir etken. 
Güneş saati (solar time) güneşin gökyüzündeki pozisyonuna göre zamanı ölçen bir hesaplama yöntemi. Bu ölçüm yöntemi Güneş’in belli yerde en tepede olduğu zamanı 12:00 olarak kabul ediyor ve 15 derecelik hareket bir saat olarak ölçülüyor. Ülke içi ve uluslararası bir uyum sağlanması için kullanılan zaman dilimleri sisteminde her ülke kendini sadece Greenwich’ten geçen boylama göre konumlandırmıyor. Aynı zamanda ülke içinde de bir boylamı referans alarak bu konumlandırmasını yapıyor. Bu durum özellikle doğu-batı yönünde geniş ülkelerde yerel güneş saatiyle sapmasını artırıyor ya da ülke içinde birkaç zaman diliminin kullanılmasının önünü açıyor. Ulusal saat düzeni ile yerel güneş saati arasındaki aşırı sapmalara en iyi örnek Çin. Doğu-batı yönünde genişliği yaklaşık 60 boylama ulaşan Çin, ülkenin doğusunda yer alan Beijing’ten geçen boylamı referans olarak kabul ettiği için ülke içindeki güneş saati sapmaları 3,5 saate ulaşıyor. 
Türkiye’nin kalıcı olarak ülkenin en doğu ucundan geçen 45. Doğu boylamını referans olarak kabul etmesi de batı bölgesinde yer alan şehirlerde güneş saati sapmalarının bir saati geçmesine neden oldu. Tartışmalar da ülkenin nüfusu 30 milyonu bulan beş şehrinin 30. Doğu boylamı çevresinde olmasına rağmen neden referans noktasının ülkenin en doğu ucundaki boylamın alındığı sorusu üzerine yoğunlaşıyor.

Gün ışığından yararlanma ve mesai saatleri gibi değişkenler düşünüldüğünde kalıcı yaz saati uygulamasının da belli avantajları olduğunu savunan güçlü argümanlar var. 30. Doğu boylamının referans alındığı sistemde Türkiye’nin en doğusunda güneş süresi 06:00 - 16:00 arası en batısında ise 07:00-17:00 arası gerçekleşiyor. Mesai saatleri düşünüldüğünde bu sistem ülkenin doğusundaki çalışma yerlerinde bir saati aşkın bir yapay aydınlatma anlamına geliyor. Kalıcı yaz saati uygulamasında ise güneş ışığı ve mesai saatleri birbirine denk durumda. Fakat bu durumda da saat değişikliğinin etkisini hissedenler batı şehirlerinde karanlık kış sabahlarına işe ve okula yetişmek için uyanan çalışanlar ve öğrenciler. Bir de bu gün ışığından yararlanma denkleminin çok değişkenli olduğunu akıldan çıkarmamak gerek. 
Çözüm Yerel Düzenlemelerde Saklı Olabilir 
Yaz ve kış saati uygulamalarının enerji tasarrufuna önemli faydası olmadığı farklı çalışmalar tarafından ortaya konmuş durumda. Mevsimlik saat düzenlemesi uygulamaları günümüzde dünyadaki ülkeler tarafından da terk ediliyor. Enerji tasarrufundaki etkisizliği bir yana, araştırmalarda saat düzenlemelerinin bireyler üzerinde olumsuz etkileri olduğu da gözlemleniyor. 
Türkiye için referans boylam değişikliği bir çözüm yolu olarak düşünülebilir. Referans boylamın 30. Doğu boylamı olarak belirlenmesi benzer dezavantajların doğudaki kentler için geçerli olması anlamına gelecektir. Türkiye’nin şu an için ikili bir saat dilimi kullanması da gerçekçi olmadığından avantaj dezavantaj terazisini daha yerel çözümlerle dengelemek en mantıklı yaklaşım gibi gözüküyor. Çin örneğinde ciddi saat farklarından ötürü ülkenin batı bölgeleri ve doğu bölgeleri çalışma saatleri açısından farklılık göstermektedir. Türkiye’de de güneş saati ve ulusal saat arasında yüksek farklılıkların olduğu yerlerde çalışma ve okul saatlerinde dönemsel yapılacak değişikliklikler gün ışığından yararlanmayı daha optimum hale getirebilir.