1 Aralık Dünya AIDS Günü, 1988 yılından bu yana dünyanın dört bir yanında insanları HIV/AIDS hakkında bilinçlendirme, salgın karşısında uluslararası dayanışma gösterme ve hayatını kaybeden insanları anma amacıyla farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Dünyada ilk olarak 1980’li yıllarda tanımlanan hastalık o yıllardan bu yana toplum içinde pek çok eşitsizliğe sebep olmaya devam ediyor. HIV pozitif tanısı alan kişiler gündelik hayatlarının çoğunda” etiketlenme” ve sosyal ve ekonomik birçok alanda ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Bu eşitsizliği ortadan kaldırmanın yollarından biri de toplumu AIDS ve HIV hakkında bilgilendirmek. 
Dünya AIDS Günü’nün 2022 Teması: “Equalize” (Eşitlemek)
AIDS, Dünya’da ilk defa 1980’li yıllarda tanımlandı. Türkiye’de ise ilk vaka 1985 yılında görüldü. 1990’lı yıllarda epidemiye dönüşen HIV enfeksiyonu tıbbi gelişmelerle birlikte virüsü baskılayıcı etkin tedavilerin geliştirilmesi ve küresel çapta atılan adımlar sayesinde kontrol altına alınabildi. Ancak virüsün vücutta tamamen yok edilmesini sağlayacak ya da bulaşı engelleyecek kesin bir tedavi henüz bulunmuyor. 
Türkçe’ye “Akkiz İmmün Yetmezlik Sendromu” ya da “Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu” olarak da geçen bulaşıcı hastalığın kaynağı, İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü (HIV). HIV, vücuda girdiği andan itibaren bağışıklık sistemini hedef alır. Zaman içerisinde bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerin azalmasına ve bakteriyel ya da viral diğer hastalıklara karşı savunma mekanizmasının yok olmasına neden oluyor. AIDS, HIV enfeksiyonunun bir evresidir. HIV ile enfekte olmuş herkes AIDS değildir. 
HIV enfeksiyonu virüs ile enfekte olduktan sonra klinik sürece verilen bir isim. Pozitif Yaşam Derneği, HIV enfeksiyonunun altı evresini şu şekilde açıklıyor: 
1)Bulaşma: HIV enfeksiyonu ile karşılaşılan ve HIV ile enfekte olunan dönem.
2) Birincil HIV Enfeksiyonu: HIV ile karşılaştıktan sonra 2-4 hafta içinde HIV’e karşı verilen ilk tepkilerin ortaya çıktığı dönem. Bu tepkiler, her HIV ile enfekte olan bireylerde gözlemlenmez. Bireylerin çoğu bu evreyi geçirdiğini hatırlamaz. Bu dönemdeki klinik bulgular, HIV enfeksiyonuna özgü değil ve değişkendir. Genellikle yüksek ateş, lenf bezlerinde büyüme, farenjit, deri döküntüleri, kas ve eklem ağrıları, bazen ishal, baş ağrısı ve kusma görülebilir. Bütün bulgular 2-3 hafta içinde iyileşir Bu dönemden itibaren bireyler bulaştırıcıdır ve bulaştırıcılığın en yüksek olduğu dönemlerden biridir.
3)Serokonversiyon Dönemi: HIV enfeksiyonunun laboratuvar testleriyle saptanmaya başladığı dönemdir. 
4)Bulgusuz Dönem: Birincil HIV enfeksiyonunun sonlanmasıyla başlayan dönemdir. Bu dönemde HIV ile yaşayan bireylerde hiçbir belirti ve bulgu yoktur. Bireyler standart sağlık durumlarını korumakta ve yaşamlarına devam etmektedir. Ortalama 10-12 yıl sürebilen bu dönemde virüs kendini kopyalamaya ve çoğaltmaya devam ederek bağışıklık hücre sayısını azaltmaya devam eder. Bulaştırıcılık bu dönemde de devam eder. Tedavi alan bireylerin klinik tabloları bulgusuz dönemden daha ileri seyretmez, kandaki virüs miktarı saptanamaz seviyeye indirilir ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri sağlanır.
5)Erken Bulgulu Dönem: Bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu doktora gitmeye neden olan belirtilerin ortaya çıktığı dönemdir. Tedavi görmeyen, tedaviyi yarıda bırakan ya da tedaviye dirençli vakalarda HIV’e bağlı belirtiler ortaya çıkabilir. Halsizlik, baş ağrısı, vücut ağırlığının %10’undan fazla kilo kaybı, nedeni bulunmayan ateş, bir aydan fazla süren ishal, deride pullanma, yüz ve genital bölgede uçuklar, ağızda mantar enfeksiyonları en sık karşılaşılan bulgulardır. Bu dönemde de HIV laboratuvar testlerinde saptanabilir. Bağışıklık hücre sayımı ve viral yük sayımı yapılarak tedavi planlanır.
6)Edinilmiş Bağışıklık Yetmezlik Sendromu/ Geç Bulgulu Dönem (AIDS): Enfeksiyonun diğer evrelerinde tanı ve tedavi alınmaması ya da tedavinin yarıda bırakılması sonrası bakterilerin, virüslerin, mantarların ve parazitlerin hastalık oluşturmaya başladığı dönemdir. Bağışıklık sistemi yetersizliğine ilişkin belirtiler belirgin hale gelmeye başlar. Bazı özel kanser türleri ortaya çıkabilir. Bu dönemde bireyler vakit kaybetmeden tedaviye başlatılır. AIDS evresinde tanı alan bireyler uygulanan etkin tedavilerle bulgusuz döneme geri dönebilirler.  AIDS evresi, bir hastalık değildir. HIV enfeksiyonunun altıncı evresidir.
7)İleri Evre: AIDS evresinde tanı almasına rağmen tedavi görmeyen ya da hala tanı almamış bireylerde bu dönemde enfeksiyona bağlı olarak kaslarda erime ve belirgin sinir sistemi tutulumu ortaya çıkar. İleri evre enfeksiyonunun son dönemidir. Bu evreye kadar tedavi almamış bireylerin durumu çoğunlukla ölümle sonlanmaktadır.
HIV/AIDS Nasıl BULAŞMAZ?
HIV/AIDS hakkında farkındalığın daha düşük olduğu toplumlarda bulaş konusuna dair doğru olmayan bilgiler bulunuyor. Hastalığın bugüne kadar tespit edilmiş üç farklı bulaşma yolu bulunuyor.
HIV pozitif kişi ile korunmasız (kondom kullanılmadan) yapılan her türlü (oral, anal ve vajinal) cinsel ilişkiyle bulaş mümkündür. Tüm cinsel kimlik ve cinsel yönelimden bireylere HIV bulaşabilmektedir. 
İçinde virüs bulunan kan ve kan ürünlerinin nakli ya da doku ve organ nakliyle bulaşma olabilmektedir. Damar içi uyuşturucu madde kullanıcılarının ortak iğne/enjektör kullanımı da kan alışverişine neden olduğundan bu yolla da virüs bulaşabilmektedir.
HIV, gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirmeyle bebeğe geçebilmektedir. 
HIV; 
Aynı sosyal ortamda, odada, okulda, işyerinde bulunmak
Aynı havayı solumak
Hapşırma, öksürük
Tükürük, gözyaşı, ter, idrar, dışkı gibi vücut çıktıları
Tokalaşmak, sosyal öpüşme, el ele tutuşmak, sarılmak, deriye dokunmak, okşamak, kucaklamak, öpmek
Sağlam deriye kan temasıyla
Aynı kaptan yemek yeme, aynı bardaktan içecek tüketme, ortak çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon kullanmak
Aynı tuvaleti, duş ve musluğu kullanmak
Aynı yüzme havuzunda yüzmek, deniz, sauna, hamam gibi ortak alanları kullanma ve ortak kullanılan havlular
Sivrisinek ve benzeri böcek sokması, hayvan ısırması
Kedi, köpek gibi hayvanlarla yaşamak
BULAŞA SEBEP OLMAZ.

Dünyada AIDS

Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Programı (UNAIDS) 2021 verilerine göre, dünyada 38,4 milyon insan HIV ile yaşıyor. 1,5 milyon insan HIV ile yeni enfekte oldu. 650 bin kişi ise AIDS ile ilgili hastalıklardan hayatını kaybetti. COVID-19 salgınının başından bu yana ise 84,2 milyon insan HIV ile enfekte olurken 40,1 milyon insan AIDS ile ilgili hastalıklardan hayatını kaybetti. 
Show more

En fazla HIV/AIDS, 20,6 milyon vaka sayısıyla Doğu ve Güney Afrika bölgesinde görülüyor. İkinci sırada 6 milyon ile Asya ve Pasifik bölgesi gelirken üçüncü sırada 5 milyon ile Kuzey ve Orta Afrika bölgeleri bulunuyor. 
Türkiye'de HIV/AIDS
Türkiye’de ilk HIV pozitif vakası 1985 yılında bildirildi. Daha sonra bildirimi zorunlu hastalıklar listesine alındı ve gizlilik kurallarına uymak koşuluyla enfeksiyon bildirim şartı getirildi. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de 1985-2021 yılları arasında 30 bin 293 HIV pozitif vakası bildirildi ve 2 bin 83 AIDS vakası tespit edildi.
Show more

1 Ocak 2021- 31 Aralık 2021 tarihleri arasında ise 2 bin 922 kişi HIV ile enfekte olurken 80 AIDS vakası bildirildi. Gilead isimli biyosöfarmatik şirketi Türkiye’de HIV’in yayılımını önlemek amacıyla çözüm önerilerinin sunulduğu bir rapor yayımladı. IQVIA araştırma şirketi ile hazırlanan “COVID-19 Dönemi Sonrası HIV Politikaları Raporu”na göre, Türkiye’de yeni vaka sayılarının hızla arttığını ifade edilirken HIV pozitif vaka sayısı 2008-2018 yılları arasında yıllık ortalama %23,1 oranında artış meydana geldi. Dünyanın pek çok ülkesinde yeni vaka sayıları son 10 yılda sabit kalmış ya da azalma trendine girmişken Türkiye’de yıllık yeni vaka sayısı artışında bazı Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Asya ülkesiyle birlikte dünya çapında üst sırada yer alıyor. 
Show more

AIDS vakaların en fazla olduğu yaş grubu ise 30-34 yaş ve 40-44 yaş. Türkiye’de bu zamana kadar görülen HIV ve AIDS vakalarının %53’ünün bulaşma yolu bilinmemekle birlikte, en yaygın olası bulaşma yolu cinsel ilişki olarak belirtilmiş.