Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, Konya’da parti çalışmaları kapsamında basın mensuplarıyla bir araya geldi. 12 Eylül 2021 tarihinde gerçekleşen basın toplantısında Erbakan, siyaset ve sağlıkla ilgili birçok açıklamada bulundu. Erbakan’ın COVID-19 aşısına yönelik öne sürdüğü iddialar ise sosyal medyada pek çok kez paylaşıldı.
Erbakan yaptığı açıklama şu şekilde;
“Aşıda tavrımız çok net aslında. ben şahsen kendim aşı olmadım. Olmayı da düşünmüyorum. Sürecin başından bu yana pek çok açık noktalar var. Bir defa bu aşıları üreten firmaların, bununla birlikte Dünya Sağlık Örgütü ve bu konuyu dünya çapında gündemde tutan, bu konuda talimatlar yağdıran, bunları Türkiye’de Sağlık Bakanına sayın Cumhurbaşkanımıza okutan, camilerde hocalarımıza minareden bu talimatları okumalarını emreden küresel güçlerin zihniyetini Milli Görüşçüler olarak çok iyi biliyoruz ve şüphe duyuyoruz. Zaten Domuz gribinde, kuş gribinde pek çok skandallar oldu. Şimdi bunda da bilim adamlarıyla biz görüşüyoruz. Akademisyenler diyor ki bizim dediğimizi yapın demiyoruz. Yetkililere de dedik bilim kurulunu toplayın gerekirse Sağlık Bakanı’nın önünde gerekirse Cumhurbaşkanı’nın önünde meseleyi masaya yatıralım.Gene onlar haklıysa onlara uyulacaksa uyalım. Bu kadar klasörlerle bilimsel makaleleri getirmişler. Aşının mutasyonları arttırdığı, virüsün daha da azgınlaşmasına agresifleşmesine yol açtığı, aşılama ile virüsün geçmeyeceği, doğal bağışıklıkla sürü bağışıklığı ile bunun geçmesi gerektiği, bu aşıların içinde grafen oksit olduğunun ispatı. Şimdi mesela internetten bakıyorsunuz bazı siteler var diyor ki aşı karşıtlarının söylediği grafen maddesi yalan. Amerika’da yayınlanan makalede elektron mikroskobundaki grafen maddesinin fotoğrafını gösterdi bana hocalar. Grafen oksit dediğiniz en büyük zehir. Madde öldürücü, çoklu organ yetmezliğine yol açıcı yönü var. Aynı zamanda dünyanın en etkili en hafif iletkeni. Yani vücuduna alan insanlar doğal anten haline geliyor, alıcı ve verici hale geliyor. Bir diğer konu, mRNA demek insanın hücre çekirdeğine girmek demek. Yarı insan yarı maymun çocuklar doğurmasına sebep olabilirsiniz. 3 kulaklı 5 gözlü yaratıklar doğmasına yol açacak çünkü hücre çekirdeğine girip o hücrenin DNA’sını bozma yeterliliği var. Bu kadar hassas ve riskli bir aşı faz 3 denemesi yapılmamış. En basit bir ilacı bile bir ağrı kesiciyi 10 sene testini yapıyorsunuz. Biz pandeminin başında bir demeç vermiştik. O zaman demiştik ki bu virüs siyonizmin amaçlarına hizmet edecek. Şu anda da aynı endişemiz devam ediyor.”
Doğruluk Payı olarak Erbakan’ın aşıyla ilgili öne sürdüğü iddiaların doğruluk kontrolünü yaptık.
İddia 1: “Aşının mutasyonları arttırdığı, virüsün daha da azgınlaşmasına agresifleşmesine yol açtığı…”
COVID-19 Aşıları Mutasyona Neden Oluyor mu?
COVID-19’a neden olan SARS-CoV-2 dahil tüm virüsler zamanla gelişir. Bir virüs çoğaldığında veya kopyalandığında, bazı durumlarda değişime uğrar ve bu değişim normal olarak kabul edilir. Virüs popülasyonda geniş çapta yaşam alanı bulduğunda mutasyona uğrama olasılığı da artar. Bir virüsün yayılması için ne kadar çok fırsat varsa o kadar çok çoğalır ve değişim geçirmesi için o kadar fırsatı olur. Mutasyonlar virüsün genetik materyalinde nerede olduğuna bağlı olarak, bulaşma hızı ve etkisi gibi özelliklerini etkileyebilir.
Harvard T.H. Chan School of Public Health İmmünoloji ve Bulaşıcı Hastalıklar Bölüm Başkanı Dr. Sarah Fortune, virüslerin hayatta kalabilmek için mutasyona uğradığını vurguluyor ama bu durum aşılanmanın gereksiz olduğu anlamına gelmiyor. Aşı olmasa bile virüsler mutasyona uğramaya devam edecek. Örneğin, Birleşik Krallık’ta Eylül 2020’de ortaya çıkan varyant B.1.1.7 varyantı COVID-19 aşısı bulunmadan önce ortaya çıktı.
Dünya Sağlık Örgütü, COVID-19 salgınının başından bu yana mutasyonları ve varyantları takip ediyor. Mutasyonları engellemenin en kritik yollarından biri aşı üretimini arttırarak mümkün olduğunca daha fazla kişiyi aşılamak. El temizliği, maske ve fiziksel mesafenin yanı sıra aşılama ile virüsün yayılma fırsatlarını azaltarak yeni varyantlara karşı mücadele etmek gerekiyor.
İddia 2: “...aşılama ile virüsün geçmeyeceği, doğal bağışıklıkla sürü bağışıklığı ile bunun geçmesi gerektiği…”
COVID-19 Salgının Bitmesi İçin Sürü Bağışıklığı mı Gerekiyor?
Sürü bağışıklığı, popülasyonun belirli bir yüzdesinin enfeksiyon veya aşılama yoluyla bakteri ve virüs gibi patojenlere karşı bağışıklık sağlaması anlamına gelir. Sürü bağışıklığının hangi yolla edinildiğinin hiçbir önemi yoktur. Enfeksiyon geçirerek ya da aşı olarak bağışıklık elde edilebilir. Ancak COVID-19 salgını için sürü bağışıklığının mümkün olma ihtimalinin düşük olduğu sağlık uzmanları tarafından açıklanıyor. Moderna ve Pfizer-BioNTech COVID-19 aşılarının ölüm sayısını azaltmada etkili olduğuyla ilgili net bulguların ortaya çıkmasına rağmen bulaşıcılığı önlemeyle ilgili etkileri konusunda çalışmalar devam ediyor. Bu durum sürü bağışıklığı anlamında sorun yaratıyor. Öte yandan, SARS-CoV-2’nin sebep olduğu COVID-19 hastalığı ile enfekte olan kişiler virüse karşı bir miktar bağışıklık geliştiriyor ancak bu bağışıklığın ne kadar sürdüğü tam olarak bilinmiyor. Dünya Sağlık Örgütü, insanları virüse maruz bırakarak sürü bağışıklığına ulaşmanın sorunlu ve etik dışı olacağını belirtmişti.
İddia 3: “...bu aşıların içinde grafen oksit olduğunun ispatı.”
COVID-19 Aşılarının İçinde Grafen Var mı?
Kalem ucundan nükleer santrallerine kadar birçok alanda kullanılan grafit, karbon atomlarının altıgen düzende bir araya gelmesi sonucu oluşan maddeye deniyor. Bu şekildeki karbon, bildiğimiz en kararlı yapıdaki karbon düzenlemesine sahip oluyor. Normalde grafit 3 boyutlu katmanlar halinde olan grafitin ek katmanlı haline ise grafen deniyor. Grafite doğada rastlanmasına rağmen, grafen doğada çok sık bulunmuyor. Grafen oksiti ise grafene benzerlik gösterse de belli oranda farklı. Grafitin güçlü oksitleyici maddeler kullanılarak oksitlenmesiyle, oksijenli işlevsellikler grafit yapıya dahil edilir, bu da yalnızca katman ayrılmasını genişletmekle kalmaz, aynı zamanda malzemeyi hidrofilik hale getirir (yani suda dağılabilecekleri anlamına gelir). Bu özellik, grafit oksidin sonikasyon kullanılarak suda tabakalarına ayrılmasını sağlar ve sonuçta grafen oksit (GO) olarak bilinen tek veya birkaç katmanlı yapı elde edilir. Grafit oksit ve grafen oksit arasındaki temel fark katman sayısıdır.
Aşılanma hızı artmaya başladıkça özellikle bir mRNA aşısı olan Pfizer - BioNTech aşısı hakkında birçok farklı iddialar üretilmeye başlandı. Yakın zamanda ise genellikle aşı karşıtı birçok sayfa aşıların içinde yüksek oranda grafen olduğunu iddia etti. Paylaşımlarda aşının içinde grafen olduğu, bu nedenle aşı olan kişilerin vücutlarının manyetik bir özellik kazanıp metal eşyaların yapıştığı söylendi. Aynı şekilde iddia edilene göre İspanyol bilim insanlarının aşının içinde %99 oranında grafen bulunduğunu gösteren bir makale yayınlandığı belirtildi.

mRNA aşıları olan Moderna ve BioNTech aşılarında spike protein sayesinde koruyuculuk sağladığı hali hazırda biliniyor. Araştırmalar ise şunu gösteriyor: Pfizer aşısının içinde potasyum klorür, potasyum dihidrojen fosfat, sodyum klorür, disodyum fosfat dihidrat, sakaroz, enjeksiyonluk su ve diğer maddeler bulunmakta, ancak içinde grafen veya grafen oksite dair hiçbir madde yok.
İddia 4: “Bir diğer konu, mRNA demek insanın hücre çekirdeğine girmek demek…”
mRNA Aşıları DNA’yı Değiştiriyor mu?
Aşıların temel hedefi enfeksiyonu önlemek. Vücudun bakteri ve virüs gibi patojenlerle savaşmasına yardımcı olmaktır. Bugüne kadar uygulanan pek çok aşı vücuda belli bir bakteri veya virüsün zararsız bir parçasını vererek bağışıklık oluşturmasını sağlıyordu. Bilim insanları gerçek bakteri veya virüs yerine haberci RNA (mRNA) adı verilen bir molekülü kullanarak yeni bir aşı geliştirdi. Pfizer-BioNTech ve Moderna gibi mRNA aşıları, hücrelere koronavirüsün yüzeyinde bulunan zararsız bir proteinin versiyonlarını yapma talimatı vererek çalışıyor. Böylece bağışıklık sistemi proteini tanıyabiliyor ve gelecekteki bir enfeksiyon durumunda virüse karşı bir antikor tepkisi oluşturabiliyor. mRNA görevini yerine getirdikten sonra hızla parçalanarak yok olur. mRNA çekirdeğe giremez ve DNA’yı değiştiremez. mRNA’nın hücre çekirdeğine girmesi mümkün olmadığı için genetik bir bozukluk oluşturucağına dair hiçbir bilimsel bulgu yoktur.
İddia 5: “Bu kadar hassas ve riskli bir aşı faz 3 denemesi yapılmamış.”
COVID-19 Aşılarının Faz 3 Çalışmaları Tamamlanmadı mı?
Aşıların kitlesel olarak kullanıma geçebilmeleri için 3 aşamalı bir deney sürecinden geçmeleri gerekiyor. Amerikan Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) tarafından paylaşılan bilgiye göre aşı gelişimi sürecinde klinik deneyler üç faza sahip: ilk fazda küçük bir grup insan aşılanıyor; ikinci fazda klinik çalışma genişletiliyor ve aşının yapılması planlanan gruba yakın nitelikteki insanlara aşı uygulanıyor: üçüncü fazda ise aşı binlerce insana uygulanıyor ve etkinliği ve güvenliği inceleniyor. Bu aşamaları başarıyla geçen aşılar daha sonra kitlesel üretim için onaylanıyor.
Aşı firmaları Faz-3 sonuçlarını yayınladılar. Pfizer-BionTech aşısı Faz-3 deneylerine 27 Temmuz 2020’de başladı. 43.661 kişinin katılımıyla gerçekleşen deneyin sonuçları 18 Ekim 2020’de yayınlandı. 20 Kasım 2020 tarihinde Pfizer-BioNTech COVID-19 aşısı için FDA’dan acil kullanım onayı aldı. Etkinlik oranı %95 olarak açıklandı. 23 Ağustos 2021 tarihinde ise Pfizer- BioNTech FDA’dan tam kullanım onayı alan ilk COVID-19 aşısı oldu.