Eski ABD Savunma Bakanı Rumsfeld 11 Eylül'den Bir Gün Önce 2,3 Trilyon Doların Kaybolduğunu mu Söyledi?

11 Eylül 2001 tarihinde New York’ta Dünya Ticaret Merkezi kulelerine ve Washington’da ABD Savunma Bakanlığı merkezi Pentagon’a yolcu uçaklarıyla yapılan saldırılar dünya tarihindeki en ölümcül terör saldırılarından biri olarak kabul ediliyor. Trajedinin büyüklüğü sonraki yıllarda birçok komplo teorisine ve söylentilere de konu oldu. Saldırının El Kaide teröristleri tarafından gerçekleştirildiğine dair önemli ölçüde kanıt olsa da birçok grup resmi hikayeden şüphe duyuyor. Aradan 20 yılı aşkın süre geçmiş olsa da saldırıların kim tarafından ne amaçla düzenlediğine dair komplo teorileri yayılmaya devam ediyor. 

Saldırının 22. yıl dönümünde önce İngilizce daha sonra ise farklı dillerdeki sosyal medya platformlarına çeviri yoluyla geçen iddiada saldırıların ABD hükümeti kaynaklı olduğu imasında bulunularak saldırı öncesi askeri bütçede kaybolduğu öne sürülen 2,3 trilyon dolarla saldırılar arasından ilişki kurulmuş. Kayıp parayla ilgili kanıt olarak da 2001-2006 arasında ABD Savunma Bakanlığı görevinde bulunan Donald Rumsfeld’in saldırılardan bir gün önceki konuşması gösterilmiş. 

Rumsfeld’in saldırılardan bir gün önce 10 Eylül 2001 tarihinde yaptığı bir konuşması var. Üstelik bu konuşmada iddiadaki söz konusu 2,3 trilyon dolardan da bahsediliyor. Konuşmanın tamamına ABD resmi yayın organı C-SPAN’in adresinden ulaşmak mümkün. Konuşmanın 14:12 dakikasında Rumsfeld, Bakanlığın mali sisteminin ne kadar geri kalmış olduğundan bahsediyor. Konuşmasında şu ifadeyi kullanıyor:

“Mali sistemimiz on yıllarca eski. Bazı değerlendirmelere göre, 2,3 trilyon dolarlık mali işlemleri takip edemiyoruz. Bu binada bilgiyi kat kat paylaşamıyoruz çünkü bilgiler farklı yerlerde saklanmış durumda ve erişilemeyen veya uyumsuz teknolojik sistemlerle karşı karşıyayız. Güçlerimizi desteklemek için ihtiyaç duyduğumuz ekstra altyapıya yüzde yirmi beş daha fazla kaynağa ihtiyaç var. Vergilerin bir kısmı yılda yaklaşık üç ila dört milyar dolar israf ediliyor. Kaynaklarımızın yarısı altyapıya ve genel giderlere ayrılıyor.”

Rumsfeld bu konuşmada paranın ‘gizemli’ bir şekilde kaybolduğundan bahsetmiyor. Eskimiş teknolojiler nedeniyle paranın takibinin nasıl zorlaştığını anlatmak için vurguluyor. Buna dair yaşanan sıkıntılar daha önce de basına yansımış. Los Angeles Times’ta çıkan Mart 2000 tarihli bir haberde benzer durumdan bahsedilmiş. 

Haber şu şekilde verilmiş:“Savunma Bakanlığı’nın mali yöneticileri, geçen yıl mali kayıtların uyuşmazlıklarını gidermek için neredeyse 7 trilyon dolarlık düzeltme gerçekleştirdi. Bu bilgi, Pentagon’un denetçi genel müdürünün cuma günü yayımlanan bir raporunda belirtildi. Pentagon, bu düzeltmelerin 2,3 trilyon dolarlık kısmının makbuzlarını sunamamış ve bunun yarım trilyon doları ise daha önceki düzeltmelerdeki hataların düzeltilmesine ayrılmış.”

Haberin devamında ise bunun nedenleri belirtilmiş:

“Her düzeltme, Savunma Bakanlığı muhasebecisinin bir uyuşmazlığı çözmek için attığı adımdır. Bakanlık, askeri, sağlık hizmetleri, maaş hesapları ve envanter gibi farklı hesapları yönetmek için yüzlerce bilgisayar sistemine sahiptir. Ancak bu sistemler entegre değildir, muhasebe standartlarına uygun rakamlar üretemezler ve gelen ve giden miktarları doğru bir şekilde kaydedemezler. Bu sorunlar, Pentagon ve Kongre yetkilileri tarafından açıklanmıştır.”

2000 tarihli Savunma Bakanlığı Denetim Genel Müdürlüğü raporunda 1999 mali yılına ait 2,3 trilyon “destekleyici denetim izleri veya geçerlilikleri belirlemek için yeterli kanıt ile desteklenmeyen” dolarlık mali kaydı tespit etti. Görüldüğü üzere, 2,3 trilyon dolar kayıp olarak bildirilmemiş, giriş kaydının ne olduğu belirlenememiş. 

Mayıs 2000’de yapılan bir komisyon toplantısında dönemin Savunma Bakanlığı Denetimden Sorumlu Genel Müfettiş Yardımcısı Robert J. Lieberman da 2,3 trilyon doların güvenilir açıklayıcı bilgiler ve denetim izleri tarafından desteklenmediğini belirtmiş.

Kanıtlar söz konusu 2,3 trilyon doların kaybolduğunu değil bazı nedenlerden dolayı denetim izinin sürülemediğini gösteriyor. 

İddia farklı tarihlerde ABD merkezli birçok doğruluk kontrolü platformu tarafından da incelenmiş.