İşçilerin uzun süren mücadeleleri neticesinde yirminci yüzyılın başlarında birçok batı ülkesinde yasal bir hak olarak tanınmaya başlanan grev hakkı, Türkiye'deki işçiler için de yasal bir hak olmakla birlikte, pratikte özgürce yaşanan bir hak olmaktan çok uzak.
Özellikle 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında toplumsal örgütlenmelerin her türlüsünün sakıncalı kabul edilmeye başlandığı Türkiye'de, aradan geçen otuz yılı aşkın süreye rağmen grev hareketleri iktidarlar tarafından tepkiyle karşılanmaya devam ediyor. Türkiye'nin 20 Temmuz 2016'dan bu yana içinde olduğu OHAL dönemi de grevlerin yasaklanması için kolaylaştırıcı bir zemin hazırlıyor. Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz Temmuz ayında iş dünyasıyla bir araya geldiği etkinlikte "Biz OHAL'i iş dünyasının daha rahat çalışması için getirdik. Şimdi grev tehdidi olan yere OHAL'den istifade izin vermiyoruz" ifadelerini kullanmıştı.
Kimi zaman "milli güvenlik" kimi zaman "halk sağlığını" tehlikeye sokmak gibi gerekçelerle, Bakanlar Kurulu kararı ile kısıtlanan grev hakkı ihlalinin son örneği şu sıralar Türk Metal İş Sendikası'na karşı uygulanıyor.
2017'nin son günlerinde ücret ve sosyal haklar konusunda müzakere etmek üzere işverenlerle masaya oturan ancak uzlaşmaya varamayan Türk Metal Sendikası (TMS), Birleşik Metal İşçileri Sendikası (BMİS) ve Çelik-İş Sendikasının 2 Şubat'ta yapmaya hazırlandıkları, 130 bin işçinin katılacağı grev, Bakanlar Kurulu kararıyla, "milli güvenlik" gerekçe gösterilerek reddedildi. İlgili sendikalara bağlı Türkiye'de 145 fabrika bulunuyor ve grev dahilinde bu fabrikalardaki tüm iş kollarında iş durdurma kararı alınması söz konusu. Bu gündem doğrultusunda Türkiye'nin yakın tarihindeki grev eylemleri ve gerçekleşemeyen grevlerle ilgili kararları derledik.
2001-2015 Arasında Yıllık Grev Sayısı, 1985-2000 Dönemine Göre %85 Azaldı
2017 Türkiye'si işçi haklarının güvence altında olmadığı bir ülkeydi ve bu durum bağımsız çalışmalarca da ortaya konuyor. 12 Eylül sonrasında güvencesizliğin giderek artmasında siyasilerin işveren çıkarlarını korumak için aldıkları tekil kararların yanı sıra, 2000'li yıllarda hızlanan kamu işletmelerinin özelleştirilmesi sürecinin de işçi haklarının göz ardı edilmesinde payı var. Bu durumun izlerini yıllar içinde gerçekleşen grev ve greve katılan işçi sayılarındaki azalışta da görmek mümkün. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 1985-2015 yılları arasında gerçekleşen grev eylemleri, süreleri ve greve katılan işçi sayıları ile ilgili verilere ulaşabileceğimiz bir kaynak sağlıyor. Kaynağa göre 1985-2000 yılları arasında yılda ortalama 127,5 grev gerçekleşirken grevlere katılan ortalama işçi sayısı 47.534'tü. 2001-2015 arasında ise yıllık grev ortalaması 20,2'ye, greve katılan işçi sayısı ise 6.713'e düştü.

Türkiye'de Grev Yasakları ve Ertelemeleri
6356 Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, Madde 63 son derece muğlak bir ifadeyle "genel sağlığı veya milli güvenliği bozucu" nitelikte olan grevlerin erteleme yetkisini Bakanlar Kurulu'na vermektedir. Aynı kanunun 62'inci maddesi ise "can ve mal kurtarma işlerinde; cenaze işlerinde ve mezarlıklarda; şehir şebeke suyu, elektrik, doğal gaz, petrol üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı ile nafta veya doğalgazdan başlayan petrokimya işlerinde; bankacılık hizmetlerinde; Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde; kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde ve hastanelerde" grev yasaklama yetkisi vermektedir.
Peki AK Parti iktidarının başladığı 2003'ten bu yana kaç grev girişimi ertelenme ya da yasaklanma kararı ile durduruldu? Evrensel'de yer alan bir habere göre, Türkiye'de son 16 yılda sendikalar tarafından alınan 14 grev kararı Bakanlar Kurulu kararı ile yasaklandı ya da ertelendi.