16 Nisan anayasa değişikliği referandumu yaklaşırken referandum kampanyasının her iki taraf açısından ne kadar adil olduğu ile ilgili tartışmalar da devam ediyor. Referandum kampanyası süresince devlet kaynaklarının eşit ve adil kullanımından söz ettiğimizde de tartışmalar TRT’nin yayın politikası üzerinde yoğunlaşıyor. Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası açıkladığı raporunda, seçim kampanyası sürecinde TRT 1’in haber yayın süresinin %46’sını AK Parti’ye ayırarak taraflı bir yayın yaptığını belirtmişti. 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra açıklanan raporda ise TRT 1’in yayın süresinin %73’ünün AK Parti’ye ayrıldığı vurgulanmıştı.
TRT'nin Yayın Dağılımı Adaletsiz
Referandum kampanyası süresince hangi partiye ne kadar süre ayrıldığı ile ilgili olarak resmi bir veri yayınlanmadı. Fakat son günlerde HDP’nin hazırladığı çalışma, sosyal medya organlarında sıklıkla paylaşıldı. Bu çalışmaya göre, TRT haber kanalında 1-22 Mart tarihleri arasında yapılan program ve haber bültenlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a 1.390 dakika, AK Parti'ye 2.723 dakika, CHP’ye 216 dakika, MHP’ye ise 48 dakika süre ayrıldı. Demokrasi için Birlik İnisiyatifi’nin üstlendiği başka bir araştırmaya göre ise 1-20 Mart tarihleri arasında TRT ekranlarında cumhurbaşkanı ve AK Parti’ye toplamda 3.816 dakika ayrılırken CHP’ye 194 dakika ayrıldı.
Kamu hizmeti yayıncılığı kavramının temel noktası, kamusal meşruiyetin hem mevcut siyasal iktidardan hem de kâr amaçlı motivasyondan bağımsız yayın politikasını sürdürmekle sağlanmasıdır. Bu yayıncılık, tüm nüfusa yönelen, tam kapsamlı bir programcılık sunan ve kâr amacı gütmeyen bir yayıncılığa atıfta bulunur. Kamusal bir hizmetin sağlanması nedeniyle de bizatihi kamunun ödediği vergilerle finanse edilir. Günümüzde “kamu hizmeti yayıncılığı” çoğunlukla kamusal, ruhsat ücretlerine dayanan gelirleri olan yayın kurumlarıyla, ticari yayın kuruluşlarını ayrıştırmada kullanılmaktadır.
Dünyadaki Diğer Örnekler Ne Durumda?
Kamusal yayıncılık dendiğinde akla gelen ilk kurum British Broadcasting Corporation, yani BBC’dir. Öyle ki, kamusal yayıncılığın pratikleri konusunda BBC uygulamaları önemli bir referans noktası oluşturmaktadır. 1922’de kurulan BBC, Londra merkezli olarak 34 bini aşkın personeliyle dünyanın en eski ve en büyük yayın kuruluşudur. BBC’nin gelirlerinin önemli bir kısmını -ki bu 2014 için %73,5 - bir tür vergi niteliğinde olan televizyon lisans ücretleri oluşturmaktadır. Birleşik Krallık’ta ikamet eden her televizyon sahibi karasal yayın alabilmek için bu ücreti ödemek durumundadır. İtalya devlet kanalı RAI’nin gelirlerinin önemli bir oranını da her yıl 100 avroya varan televizyon lisans ücretleri oluşturmaktadır.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) da kamu yayıncılığı yapması amacıyla 1964’te, özel yasayla özerk tüzel bir kişiliğe sahip olarak kuruldu. 1972’deki anayasa değişiklikleri ile kurumun özerkliği kaldırıldı ve “tarafsız” bir kamu iktisadi kuruluş olarak tanımlandı. 1984’te ise Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu’nun gelirlerini düzenleyen 3093 sayılı kanun kabul edildi. Bu kanuna göre TRT’nin gelirleri arasında radyo, televizyon, video ve birleşik cihazlardan tahsil edilecek ücretler ve elektrik enerjisi hasılatından kanuna göre ayrılacak paylar da sayılmıştır. Bu pay, yürürlükteki kanuna göre %2’dir.

TRT’nin enerji faturalarından ve bandrol gelirlerinden aldığı pay 2007 – 2015 arası ortalama %86 seviyelerindedir. Reklam ve ilan gelirleri ise toplam gelirlerin ortalama olarak %5’ini oluşturmaktadır. Ek bilgi olarak, TRT’nin 2015 yılında 147 milyon TL gider fazlasıyla kapattığını da hatırlatalım.