Ekonomik olarak yılda ortalama yüzde 5 büyüyen ve enerji talebi her yıl yüzde 6 artan Türkiye’nin bu kadar iddialı bir hedef belirlemiş olması iklim değişikliği ile mücadeleye vermiş olduğu önemi göstermektedir.
Enerji Talebimizin Artış Hızı
Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği 21. Taraflar Konferansı (COP21) Fransa’nın başkenti Paris’te devam ediyor. İklimle ilgili müzakerelerde taraflar arasındaki görüşmeler sona yaklaşırken Türkiye’nin yeni Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı yeni açıklamalarda bulundu. Bakan Sarı, 2030 yılında (hiçbir azaltım önlemi alınmadan hazırlanmış) referans senaryoya göre emisyon oranını yüzde 21 oranında azaltmayı hedefleyen Türkiye’nin bu hedefi belirlediği süreçte yıllık enerji talebinin yüzde 6 oranında arttığını, ekonomik büyümesinin ise yüzde 5 olduğunu iddia etti.
2000-2013 Arası Enerji Tüketimimiz %3,8 Arttı
Bakan Fatma Güldemet Sarı’nın iddiasını ülkelerde gelen resmi rakamlara göre kendi veri tabanını oluşturan Uluslararası Enerji Ajansı’ndan (IEA) ulaştığımız bilgilerle kıyasladık. İklim politikalarının uzun yıllar neticesinde hazırlandığını hesaba katarak 2000 yılını başlangıç olarak seçtik. IEA’nın verileri Türkiye’deki nihai enerji tüketimin 2000-2013 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 3,8 oranında arttığını gösteriyor. IEA’nın sitesinde 2014 ve 2015 yıllarına dair veriler yok. Ancak enerji talebinin bakan Sarı tarafından iddia edildiği gibi yüzde 6 oranında artmış olması için 2014-2015 yıllarında ortalama olarak yüzde 21 civarında bir artış olması beklenirdi ancak bu kadar kısa sürede böylesi bir artış mümkün değil.
Kaynak: Uluslararası Enerji Ajansı
Tutarlı olması açısından iddianın GSYİH artışı ile ilgili kısmında da IEA’nın satın alma gücü paritesine göre GSYİH hesabından faydalandık. Bu sefer iddia ile resmi rakam arasındaki fark enerji talebindeki kadar değil, sadece 0,6 puan.
Kaynak: Uluslararası Enerji Ajansı
Sonuç olarak Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı’nın iddiasında enerji talebindeki artış miktarı açısından fazlasıyla abartı varken, ekonomik büyüme açısından resmi rakamlara yakın olması nedeniyle büyük ölçüde doğruluk payı yoktur.