Türkiye’de enerji talebinin getirdiği ekonomik yükü anlamak için enerji masraflarının cari açık üzerindeki etkisine bakmak yeterli olacaktır. Türkiye toplam ithalat faturasının %20’sinden fazlasını enerjiye ayırıyor. Diğer taraftan son on yılda GSYİH’si sabit fiyatlarla yıllık ortalama %4,2 büyüyen Türkiye’nin, büyümek için daha çok enerjiye ihtiyaç duyduğu genel kanısı hâkim. Fakat Türkiye’nin tek seçeneği enerji arzını arttırmak değil. Verimlilik odaklı politik ve teknik uygulamalar sayesinde aynı miktarda iş ve ürünü daha az enerjiyle elde etmek mümkün olabilir.
Enerji Yoğunluğu Bize Ne Anlatıyor?
Ülkelerin enerji verimliliğini ölçerken uygulanan en geçerli yöntemlerden birisi enerji yoğunluklarını hesaplamak. Enerji yoğunluğu, 1000 ABD dolarlık GSYİH üretmek için gereken enerjinin ton eşdeğer petrol (tep) cinsinden hesaplanması yöntemiyle bulunabiliyor. Böylece enerji yoğunluğu (tep/GSYİH) en düşük olan ülkeler enerji verimliliği konusunda en başarılı ülkeler olarak kabul ediliyor. Peki ülkelerin aynı miktarda enerji tüketerek farklı seviyelerde zenginlik üretmelerinin sebebi nedir?
Bu ayrımın temel sebebi ülkelerin uyguladıkları ekonomi politikalarındaki yapısal farklılıklardan kaynaklanıyor. Ülkelerin konut sektöründen hizmet sektörüne; sanayiden ulaşıma kadar seçtikleri öncelikler enerji yoğunluk performanslarına etki ediyor. Diğer bir deyişle, ekonomisini turizm, teknolojik araştırmalar ve inşaat sektörleri üzerine kurmuş olan üç farklı ülkenin GSYİH’leri mutlak olarak aynı miktarda olsa dahi, bu zenginliği elde etmek için harcadıkları enerji miktarları çok büyük olasılıkla farklı olacaktır. Örneğin aşağıdaki grafik, Türkiye’deki bazı sanayi kollarında toplam üretim maliyetleri içindeki enerji maliyetleri oranını vermektedir. Görüldüğü gibi Türkiye ekonomisinde büyük bir payı olan inşaat sektöründe kullanılan temel malzemeler, çimento, çelik ve cam gibi ürünlerin enerji maliyetleri yüzde 30 ila 55 arasında değişiyor.

Grafik: Bazı Sanayi Kollarında Toplam Üretim Maliyetleri İçinde Enerji Maliyetlerinin Oranı
Dünyada ve Türkiye'de Enerji Yoğunluğu
Enerji yoğunluğu performansı çoğunlukla ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle paralellik göstermektedir. Örneğin birçok OECD ülkesinde verimli enerji kullanımı idari ve teknik uygulamalar sayesinde süreklilik kazanmıştır. Ayrıca gelişmiş ülkelerin demir-çelik, kimya, çimento vb. enerji yoğun ağır sanayi faaliyetlerini zaman içinde gelişmekte olan ülkelere kaydırmayı tercih etmeleri de söz konusu. Aynı zamanda gelişmiş ülkelerde ağır sanayi faaliyetleri azalırken, hizmet sektörünün GSYİH’ye katkısı da giderek artmakta. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler de ise bir taraftan konut ve altyapı gibi temel ihtiyaçların giderilmesi için inşaat gibi enerji yoğun sektörlere öncelik verilirken, diğer taraftan gelişmiş ülkelerin eskiyen teknolojilerine bağlı duruma gelmeleri söz konusu.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) web sayfasında bulunan aşağıdaki grafik 1990-2012 yılları arasında AB, ABD, Çin, Güney Afrika, Hindistan ve Rusya Federasyonu’nda yaşanan enerji yoğunluğu değişimlerini gösteriyor. Tablonun dikey ekseni kişi başına düşen yıllık enerji tüketimini tep cinsinden gösterirken,  yatay eksen ise satın alma paritesi cinsinden enerji yoğunluğunu (tep/milyon $ 2005) gösteriyor. 1990 ve 2012 yıllarında ülkelerin toplam enerji tüketim miktarını gösteren farklı boylardaki gri ve mavi daireler ise belirtilen yıllarda ülkelerin toplam enerji tüketim miktarındaki değişimi gösteriyor.

Öncelikle yatay ekseni dikkate aldığımızda grafiğe konu olan tüm ülke ve bölgelerin bu dönemde enerji yoğunluklarını azalttıklarını görüyoruz. Bu süre zarfında oransal olarak enerji yoğunluğunu en çok azaltan ülke Çin olmasına rağmen, aynı zamanda kişi başına ve toplam enerji tüketimini de en çok arttıran ülke de Çin’dir. Bu durum Çin’in bu süre zarfında GSYİH’sini de yüksek oranda arttırmasından kaynaklanıyor. Daha düşük bir seviyede olmakla birlikte, Güney Afrika ve Hindistan’ında sergiledikleri performans da Çin ile aynı karakteristikleri gösteriyor. Diğer taraftan enerji yoğunluğu konusunda lider bölge olan AB bu dönemde, ABD gibi GSYİH’sini arttırırken kişi başına düşen enerji tüketimini azaltmış. AB ve ABD’ye benzer, ancak görece olarak daha başarılı bir performans sergileyen Rusya Federasyonu ise kendisi gibi hızla büyüyen ülkeler kategorisinde olan Çin, Hindistan ve Güney Afrika’dan farklı olarak bu dönemde kişi başına düşen enerji tüketimi miktarını azaltmayı başarmış. Rusya’nın tecrübe ettiği bu eğilim 1990 öncesi komünist blokta yer alan ve ağır sanayiye dayalı birçok Doğu Avrupa ve Avrasya ülkesinde de gözlemlenebilir.
Türkiye’ye baktığımızda ise bütün dünyadaki gibi enerji yoğunluğunu azalttığını, ancak bunu çok yavaş ve küçük miktarlarda gerçekleştirdiğini görüyoruz. Türkiye’nin enerji yoğunluğunu azaltmak konusunda kendisine koyduğu bir takım somut hedefler var. Örneğin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2010-2014 Stratejik Planı’na göre 2008’de 0,282 tep/1000$ olan enerji yoğunluğu değerinin, 2015 yılına kadar yüzde 10 azaltılarak 0,254 tep/1000$’a indirilmesi hedefleniyordu. Onuncu Kalkınma Planı’nın (2014-2018) bir parçası olan Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı Eylem Planı ise 2018 için hedefi 0,243 tep/1000$’a çekmiştir. Söz konusu rapora göre Kasım 2014 için Türkiye’nin birincil enerji yoğunluğu 0,262 tep/1000$’a inmiştir. Ancak şu halde kişi başına enerji tüketimi AB ortalamalarının altında olan Türkiye’nin enerji yoğunluğu AB ortalamasının üzerindedir. Yukarıda değindiğimiz gibi verimsizliğin başlıca nedenleri arasında gelişmiş ülkelerin verimsizlik nedeniyle daha az tercih ettiği çimento, demir-çelik sanayii gibi endüstriyel tesislerin, Türkiye’ye taşınıp monte edilmesi yer almaktadır.

Kaynaklar
Energy Intensity of the Economy, EUROSTAT
International Energy Agency
Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı Eylem Planı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2010-2014 Stratejik Planı
Koç Üniversitesi, Türkiye’nin Enerji Verimliliği Haritası ve Hedefler
Türkiye Enerji ve Enerji Verimliliği Çalışmaları Raporu “Yeşil Ekonomiye Geçiş”
Elektrik Mühendisleri Odası, Enerji Verimliliği Raporu