Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kilis’te bir iftar etkinliğinde Suriyeli sığınmacıları vatandaş yapma konusunda yaptığı açıklamalar kamuoyunda ve sosyal medyada büyük tartışma yarattı. Hem dezenformasyonu hem de ırkçı ve dışlayıcı tepkileri ateşleyen bu açıklama sonrasında Türkiye vatandaşı olmanın hukuki boyutunu ve konuyla ilgili çeşitli verileri derledik.
Hukuki Boyutu ile Türkiye Vatandaşlığı Sahibi Olma
Türkiye’de doğan çocukların, eğer anne ve babalarından geçen bir vatandaşlıkları yoksa, otomatik olarak Türkiye vatandaşlığı almaları mümkün. Ayrıca, anne ve babasından biri Türkiye vatandaşı olanların da, Türkiye’de doğmasalar bile bu hakları var. Dolayısıyla Türkiye Vatandaşlığı Kanunu’nun bu açıdan “kan” prensibine (ius sanguinis) dayandığı söylenebilir.
Evlilik de Türkiye vatandaşlığı alma yollarından biri ancak bunun gerçekleşebilmesi için evliliğin üç yıl sürmesi gerekiyor. Üç yılın sonunda vatandaşlığa başvuru yapılabiliyor. Eğer söz konusu evlilikte eşlerden erkek olan Türkiye vatandaşı ise çiftin çocukları da Türkiye vatandaşı oluyor. Türkiye vatandaşı bir anneden ve yabancı babadan, evlilik dışı doğan bir çocuğun da Türkiye vatandaşı olması mümkün.

Bunların dışında, yetkililerin kararları doğrultusunda da Türkiye vatandaşlığına geçilebiliyor. En genel haliyle Türkiye vatandaşlığı almak isteyen bir yabancının aşağıdaki şartları yerine getirmesi gerekiyor (Madde 11):
Bu şartları yerine getirerek vatandaş olabilmenin yanı sıra, istisnai olarak da Türkiye vatandaşlığı kazanılabiliyor. Kanunun 12. maddesinde düzenlenen bu istisnai vatandaşlık edinme durumu Bakanlar Kurulu kararı ile işleme konuluyor. Maddeye göre:
İstisnai olarak Türkiye vatandaşlığına alınabiliyorlar. Son olarak, daha önceden vatandaşlıktan çıkan, anne ve babası vatandaşlığını kaybettiği için Türkiye vatandaşlığını kaybedenler de istisnai olarak Türkiye vatandaşlığını tekrar kazanabiliyorlar.
Yakın Tarihten Türkiye Vatandaşlığına Geçme Örnekleri
Türkiye’de vatandaşlık konusu son dönemlere kadar Türkiye’nin “göç veren” bir ülke olarak görülmesi üzerinden şekillendi. Bunun başlıca sebebi, yoğunluklu olarak Almanya’ya misafir işçi olarak giden ve orada kalan Türkiye vatandaşlarının durumu idi. Almanya’nın çifte vatandaşlığı yasaklamasıyla (sonradan kaldırıldı), orada çalışan ve yaşayan vatandaşları gözetmek amacıyla 1981 yılında getirilen “Pembe Kart” uygulaması bu yaklaşımın bir örneği idi.
Türkiye’nin Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, özellikle Balkanlar’dan yoğun bir şekilde göç almaya başlaması, vatandaşlık konusunda da önemli gelişmelere yol açtı. 1989’daki ilk dalgayla Türkiye’ye gelen Bulgar Türklerine bu şekilde Türkiye vatandaşlığı verilmesi de bu gelişmelerden biriydi. Ancak, 1990’ların sonlarına doğru Türkiye vatandaşlığı alamayan ve Bulgaristan’a geri yollanan Bulgar Türkleri de olduğunu belirtmek gerekir.
Zeynep Kadirbeyoğlu’nun Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü verileri ile derlediği tabloya göre, otomatik olarak vatandaş olanların sayısı aşağıdaki gibi:

Evlilik yoluyla vatandaşlık kazanımında 2003’ten sonra görülen düşüş ise 2003 yılında yapılan kanun değişikliğinden kaynaklanıyor. Buna göre Türkiye vatandaşları ile evlenen yabancı uyrukluların vatandaş olmadan önce üç sene evli kalmaları gerekiyor.
Yine aynı kaynakta, yetkililerin kararı ile vatandaş olanların sayılarını ise aşağıdaki tabloda görebilirsiniz:

Bu ikinci tabloda görülebilen sayılardan, 1991 yılında yetkili makamların kararı ile normal bir şekilde Türkiye vatandaşlığı alanların %60’ı, Batı Trakya’da yaşayan ve Yunan vatandaşlığından çıkarılarak, devletsiz (“haymatlos”) konumuna gelen kişilerden oluşuyordu. 2000 ile 2003 yılları arasında ise söz konusu sayıların %50’sini Bulgar vatandaşları oluşturdu. İstisnai kategoride vatandaşlık alanlar arasında önceden Irak vatandaşı olanlar var. 1990 yılında istisnai vatandaşlık alanların %31’i, 1991 yılında %32’si, 1992 yılında %23’ü, 1993 yılında ise %34’ü önceden Irak vatandaşı idi. Fakat, istisnai vatandaşlık kategorisinde en kalabalık grup Bulgar göçmenler. 2002 yılında istisnai bir şekilde vatandaşlık alan 14 bin 564 kişinin %82’si, 2003 yılında ise 12 bin 938 kişinin %84’ü Bulgar göçmeni idi.
Türkiye Vatandaşlığı ve Suriyeli Sığınmacılar
Bilindiği gibi Türkiye, mültecilerin haklarını düzenleyen Cenevre sözleşmesine koyduğu coğrafi çekince sebebi ile kendi doğusundan gelen sığınmacılara mülteci statüsü sağlamıyor. Suriye’deki iç savaştan kaçan Suriyeli sığınmacıların hukuki statüsü “Geçici Koruma Yönetmeliği” ile belirlenmiş durumda. Sığınmacılara bu özel statü sebebiyle geçici ikamet belgesi sağlanıyor. Ancak bu ikamet belgesi, vatandaşlık kanununda geçen ve vatandaş olma şartlarından olan “5 yıl Türkiye’de ikamet etmiş olmak” durumunu sağlamıyor.
Konuyla ilgili 2013 yılında dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’e gelen bir soru önergesinde de bu durumun altı çizilmiş. Aynı cevapta 2008 ila 2013 yılları arasında Türkiye vatandaşlığına geçmiş Suriyelilerin de istatistikleri verilmiş. Buna göre 2008 ila 2013 yılları arasında 3.577 Suriye uyruklu kişi Türkiye vatandaşlığı almış. 2010 ila 2013 yılları arasında vatandaşlık başvuru yapan Suriye uyruklu kişi sayısı ise 2.558 olmuş.
Kaynaklar
Türk Vatandaşlığı Kanunu (5901/2009)
Zeynep Kadirbeyoğlu (2009) “Changing Conceptions of Citizenship in Turkey” in Citizenship Policies in the New Europe, R. Bauböck, B. Perchinig, and W. Sievers (eds.), Amsterdam University Press.
Suriyelilerin Vatandaş Olmaları Konusunda Verilen Soru Önergesine Gelen Cevap