Selahattin Demirtaş HDP Eş Genel Başkanı

Ortadoğu'dan Türkiye'ye sığınan hiç kimse mülteci statüsü alamıyor. Sadece Avrupa'dan gelen sığınmacılar bu statüyü alabiliyorlar.

2 Ekim 2015 tarihinde Ankara 'da söylendi.
Okuma Süresi    5 Dakika
Konu : Politika

Misafir mi Mülteci mi?

1 Kasım seçimleri yaklaştıkça siyasi partiler seçim bildirgelerini açıklamaya başladı. Seçim bildirgesini açıklayan ilk parti geçen seçimde olduğu gibi CHP oldu. Ardından HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, HDP seçim bildirgesini açıkladılar. Bildirgenin açıklandığı toplantıda Demirtaş Türkiye’deki Suriyelilerin durumuna da değindi ve Ortadoğu'dan Türkiye'ye sığınan hiç kimsenin mülteci statüsü alamadığını ve sadece Avrupa'dan gelen sığınmacıların bu statüyü alabildiğini iddia etti.

Demirtaş’ın ifade ettiği durum ülkelerin uyguladıkları göç ve iltica rejimlerinin değerlendirilmesinde önemli bir kavram olan “coğrafi kısıtlama” kavramıdır. Uluslararası alanda uygulanan mülteci rejiminin temellerini belirleyen Cenevre Konvansiyonu’nun birinci maddesinde mültecilik tanımlanırken coğrafi kısıtlama temel ifadelerden biridir, mülteci olarak kabul edilme koşullarından biridir.

1951 Tarihli Cenevre Konvansiyonu’na Göre

Mülteci: “1 Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar sonucunda ve ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen kişi” olarak tanımlanmaktadır.

Konvansiyonda “1 Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar” ifadesi için iki ayrı açıklama içermektedir.

(a) ‘1 Ocak 1951’den önce Avrupa’da meydana gelen olaylar’

(b) ‘1 Ocak 1951’den önce Avrupa’da veya başka bir yerde meydana gelen olaylar’

Her taraf devlet bu sözleşmeyi imzaladığı, tasdik ettiği veya ona katıldığı sırada bu sözleşmeye göre taahhüt ettiği yükümlülükler bakımından bu ifadenin kapsamını belirten bir beyanda bulunmaktadır.

New York Protokolü olarak bilinen 1967 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Protokol’ün en önemli getirisi, Cenevre Konvansiyonu’nda yer alan zamansal ve coğrafi kısıtlamayı kaldırıyor oluşuydu.

Türkiye “çekince koyma” Hakkını Kullandı

Bu iki uluslararası belge Türkiye açısından değerlendirildiğinde ise, Türkiye Cenevre Konvansiyonu’nda 1961 tarihli deklarasyonuyla madde 1’de geçen ifadeyi “Avrupa’da meydana gelen olaylar nedeniyle” şeklinde anladığını ve kabul ettiğini bildirmiştir. 1968’de çıkarılan Bakanlar Kurulu kararıyla da New York Protokolü’ne katılarak zamansal kısıtlamayı kaldırmış fakat aynı protokolün 7. maddesinde yer alan “çekince koyma” hakkından yararlanarak coğrafi kısıtlama uygulamasının süreceğini beyan etmiştir.

Bu nedenle, Türkiye uluslararası hukukta yeri olan mülteci statüsünü sadece Avrupa’da meydana gelen olaylar sonucu ülkesine dönmeyen veya dönemeyen kişilere vermektedir. Türkiye’de hâlihazırda Avrupa dışında meydana gelen olaylar nedeniyle ülkesinden kaçmış kişiler Türkiye’de sığınmacı olarak kalmakta fakat Türkiye’ye mülteci başvurusu yapamamaktadırlar. Suriye’de iç savaş nedeniyle ülkelerinden kaçmak durumunda kalan ve sayıları 2 milyonu aşan Suriyeliler de uluslararası hukukun tanıdığı mülteci statüsünde değildir. Yapılan yasal düzenleme ile misafir statüsünde Türkiye’de kalabilmektedirler. Yasal zemindeki bu belirsizlik Türkiye’de kalan sığınmacıları/misafirleri her türlü sömürüye açık hale getirmektedir.

Genel değerlendirmede, HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş’ın iddiasında doğruluk payı vardır.

Sonuç olarak;

Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın İddiasında Doğruluk Payı Vardır.

Bu iddia kontrolüne dair itirazlarınız varsa bize ulaşabilirsiniz.
Yayın Tarihi:   2 Ekim 2015